Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Ben kıyamet nasıl kopar bilmezdim.İnsanın üzerine mermiler yağarken kalbin ölüm korkusundan değil, aşktan atması nasıl bir his bilmezdim.Hiç savaş görmemiştim ve yaşarken cehennemi tatmamıştı yüreğim.Ama sevmeyi biliyordum.Bir kadının bir adam için kalbinin delice atması ne demek, çok iyi biliyordum.Kimselere itiraf edemesem de onu her şeyden çok seviyordum.”
Reklam
“Onu çok seviyordum. İçimde bütün bir dünyayı sevecek kadar çok muhabbet bulunduğunu hissediyor ve bunu nihayet bir yere sarf edebildiğim için kendimi mesut sayıyordum”.
Sayfa 102Kitabı okudu
“ Her şeyden çok, onu dinlemeyi ve ona, sonuna kadar bana güvenen bu kadına gözümü dikip bakmayı seviyordum. O sıralarda, muhtemelen bir insana benzeyen bir şeye dönüşebileceğimi düşünmeye başladım. “
Sayfa 89 - İthaki YayıncılıkKitabı okudu
"Kızımın kalbini kırarsa onu her şeyden çok sevdiği o arabayla ezerim." "Eskiden her şeyden çok seviyordum."
Sayfa 343 - Maya'nın babası, NoahKitabı okudu
Onu orada görmeye katlanamayacak denli çok seviyordum, ayrıca da korkuyordum.
Reklam
Babasının plakları içinde en çok sevdiğim Liszt’in piyano konçertolarından biriydi: her yüzde birer konçerto. Onu iki sebepten seviyordum. Öncelikle plağın kabı güzeldi. İkincisi, tanıdığım hiç kimse –Şimamoto hariç tabii ki– Liszt’in piyano konçertolarını dinlemiyordu. Bu düşünce beni heyecanlandırıyordu. Etrafımdaki kimsenin bilmediği bir dünya bulmuştum –sadece benim girmeme izin verilen gizli bir bahçe. Başka bir boyuta geçiş yapmış, yükselmiştim. Müzik tek başına harikaydı. İlk seferde bana abartılı, yapay hatta anlaşılmaz gelmişti. Yavaş yavaş, tekrar tekrar dinledikçe, beynimde belli belirsiz bir imge oluşmuştu –anlamlı bir imge. Gözlerimi kapatıp konsantre olduğumda, müzik bir dizi girdaba dönüşüyordu sanki. Bir girdap oluşuyor, onun içinden bir diğeri şekilleniyordu. Ve ikinci girdap bir üçüncüsüyle birleşiyordu. Bu girdaplar, şimdi anlıyorum, kavramsal, soyut şeylerdi. Her şeyin ötesinde, Şimamoto’ya onlardan bahsetmek istiyordum. Ama onlar sıradan dilin ötesindeydi. Tamamen farklı kelime dizilerine ihtiyaç vardı ama onlara dair hiçbir fikrim yoktu. Dahası, hissettiklerimin kelimelere dökmeye değip değmeyeceğini bilmiyordum. Maalesef, piyanistin adını şu an hatırlayamıyorum. Hatırladığım tek şey renkli, parlak plak kılıfı ve plağın ağırlığıydı. Plak, gizemli bir şekilde ağır ve iriydi.
Doğan Kitap
Şunu çok sık duydum. "Falanca yazarı çok seviyordum, ama son yaptıklarından sonra onu bir daha okumayı düşünmü­yorum." Demek ki Dostoyevski'nin zamanında yaşasaydın, kumarbaz diye onu da okumayacaktın. Yazarlann özel ha­yatını unutmak lazım. Yazarların söylediklerini fazla ciddi­ye almamak lazım. Edebiyat tarihi şahane şeyler yazmış ber­bat adamlarla dolu.
Onu çok seviyordum. İçimde bütün bir dünyayı sevecek kadar çok muhabbet bulunduğunu hissediyor ve bunu nihayet bir yere sarf edebildiğim için kendimi mesut sayıyordum.
Sayfa 102 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Onu gördükçe daha çok seviyordum. O daha çok sade olanlardandı, en azından gittiği her yerde erkekleri etkileyen türden değildi. Ama yüzünde, sadece bana hitap eden bir anlam vardı. Her buluşmamızda ona uzun uzun bakıyordum. Ve gördüğüm şeyleri seviyordum.
Reklam
Albertine’i hâlâ seviyordum gerçi, ama son dönemdeki gibi sevmiyordum artık; hayır, onunla bağlantılı yerlerin, insanların, her şeyin, bende, acıdan çok büyü içeren bir merak uyandırdığı daha eski dönemlerdeki gibi seviyordum. Hattâ onu tam olarak unutmak için, gittiği yoldan başlangıç noktasına geri dönen bir yolcu misali, baştaki kayıtsızlığa varmak için, aşkımın doruk noktasına ulaşıncaya kadar yaşadığım bütün duygulardan, ters yönde tekrar geçmem gerekeceğini gayet iyi hissediyordum. Ama geçmişin bu aşamaları, bu anları, sabit değildir; şimdi geçmişte kalmış olan bir zamana, ileriye doğru uzanan umudun korkunç gücünü, mutlu cehaletini korurlar ve biz anlık bir sanrıya kapılarak, gerideki o zamanı, gelecek olarak algılarız.
"Ruhum onu hatırlar mıydı? Küçük bir parçam hatırlamaması için dua etti ama geri kalanı daha iyi biliyordu. Onu seviyordum. Hem de çok. Böyle bir aşk sadece kalpten ve zihinden oluşan bir şey değildi. Hissedilecek ve sonunda unutulacak, insana dokunmadan dokunulabilecek bir şey değildi. Hayır... Bu aşk başka bir şeydi. Geri alınamaz bir şey. Ruhun bir parçasıydı."
Sayfa 374
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Hapishane köpeği olarak ... nerden çıktığını hatırlamıyorum ama sonraları hapishanede Belka adında başka bir köpek daha türedi. Belka garip bir yaratıktı. Birisi arabasıyla hayvanın üstünden geçtiğinden beli o kadar çukurlaşmıştı ki, koşarken uzaktan Belka'yı birbirine yapışık iki beyaz hayvan sanırdınız. Feleğin sillesini yediğinden olacak her zaman boynu eğik durmaya karar vermiş gibiydi. Bizden birisini görür görmez adam daha birkaç adım ötedeyken hemen '' Ne istersen yap, teslimim." der gibi sırt üstü yatırverirdi. Önünde yuvarlandığı her mahpus da sanki yapılması gereken bir ödevmiş gibi mutlaka hayvanın karnına tekme sallar " Tüh rezil! " diye söylenirdi. Belka gıkını çıkarmaya bile cesaret edemez, ancak canı çok yandıysa, boğuk, acıklı bir sesle ulurdu... Bir kere Belka'yı sevmek istedim; bu onun için o kadar yeni beklenilmedik bir şeydi ki. Hayvancağız önce dört ayağı üzerinde yere çöküverdi, bütün gövdesi ürperdi; sonra çok duygulandığından olacak, iniltiyle ağlama arası sesler çıkarmaya başladı. Acıdığım için onu sık sık seviyordum. Sevgime iniltilerle karşılık verirdi hep. Beni ta uzaktan görünce inlmeye başlar, acıklı sesler çıkarırdı.
Sayfa 301
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.