Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas ya da zümrüt takınmıyorlar, belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır.
Lady Montagu
Lady Montagu
Biliyor, diye düşündü, kertenkele de biliyor ölümü. Ölümün acısını, boşluğunu biliyor. Her kim ki, hangi canlı ki korkuyorsa, o ölümü biliyor. Otlar da, ağaçlar, kelebekler, böcekler de ölümü biliyor. Yalnız ölümün boşluğunu bilmiyorlar, acısını, acısının ötesinde boşluğunu bilmiyorlar. Mutlular, mutlular, mutlular... İnsanların çoğu da boşluğu, boşluğun boşluğunu bilmemişler. Onlar ki mutlular, onlar ki yaşayanlardır.
Sayfa 224Kitabı okudu
Reklam
176 syf.
8/10 puan verdi
Herkesin kendine uygun bir ahlak tanımı vardır. Kimine göre eşini aldatmak ahlaksızlık değildir, kimine göre karşı cinsten biriyle oturmak ahlaksızlıktır; bir kısım insan için kürtaj doğal bir hakken, bir kısım insan içinse cinayettir; evlilik dışı cinsellik bazıları için sıradan durumken, bazıları için normalleştirilmemesi gereken bir eylemdir.
Etik
EtikDave Robinson · NTV Yayınları · 201179 okunma
Sizi tıpkı yerdeki bir ağaç, evdeki bir çiçek ya da yan avludaki bir gül bahçesi gibi canlı, gelişen bir criatura, bir varlık olarak gören bir sevgiliye sahipseniz... size gerçek, yaşayan, soluk alıp veren bir kendilik olarak; insan olan, ama çok güzel, ıslak ve büyülü şeylerden yapılmış bir kendilik olarak bakan bir sevgiliye sahipseniz... sizdeki criatura’yı destekleyen bir sevgiliye ve dostlara sahipseniz... işte aradığınız insanlar bunlardır. Onlar ömür boyu ruhunuzun dostları olacaktır.
Şiir ve İnşa
Çünkü mahsûl ve tahsîl bizim memâlike göre yalnız şiir ve inşâ cihetindedir. Bunlardan bir nebze bahsedilmek fâideden hâlî değildir. Şiirin ta'rif-i umumîyesi kelâm-ı mevzûndur. Yani iki satır sözün her birindeki sükûn ve harekâtın müsâvi olmasından ibarettir. Hatta kafiy usulü milel-i müte'ahhire beyninde hâdis olmuştur. Eski Yunânîler
Ah, ne güzeldi başkalarını sevindirmek! Hissediyordum, onlar sevinirken insan da mutlu oluyordu. Yeter ki o bağrını açsın. Canlı bir akım yükseklerden derinliğe düşüyor, sonra köpürerek sonsuzlara çıkıyor, insandan insana geçiriyordu.
Reklam
İnanç noktasında da insan evlatları kolaya kaçıyor:
Onlar tanrılarını kanlı canlı, dokunulabilecek gibi katı, yer üzerinde bir hacim kaplayan ama ve varlıklarını gerçekleştirmek için zamana ihtiyaç duyan varlıklarda bulmuşlardı. Böyle bir tanrıya inanmak için çaba harcamaya gerek yoktur, hiç bir iradî çaba böyle bir tanrıya inançsızlık aşılayamaz.
Sayfa 74 - Turkuvaz Y.Kitabı okudu
Bu konuda Jung'un kendisi şunları söylemiştir: "Herkes bir gölgeye sahiptir, bu gölge insanın bilinçli yaşamında ne kadar az içeriliyorsa, o kadar kara ve yoğun olur." Bir başka deyişle, gölgenizle ne kadar az yüzleşirseniz o kadar güçlenir, sonunda bir tehlikeye, kaldırılamaz bir ağırlığa, ruhunuzun içinde her an etkinlik kazanabilecek bir tehdide dönüşür. Bilince kabul edilmeyen gölge, dışarıya, diğer insanlara yansıtılır, sorun onlardır, kötü olanlar da onlar. Jung şöyle devam ediyor: "... insan kendi gölgesiyle yüzleşip hesaplaşmayı öğrenirse dünya için gerçek bir şey yapmış olur, günümüzün devasa, çözülmemiş toplumsal sorunlarının hiç olmazsa küçücük bir parçasını sırtlanmış olur." Dahası, o insan gerçek birlikteliğe, kendini bilmeye, yaratıcılığa doğru adım atmış olur ve olgunlaşır. Gölge eşikte bekler; bilinçdışının yaratıcı derinliklerine giden yolu tıkamasına izin verebiliriz ya da bizi elimizden tutup o derinliklere götürmesine razı oluruz. Çünkü, kökenini evrim tarihinin derinliklerinden alan gölge basitçe kötü değildir. Aşağılık, ilkel, sakil, hayvansı, çocuksudur, güçlü, canlı ve kendiliğindendir.
Çocuklar
Çocuklarınız, sizin çocuklarınız değildir. Onlar, oğulları ve kızları Yaşam' ın kendine duyduğu hasretin. Sizin sayenizde gelirler ama sizden değiller, Ve sizinle olsalar dahi ait değiller size. Sevginizi verebilirsiniz onlara, ancak düşüncelerinizi değil, Zira, onların kendi fikirleri var. Bedenlerini misafir edebilirsiniz de ruhlarını edemezsiniz, Çünkü onların ruhları sizin rüyalarınızda bile ziyaret edemeyeceğiniz bir yer olan, yarının ülkesini mesken tutmuştur, Onlar gibi olabilmenin derdine düşebilirsiniz ama onları kendiniz gibi yapmamaya gayret edin. Çünkü yaşam ne geriye gider ne de dünle oyalanır. Sizler yaysınız, çocuklarınız ise o yaylardan ileri atılmış canlı oklar. Ebediyete uzanan yolda hedefi görür okçu ve sizi kendi gücüyle öyle bir büker ki okları hızlı ve uzağa gitsin. Bırakın okçunun elinde bükülmek memnuniyet versin size. Çünkü o, ne kadar seviyorsa uçan oku, sağlam duran yayı da o kadar seviyordur.
Sayfa 16
-“Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?” Diye söze girmişti kızılderili. “Onlar ne olacak?” - Onlarda göğüslerinde bir et parçasıyla, canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da, Yaşamak demeye devam edecekler!
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.