Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sonra beni öptü; çıktığımız gece evden ayrılmadan önceki gece ki gibi öptü. Oksijensiz kalmış bir adamdı anki ve teneffüs edebileceği yegane havası benmişim gibi öptü. Ensemden kavrayan eli beni olduğum yere sabitlemişti. Beni nasıl öptüğünü ifade edebilmemin tek yolu vardı. Cam beni yiyip bitirmişti.
"Gerçekten benimle kalacak mısın?" Metias eğilip alnımı öptü: "Sonsuza kadar.. Çocuk beni görmekten bıkana kadar."
Sayfa 279Kitabı okudu
Reklam
"Sen de beni bırakmayacaksın değil mi? Annem ile babamdan daha uzun süre yanımda olacaksın değil mi?" Metias alnımdan öptü. "Sonsuza kadar çocuk, beni görmekten bıkana kadar."
"Sana masal anlatmamı ister misin?" Bir an için ona şaşkınlıkla bakakalırken saçımı öptü ve masalı anlatmaya başladı. "Bir varmış bir yokmuş... Her yerin karla kaplı olduğu bir kış günüymüş." Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalını anlattıktan sonra sonuna geldi. "Sonra prens yetişememiş ve prenses ölmüş. Prensesin kötü kalpli üvey annesi de sonsuza dek dünyanın en güzel kadını olmuş." Ona tip tip baktım. "Hayır yanlış biliyorsun, sonunda prens ve prenses sonsuza dek mutlu yaşıyorlardı." Rüzgar gözlerini devirdi ve ardından iki koluyla beni sıkı sıkı sardı. Bu ağlamama iyi gelmişti, artık gözyaşlarım durmuştu. "Hah. O yalnızca küçük çocuklar üzülmesin diye hazırlanmış bir son. Ben mutlu sonlara inanmam," dedi. "Neden?" diye sordum tavana bakarken. "Ben sonun olduğu bir yerde mutluluğun olabileceğine inanmıyorum."
Üzüm bağlarının arasında beni hissizce öptü ve asma sırasının yanından yürümeye başladı. Sürekli dönüp birbirimize baktık çünkü aşk bir düellodur.
Sayfa 128
Birdenbire bir çocuk gibi, hıçkıra hıçkıra ağladım, kendimi tutamadım; sanki nöbet geçiriyor gibiydim. Ellerimi tuttu, onları öptü, beni göğsüne yasladı, konuştu, sakinleştirdi beni; derinden etkilenmişti; benimle ne konuştuğunu hatırlamıyorum, ama ben de ağladım, güldüm ve yine ağladım, kızardım, mutluluktan tek kelime bile söyleyemedim. Fakat, heyecanıma rağmen, Pokrovski’de yine de belli bir çekingenlik ve ürkeklik kaldığını fark ettim. Herhalde, benim heyecanıma, benim coşkuma, böyle birdenbire gelen ateşli, alevli arkadaşlığıma hayret ediyordu. Belki de sadece merak ediyordu önce; daha sonra kararsızlığı kayboldu ve benimle aynı sade, açık duyguyla kabul etti ona olan bağlılığımı, tatlı sözlerimi, ilgimi ve bütün bunlara aynı ilgiyle, aynı dostlukla ve ilgiyle, içten bir arkadaş, bir kardeş gibi yanıt verdi. Kalbim öyle ısınmış, öyle şenlenmişti ki!..
Reklam
Öptü beni "bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır," dedi. "Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır," dedi. "İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde Körler onları görmese de, yıldızlar vardır," dedi...
"Hanidir ben çalışırken arkamdan bakıyordu. Sonra çenesini omzuma dayadı. Ürperdim; sanki yoğunlaştım. Soluğunu duyuyor, ne olacağını hem bildiğim hem bilmediğim bir şeyin olmasını bekliyordum. Paleti, fırçayı bıraktım. Birden kendine döndürdü beni; öptü. Haluk Paris'e gideli beni kimse öpmemişti. Kafamdan kovdum onu, sarıldım."
Ihlara vadisinin kenarında, başı dumanlı Hasan dağının kıyısında, Aksaray’da dünyaya geldi, 1988 yılında, Güzelyurt kasabasında. * 1924’teki mübadele sırasında bugünkü Makedonya topraklarından göçen Türkler yerleştirilmişti oralara… O nedenle sarışındır hep Güzelyurt’un insanı, tıpkı Mustafa Kemal gibi… Enes de öyleydi. * Kendini bildi
1 Mart 2016 Sözcü - Bordo
Sed genç kızın alnını öptü. "Seninle ilgili nefret ettiğim şey ne biliyor musun?" Garip bir duygu soluğunu keserken Jessica kaşlarını çattı. "Ne?" "Beni çok iyi tanıyorsun." "Benim seninle ilgili nefret ettiğim şey ne biliyor musun?" "Ne?" "Her şey."
Sayfa 119 - Kitabı okumadım. Bir sitede gördüm ve kopyaladım.
Reklam
“Kız yanıma oturuyor, kollarını boynuma doladı, göğüslerini bana yasladı, beni öptü, soğuk dilini ağzıma sokuyor. Ayağa fırladım. Hızlı düşün beynim, beni bu durumdan kurtar sevgili beynim, bir daha olmayacak, söz veriyorum. Kiliseye döneceğim. Bugünden sonra hayatım tatlı bir pınar gibi akacak.”
Assos
... uçarcasına Assos’a gidiyorduk. “Gece denize çıplak gireriz, dimi Umut?” diye sordu aniden. Zaten kendisinden hayırlara vesile olacak bir talep gelmesini beklemiyordum ama mutluluğunu da bozmak istemedim. “Bakalım, kısmet...” dedim. Bir çığlık attı, beni öptü “Çok güzel olacak. Yıldızların altında tamamen baş başa olacağız. Sen, ben ve doğa... Tamamen özgür olduğumuzu hissedicez” dedi. Direksiyonu birden Assos’tan Yozgat’a kırsam ne yapar acaba şimdi diye düşündüm. Ya da Uşak’ın Eşme ilçesine, Çankırı’ya veya Siirt-Zivzik’e... “Oralar da doğa, oralar da tabiat, oralarda da senle beraber, baş başa olmak istiyorum, orda tatil yapıcaz” desem ne yapardı acaba? Camdan fırlayıp, şarampole atardı kendini gibime geliyordu.
Koca Sevimli Dev
Babam, sizin eğitim görmüş dediğiniz adamlardan değildi. Hayatında yirmi kitap okuduğundan bile şüphe ederim. Ama harika bir masal anlatıcısıydı. Her gece, bana bir uyku masalı uydururdu ve en güzelleri de diziye dö­nüşen ve geceler boyu sürenlerdi. Bunlardan biri, hiç kuşkusuz en azından elli gece sürmüştü, “Koca Sevimli Dev” ya da
Sayfa 19 - Can Çocuk - Çağdaş Dünya EdebiyatıKitabı okuyacak
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.