Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yeni doğmuş bebek, annesinin ya da onun yerini alan birinin sıcak ve sevecen yakınlığı ile gelişir. Çocukluk döneminde bunun yerini, diğer insanlarla birlikte etkinliklere katılma, arkadaş edinme ve çevresinden kabul görme ihtiyacı alır. Ergenlik dönemi ve bunu izleyen yetişkinlikte insan, dostluk ve yakın ilişkiler arar. Eğer bebek sıcak bir yakınlıktan yoksun kalır ya da böyle bir beraberlik zamanından önce sona ererse, bu yoksunluğunu düşlerinde yarattığı ilişkilerle gidermeye çalışır. Bu düşleri kimseyle paylaşamadığından yalnız bir çocuk olarak yaşama başlar. Sonradan, toplumun bireyi kendine mal etme yönündeki baskılarına rağmen, çocuk gerçekle düşü ayırabilmeyi yine öğrenemezse yalnızlığı daha da artar. Gerçek olayların yerine kendi düşlerinin içeriğini dile getirdiğinde alaya alınacağı ya da bundan ötürü cezalandırılacağı korkusuyla daha çok içine kapanır. Bebeklikten çocukluğa geçildikçe çocuğun annesiyle olan yakınlığının yoğunluğu giderek azalır ve çocuk, annesinin dışındaki dünyayla da ilişki kurmaya başlar. Ancak eğer annenin sıcak yakınlığı, çocuk dış dünyayla ilişkiye geçmeye gereğince hazır olmadan kesilirse ortaya ciddi sorunlar çıkabilir. Böyle bir çocukta, sevginin nasıl olsa sürekli olmayacağı önyargısıyla, diğer insanlarla yakınlık kurma korkusu gelişebilir. İçinde yaşadığımız kültür yetişkinlerin birbirine sevecen davranmasına zaten elverişli olmadığından ve dolayısıyla durumun sonradan onarılmasını sağlayabilecek bir ortam da bulunmadığından, sonunda çevresinden soyutlanmış, içine dönük ve sevgi verilse de alamayan bir yetişkin karakteri oluşur.
Mutsuzluğunu kadere yükleme. Savaş onunla. Mutluluğun peşine düş. Her yerde ara onu. Mutluluk emekle, çabayla, birikimle, acı çeke çeke gelir insana. Üstelik her emek, her çaba, her birikim, her acı mutluluk getirmez. Her şeyden önce hayatı mutlu bir insan olarak yaşamaya karar verenlere, bundan hiç vazgeçmeyen cesur ve tutkulu insanlara gelir sadece. Geçici hazlara, arada bir başımıza konan talih kuşlarının getirdiği şeye nasıl mutluluk diyemezsek, başımıza gelen kötü şeyleri de mutsuz olmakta bahane olarak kullanamayız.
Reklam
Papa Eftim Neden Dindaşlarının Değilde Irkdaşlarının Tarafını Seçti?
Papa Eftim neden bağlı bulunduğu ruhani merkezin direktiflerine karşı çıkmıştı? Neden dindaşlarının değil de, ırkdaşlarının tarafını seçmişti? Sevgi Erenerol, Papa Eftim'in bu mücadeleye atılmasının sebebini şöyle anlatıyor: "Zaten dedemin onlarla mücadeleye girmesinin de altında yatan amaç insandı, insanın zarar görmemesiydi, insana olan sevgisiydi. Acıların artık insan hayatından çıkması gerekir diye düşünüyordu. Bunun da insanın kendi vatanına sahip olmasi ile mümkün olacağı kanaatindeydi. Anadolu toprakları işgal edildi. İşgal altında olan topraklarda insan gibi yaşamanız zaten mümkün değildi. O bilinçte olunca, bu mücadele için yola çıkanlara destek vermek Papa Eftim'in insan olarak birinci göreviydi. Önce bağımsızlığımıza kavuşmalıyız ki, ondan sonra her birimiz insan gibi yaşayalım, dinimizi gereği gibi yaşayalım, bütün bunların hepsi bağımsız devlet sahibi olmakla mümkündür düşüncesine sahipti ve bu uğurda üzerine düşeni yaptı."
Dediler ki: “İlâhlarınızı sakın terk etmeyin. (Putların en büyükleri olan) Vedd’i, Suva’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i asla bırakmayın.” (Rivayete göre bu putlar Hz. Âdem’in beş oğlunun ismi olup iyi ve kahraman kişilerdi. Bunlar öldükten sonra onları çok seven halk, şeytanın kendilerini aldatmasıyla, onları unutmamak, bakıp hatırlamak için önce resimlerini çizip evlerine astılar. İşin aslı unutulunca sonraki nesiller onların meydanlarda heykellerini dikip tapınmaya başladılar. Bu tür olaylar her devirde böyle başlayıp geliştiğinden Hz. Peygamber put ve putçularla mücadele etmiş, insan tasvirlerini, gittikçe putlaştırılır diye yasaklamıştır.)
Sayfa 570 - Nuh/23Kitabı okuyor
Eğer insan ölülerle yaşamayı öğrenecekse, önce yaşayanlarla yaşamayı öğrenmelidir
Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milâd demektir. Şayet "aşktan önce" ve "aşktan sonra" aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir.
Sayfa 339
Reklam
Ölüm zihinde yankılanır. Yas tutanlar için hiçbir ölüm yalnızlık içinde gerçekleşmez. Bilinçli olsun ya da olmasın, her biri, daha önceki kaybın anılarıyla ve kayıpla birlikte ge- len terk edilmişliğin verdiği fiziksel acıyla yankılanır. Bu öylesine şiddetli bir darbeydi ki, aşkla sevdiği eşi ve en güvendiği hâmîsinin, ikisinin birden ölümü herkes için mahvedici olabilirdi fakat babası o doğmadan önce ölmüş ve annesini de ölmeden yalnızca bir sene önce tanıyabilmiş bir insan için bu fazlasıyla ağırdı. Özellikle de bu andan itibaren, artık çok daha incinebilir bir durumda kalmıştı.
" Zira, insan için asıl olan, her şeyden önce kendini tüm potansiyeli ile yaşamaktır."
Zulme karşı direnmeyen insan önce onurunu ve özsaygısını yitiriyordu.
Sayfa 172Kitabı okudu
Çocuk dokuz aylık doğar ama insan otuzunda başlar. Çiçek açtı, fakat meyvenin çürümeden önce olgunlaşması lazım.
Sayfa 267Kitabı okudu
Reklam
En önemli seçim kendine ait olan ile başkalarına ait olan arasındaki seçimdir. Eğer kendi isteğini yapmanın tek yolu diğerlerini yitirmekse çocuk olasılıkla kendi isteklerinden cayacaktır. Bunun nedeni, az önce sözünü ettiğimiz gibi, güvenliğin çocuk için bağımsızlık ve kendini gerçekleştirmeye göre çok daha temel, güçlü ve gerekli bir gereksinim olmasıdır.
Sayfa 59 - Kuraldışı
“Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan önce kendinden başlamalıdır”
İnsanlar binlerce yıl boyunca otoritenin insan yüreğinden değil kutsal kanunlardan geldiğine ve dolayısıyla insanın özgürlüğünü değil Tanrı kelamını kutsamamız gerektiğine inandı. Otoritenin kaynağı sadece birkaç yüzyıl önce semai tanrılardan çıkıp etten ve kemikten insanlara aktarıldı.
Konuşabilseydi bilinçaltı şöyle derdi, "Vakit geldi, artık bir yetişkinsin ve benim daha önce gömdüğüm duygularla bundan sonra başa çıkabilirsin. Çocukken bunların üstesinden gelebilecek durumda değildin, o sebeple bu duyguları yaşamaman için paketleyip sakladım. Artık paketi açma ve duygularını yaşama zamanın geldi. Onları yaşamaya başladığında şarapnel parçası çıkacak ve orada sadece bir iz kalacak. Artık bu iz sana zarar vermeyecek.
"Neden böyle davrandığımı anlayamıyorum, içimden bir canavar çıkıyor sanki. Bir anda öfkeleniyorum ve kendime sahip olamıyorum." "yanlış yaptığımı bilsem bile kendini tutamıyorum." Çünkü yanlış yaptığını bilen bilinçtir, duyguların kökeni ise bilinçaltında sarılıp sarmalanmış şarapnel parçalarımızdan gelir. Bilincimizle bu tepkiyi durdurmak için önce bilinçaltımızın bize ne anlatmaya çalıştığını anlamamız gerekir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.