Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Lev Tolstoy, bu kitabı yazarken hizmetçisine benim odama girme kapıda yemeği bırak ve git çok acil bir şey olursa kapıyı çalarsın demiş. Hizmetçi de korkmuş ve kapıyı hiç çalmamış. Tolstoy, hizmetçinin sabah verdiği yemeği yememiş, öğlen verdiği yemeği de yememiş böyle olunca da hizmetçi bir şey olduğunu düşünüp kapıyı çalmış ama sakın buraya
Herkese Merhaba,
Bu platformda aktif olarak başladığımdan itibaren bu ilk 10 puanımdır. Acotor serisinden sonra beni böyle etkileyecek kitap olacağını sanmıyordum ama oldu. Yıldızlı 10 puan olsa onuda verirdim. Kitabı ilk yurtdışındaki bookstagram görmüştüm. Öve öve bitiremiyorlardı,bilirsiniz çok popüler kitaplar benim tarafımdan beğenilmez.
Birinci kitap beklentimi o kadar üst çıtalara çıkartmıştı ki... Galiba daha üstü olamaz diyordum. Ama bilin bakalım bu hangi yazar? Tabi ki Nagila ve ondan da bundan daha azını beklemek hata olurdu.
O kadar fantastik kitap okudum ama ben hiçbir fantastik kitabın böylesine kadınları öne çıkardığını görmedim. O kadar duygulandım ki. Yani seri tamam
İnsanı suç işlemeye iten toplumsal koşullar mıdır? Suç bazen toplumsal düzene bir protestodur. Toplumsal düzen bozuldukça suç da artar.
Tarihin Felsefesi kitabında Hegel, bir davranışın doğruluğuna ya da yanlışlığını, ancak kişinin vicdanının belirleyebileceğini savunuyor. Örneğin birinin kendi çıkarı uğruna cinayet işlemesi yanlış, çünkü
Sessizlik açtırdı gözlerimi. Yatakta doğruldum. Karanlık gökyüzüne baktım pencereden. Uykularımda bile düşünceme yuva yapan bu hikayeyi “Hepsi sadece metafor, sadece birtakım kavram yığını...” diye zihnimden kovmaya çalıştım. Tam o sırada arkamdan ince bir ses duyar gibi oldum. İrkildim. Kumandandı bu. Apaçık onun sesiydi. Onu göremesem bile
Ömer Hayyam; İranlı matematikçi,şair,filozof ve astronom; İran ve Doğu edebiyatında rubai türünün kurucusudur. Doğu’da şair kimliğiyle tanınsa da matematik bilgisi ve yeteneği zamanının çok ötesindeydi. Binom açılımını ve bu açılımlardaki katsayıları buldu. ‘’Celali takvimini oluşturdu. Çeşitli bilim dallarıyla ilgili eserler yazdı. En ilginci de,
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Bir kitabın en mühim görevi bana göre okura sorular sordurması. Bu yüzden görevini layıkıyla yerine getiren Ada’nın bende bıraktığı izleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Zihnimde onlarca cümle uçuşup birbirine karışırken, bu salgın döneminde, sosyal bağlarımızın ne kadar önemli olduğunu da anlamaya müsait ruh halimle, kitap hedefini 12’den vurdu
İlkokulda bir öğretmenimden sadece ismini duymuş olduğum, hep okuyacaklarım arasında aklımın bir köşesinde yer alan bu kitabı ancak bir yetişkinken okuyabilmiştim. Okumak için geç kaldığımı düşünürken, pek de öyle olmadı aslında. Belki o yaşlarda okusaydım şimdiki kadar idrak edemezdim ve kim bilir bu kitap bana bu kadar dokunmazdı. Çünkü her
Okula giderken ani zamanla kaybolan bir kız çocuğu ile serüven başlıyor.Bu olayın yanında daha ilginç şeyler ortaya çıkıyor...
Olayların akışı heyecana anlam katıyor.Sürükleyici anlatım ile insanı adeta olay içerisine sürüklüyor diyebilirim.Polisiye türü sevenler bu kitabı seveceğine eminim.
✔"Sabır bir ağaç gibidir,kökleri acı ama meyveleri çok tatlıdır."
Sağlıcakla,kitapla kalın...