Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Cihad meydanlarının yiğidi Hz. Ali (radıyallahu anh), Hz. Fâtıma (radıyallahu anhâ) için Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yapmış olduğu teklifi şöyle anlatır: “Ben Fâtıma’yı Resûlullah’tan şöyle istedim: Benim bir cariyem vardı. Birgün bana, ‘Fâtıma’ya dünür için Peygambere geldiklerinden haberin var mı?’ dedi. ‘Hayır’ dedim. O da, ‘Evet Fâtıma’ya dünür gelmiş; ama sana mani olan nedir de, gidip Peygamberden seni kızı ile evlendirmesini istemiyorsun?’ dedi. Ben, ‘Sanki bende evlenecek kadar dünya malı mı var?’ dedim. ‘Sen Peygambere gidersen seni evlendirir.’ dedi. “Vallahi bana o kadar ümit vererek ısrar etti ki, sonunda Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına girdim. Resûl’ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çok celâletli ve heybetli biriydi. Vallahi içime ağlamak gibi bir şey girip sesim kısıldı ve hiç konuşmadım. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ‘Niye geldin! Bir ihtiyacın mı var?’ deyince ben yine sustum. O (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ‘Niye geldin, bir ihtiyacın mı var?’ dedi. Ben yine cevap veremedim. Bunun üzerine ‘Sen herhalde Fâtıma’ya dünür olmaya geldin.’ buyurdu. ‘Evet’ dedim…”
Geniş Bir Çerçevede Kültür
Bi­rincisi, kültür ne kadar önemli olursa olsun, yaşam ve kimliklerimi­zin belirlenmesinde benzersiz bir öneme sahip değildir. Sınıf, ırk, cin­siyet, meslek, politik tercih gibi diğer şeyler de önemlidir-hem de çok önemli olabilirler. İkincisi, kültür homojen bir özellik değildir-aynı genel kültür or­tamı içinde bile büyük farklılıklar olabilir. Örneğin, günümüz İran'ın­ da hem muhafazakar Ayetullahlar hem de radikal muhalifler vardır­ tıpkı Amerika'da (çok sayıdaki diğer düşünce ve davranış okullarına ek olarak) hem doğuştan Hıristiyanlara hem de ateşli inançsızlara yer olduğu gibi. Kültür deterministleri "tek" bir kültür olduğu sanılan şey içindeki heterojenliğin boyutlarını genellikle azımsarlar. Çatlak sesler dışarıdan gelmekten çok, genellikle "içseldir." Aynı zamanda, kültü­rün üzerinde yoğunlaşmaya karar verdiğimiz özel yönüne (örneğin dine mi, edebiyata mı yoksa müziğe mi odaklandığımıza) bağlı ola­rak, karşımıza söz konusu içsel ve dışsal ilişkilere ilişkin çok değişik bir tablo çıkabilir.
Sayfa 132 - Henkel
Reklam
"Feraset ilmi (sezgi) faydaları peşin olan ilimlerden biridir. Herkesin saklamakta olduğu içyüzünü bu ilim hemen meydana çıkarır. Bu ilme bakarak herkese karşı nasıl hareket edeceğini ve nasıl vaziyet alacağını tayin eder ve ona göre icap ederse o adama yaklaşır ve icap ederse ondan uzaklaşırsın."
Günümüzde dünya silah pazarının esas tedarikçileri G8 ülkeleri­dir; 1998-2003 arasında kalan dönemdeki silah satışlarının yüzde 84'ünü bu ülkeler yapmıştır.21 G8'in Batılı olmayan tek üyesi olan Ja­ponya aynı zamanda bu birliğin silah ticaretinden uzak duran tek üyesidir. Dünya pazarındaki silah satışlarının yarısını tek başına ABD
Sayfa 116 - Henkel
Dişlerimiz olduğu için ısırıyoruz. Bu yüzden bu kadar vahşiyiz... Gözlerimiz olduğu için hayran kalıyoruz. Bu yüzden bu kadar âşığız...
Sayfa 447 - Doğan KitapKitabı okudu
insanın fiziksel olarak ayrı olduğu birine halen zihinsel ve duygusal olarak bağlı olması ne kadar korkunç şeydi.
Reklam
Bir grubun deneyimi, bireyinkinden çok daha düşük bir bilinç düzeyinde gerçekleşir. Çünkü çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle ve ortak bir ruh halinde birleşmesiyle oluşan ortak ruhun, tek tek bireylerin düzeyinin altında olduğu bir gerçektir. Eğer grup çok büyükse, ortak ruh bir tür hayvan ruhu gibidir. Büyük örgütlerin ahlakının daima şüpheli olmasının nedeni bu olsa gerek. Bir insan kalabalığının psikolojisinin avamınkinin düzeyine inmesi kaçınılmazdır.{48} Yani, ortak deneyim denen şey bir grup içinde yaşandığında, bu deneyim nispeten düşük bir bilinç düzeyinde gerçekleşir, grup içindeki deneyimin bireysel deneyime göre çok daha sık gerçekleşmesinin nedeni budur. Zaten ulaşılması da çok daha kolaydır, çünkü birçok kişinin birlikteliğinden büyük bir telkin gücü doğar.Kalabalık içindeki birey telkine açıklığının kurbanı olur.Herhangi bir şeyin olması, örneğin bir öneride bulunulması, bu öneri ne kadar ahlakdışı olursa olsun, bireyin de buna katılması için yeterlidir. Kitle içinde insan bir sorumluluk duymadığı gibi korku da duymaz.
El emeğinin bu kadar ucuz olduğu bir ülkede bulunmak -daha da çok, yeryüzünde hâlâ böyle ülkelerin olduğunu yaşayarak görmek- onu utandırıyordu.
Sayfa 17 - 1. Baskı Şubat 2006 İmge KitapeviKitabı okuyor
Hayat kalitemiz ne kadar iyi olursa olsun, ne kadar ayrıcalıklı olursak olalım, tek yapmamız gereken; kötü bir şeylerin olduğu zamanı hatırlamak, kötü bir şeylerin olacağı bir geleceği hayal etmek, kendimizi sert bir şekilde eleştirmek ya da kendimizin hayatını, daha iyi görünen bir başkasınınkiyle kıyaslamaktır. Anında canımız yanacaktır.
Sayfa 26
Zaman bazı dertleri hafifletir,bazılarını daha da ağırlaştırır .Biz değişiyoruz, fakat dünya aynı kalıyor.Daha önce yanan ateş sönmeye başlıyor. Kalbindeki ateş de öyle. Soğumaya başlıyoruz her şeyden,sonbaharda olduğu gibi soğukluk içimize siniyor, nihai son ve ihanet gelene kadar ebedi ve bize ihanet etmeyenlere tutunmaya çalışıyoruz.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
6.cilt
1587. Ebû Hureyre radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim, bir adamın karısını veya kölesini ayartıp aldatırsa bizden değildir." Ebû Dâvûd, Edeb 126. ... Burada yer almayan başka rivayetlerde olayın kahramanı olan Habbân'a,
Churchill'in, Alman uçak yapımının hızı ve çapı konusunda , o zamana kadar hep felaket tellallığı denilerek alay edilen iddialarının doğru olduğu ortaya çıkmıştı.
Sayfa 641 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Süha SertabiboğluKitabı okudu
Her çağda, her inanmış topluluğun bir yol göstericisi vardır. Ve her yol göstericinin bir Sina Dağı vardır. Zaman zaman, o, Dağa çekilir. Ve ordan aldığı yeni ilhamla, yeni güç ve yeni sesle toplumuna döner. Toplum için olduğu kadar tek kişi için de bu böyledir. Sina Dağı içimizde, hep içimizdedir. O dağda, tecelli ateşi, hakikatin yeni hareketlerinin ateşi yanıp durmaktadır.
Resûlullah (sav) bizi Cüheyne kabilesinin (meskun olduğu) Huraka bölgesine göndermişti. Onları sabahleyin sularının başında bastırdık. Ensardan biri ile birlikte bir adamı yakaladık. Üzerine gidince: “Lâ ilâhe illâllâh dediği hâlde sen onu öldürdün mü?”, dedi. –Yâ Resûlallah (sav), kelime-i tevhidi kılıç korkusundan söylemişti, dedim. Bunun üzerine: –Kalbini mi yardın, korkudan söyleyip söylemediğini ne biliyorsun, buyurdu. Ve bu sözü o kadar çok tekrarladı ki, (yaptığımın ağırlığı yüzünden daha önce değil de) o gün müslüman olmuş olmayı istedim.
Bi salın yaa şu anaları
Günümüzde evli kadınların yüzde altmışının çalışan kadınlar olduğu göz önünde bulundurulursa, gerekli olan maternal ulaşılabilirlik miktarı sorununun dikkate alınması gereken ciddi bir sorun olduğu ortaya çıkmaktadır. Burada, çalışan annelerin çocuklarında borderline kişilik bozukluğuna yol açtıklarını mı söylüyorum? Kesinlikle hayır. Mesele annenin "her an" ulaşılabilir olması değildir. Esas önemli olan, annenin, psikolojik işlevi açısından "yeteri kadar iyi" ulaşılabilirliğidir. Çalışan anneler sabah ve akşamları çocuk için ulaşılabilir durumdadır ve ayrıca çocuğa karşı gösterilecek maternal davranışlar annenin kendisi tarafından seçilen, kendisinin yerine geçecek bir bakıcı tarafından da nakledilebilir. Annenin sağlamak zorunda olduğu ulaşılabilirlik, diğer şeylerin yanında, çocuğun bireyleşme dürtüsünün gücüne bağlıdır.
Sayfa 58
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.