Fakat dün akşam, babamın söylediği şey içimdeki bütün boşlukları doldurdu sanki. Hiçbir şeyi düzeltmedi ama boşlukları doldurdu. Olmayan, olamayan, yarım olan her şeyin anlamsızlığı anlamlı hale geldi.
E olmaz tabii, annen yokmuş senin,
Olmamış tabii öksüzmüşsün sen.
O kadar olmuş Ethem, üveymişsin sen.
Böyle böyle, içimde yarım kalmış bütün konuşmaları tamamladım.
Nasıl anlatsam, havada gibiydim hep. Bastığım bir toprak, tutunduğum bir dal, yaslandığım bir duvar yoktu. Anneme yaslanmaya çalışıyordum, babama değil, inadına anneme yaslanmaya çalışıyordum. Ona tutunamayınca hiçbir yere sığamıyordum. Yersiz yurtsuz yaşadım ömrüm boyunca. Kendim tutunamayınca kimsenin bana tutunmasına da izin veremedim. Olmadı. Ben de, Nurten de, çocuklarım da savrulduk aynı evin içinde. Birbirimize tutunamadık, çarpıştık sadece, değdik ve uzaklaştık.
Öksüzlüğümü öğrenince ayaklarım yere bastı. Tam tersi olması beklenir belki; ama öyle olmadı. Her şey yerli yerine oturdu. Bir anda kendi evime, kendi hayatıma kök saldım sanki. Hiçbir şey için geç değil, ne kocalığım için ne babalığım için ne de kendi hayatım için. Selami'den biliyorum.