Oğuz Atay'a AİT DEĞİLDİR...
#Biliyor musun Olric
Neyi efendimiz?
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
Neden efendimiz?
Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
Hadi itiraf edin!
Hepiniz en az bir defa ölmeyi düşünmüşsünüzdür hayatta.
Kim bilir, belki buna kalkışan, kıyısından dönenler de vardır aranızda!
Geçenlerde bir haber gördüm, "Dünyanın en mutlu ülkesinde intiharlar neden artıyor?" Farklı zaman diliminde ise ülkemize dair bir haber gördüm: "İntihar oranlarında artış %50'lere
Bazı yazarların yazdıklarında yüreğe dokunan bir yan vardır. İşte Tezer Özlü de o yüreğe dokunan yazarlardan. Bu sebeptendir ki, kendisine edebiyatımızın “gamlı prenses”i denmektedir. Bana göre gamlı prenses tabirini sonuna kadar hak ediyor.
Çok değerli bir yazar. Yazar olmanın da ötesinde, çok değerli bir kadın. Sapına kadar, kadın. Sapına
İnce Memed eserinde çok anlamlı bir cümle geçer: "Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım." Anca toprak olmak lazım dayanmak için.
Her şey ne güzel başlamıştı oysa...
Pırıl pırıl hayaller
Bu sefer incelemeye birkaç zor soruyla başlamak istiyorum. Başkalarının düşünceleri veya fikirlerinin etkisinde kalmadan herkes elini vicdanına koyarak bu soruları içinden yanıtlamaya çalışsın lütfen. Eminim hepinizin bu sorulara vereceği bir takım ezberlenmiş cevapları hafızasında hazır bir şekilde duruyordur. Onları silin hemen. Benim istediğim
⭕ Oğuz Atay adına Sahte Alıntılar derlemesi❗
Not: Alıntıları toplayan ben değilim, alıntıları derleyen kişiler, bizzat araştırma sonucu derlemiştir. Ben sadece teyit amaçlı, bir faydası dokunur umuduyla paylaşıyorum.
Ulaşmayı kolaylaştırmak açısından bio'ma da sabitleyeceğim...
____________________________________
Biliyor musun
Faydasız, bu hüzün hiç bitmeyecek. (...inadına böyle değersiz, böyle aykırı bir adamın gönlünde neler bulunduğunu göstermek istiyorum eserimle.)
''Kocaman bir devrimle sona erecek olan bir yüzyılın üçüncü çeyreğindeyiz.'' diyor Vincent henüz 63.sayfanın başlarında. Şu an yüzyılımızın hangi çeyreğindeyiz bilemiyorum. Hepimizin tutunduğu umutlar,
“…zira dünyadaki hangi iklim, adına insan fabrikası denen iklimden daha iç karartıcıdır?”
-
Jean-Jacques Rousseau
Savaş, insanlık tarihi boyunca varlığını sürdüren bir kavram. Dünyanın her yerinde bugüne dek sayısız savaş yaşandı ve sayısız insan hayatını kaybetti. İşkenceler, bombalı saldırılar, kılıçlı ve silahlı çatışmalar sonucu nice katliam ve soykırım
Arka Ev’de yaşam…
Yahudi olan Otto Frank, 1934 yılında eşi Edith, kızları Margot ve Anne ile birlikte yaşadıkları Almanya’da, nazi zulmünden kaçarak Hollanda’ya sığınır. Ne yazık ki ailenin Hollanda’daki mutluluğu kısa sürer. Naziler 1940 da Hollanda’yı işgal edince, ailenin kabusu başlar. Aile tam 25 ay boyunca, yakalanıp toplama kamplarına
Dünya tarihinde sayısı bilinmeyecek kadar çok savaşlar olmuştur. Savaşın kendi yanında sürükledigi sayısız acılar, psikolojik çöküşler , yoksulluk , sefalet , ölümler vardır. Yahudiler ve Almanlar dediğimizde ise insanların kafasında canlanan bir tek şey vardır: ADOLF HİTLER !
Nazi Almanyasının insanlarda bıraktığı derin acılar ve yaptığı
İnsan olarak doğmak diğer varlıklara verilmemiş olan bir ölüm düşüncesine sahip olmaktır, yaratılmışlar arasında ölüm bilgisine sahip olan insandır.
Ölümün, intiharın, yokluğun veya varolmak denen şeyin hakikatine ulaşmak insan olarak kalabilmemizin bir yolu...
Modern çağ denen bu belalı çağda bu düşüncelerin ardına düşmek ölüm denen şeyi
Bir kitabın en mühim görevi bana göre okura sorular sordurması. Bu yüzden görevini layıkıyla yerine getiren Ada’nın bende bıraktığı izleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Zihnimde onlarca cümle uçuşup birbirine karışırken, bu salgın döneminde, sosyal bağlarımızın ne kadar önemli olduğunu da anlamaya müsait ruh halimle, kitap hedefini 12’den vurdu
Öldükten sonra da yaşamak istiyorum. Onun için Tanrıya bana bu vergiyi bağışladığı, kendimi geliştirmek, yazıyla kendimi, içimdekileri anlatmak kolaylığını verdiği için dualar ediyorum.
___