Mina Urgan, diyince sanırım aklınıza sanırım ilk önce güçlü bir Türk kadını profili gelmeli her şeyden önce. Kendisi profesör. İngiliz edebiyatını yalamış yutmuş bi isim. Çeviri kitapları da var zaten. Aynı zamanda da siyasi bir kişi olarak da bakmakta kendisine fayda var. Sağlam bir komunist demek lazım. Türkiye İşçi Partisi üyelerinden. Hiçbir dönem
YAŞAMAK “DAVA”SI
Lise yıllarında dershaneye gidiyordum,çoğumuz gibi.Bir gün önüme bir test sorusu gelmişti, bin yıl önce yaşamış bir filozofun sözü vardı soruda, “Hukuk her zaman güçlüden yanadır”. 17 yaşındaydım ve kafam allak bullak oldu, inanamadım. Hayır ya dedim olamaz ! Düşündüm ,düşündüm ,düşündüm. Evet ya dedim olabilir! Şimdi 17x2
Beni ağlattın Raif Efendi.. Herkes statü içerisinde Hanım/ Bey diye dillendirilirken sen hep Raif Efendi olarak kalmıştın.. Zaten öyle de kalmalıydın Raif Efendi. Kimseyle konuşamayacağına o kadar ikna olmuştu ki bir deftere anlattı tüm ruhunu, benliğini ve kayboluşunu.. Yalnızca bir not defteriyle yaşayabilen, nefes alabilen bir adamdır
ANAΓKH
Yunanca’da ‘önüne geçilemez kader’ anlamına gelen bu kavram, bu altı yüz elli küsür sayfalık başyapıtın, fitilini ateşleyen kıvılcımın ta kendisi.
Sözcük; bizzat Victor Hugo tarafından farkedilmiş, bakımsız hali insanda merhamet uyandıracak saygınlıkta bir kilisenin; belli ki Ortaçağ’da haksız yere yargılanıp katledilmiş günahsız bir
Avusturyalı yazar Stefan Zweig (1881-1942), Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu orijinal adıyla Brief einer Unbekannten adlı öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almıştır.
Yazarın hayatına yer vermeyeceğim, doğrudan kitabımızın incelemesine geçelim.
Kitabın mektup türündedir. Bir yazarımız var ve ona bir mektup geliyor. Gelen mektup
“Elli yaşındaki kadın sizin için her şeyi yapar, yirmi yaşındaki ise hiçbir şey; biri sizden bütün hayatınızı isteyecektir, öteki ise arada vereceğiniz birkaç dakika ile, göstereceğiniz bir iki incelik ile yetinecektir. Genç kadınlarla alay ediniz, onların her söylediklerini şaka sayınız; çünkü ciddi bir düşünce onların kafasında yer alamaz. Genç kadınlar, dostum; egoisttirler, basittirler, gerçek birer dost olamazlar, kendilerinden başka hiç kimseyi sevmezler, aşk alanında herhangi bir başarı için sizi feda edebilirler..”
Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 164 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim.
Bu
Ömer Gezen' e ve tüm dostlara teşekkür ederim.Sizler de bu anlamlı harekete katılmak isterseniz #51007323
{Liste Güncellenecektir. Yoruma Siz de Sevdiğiniz İncelemeleri İliştirebilirsiniz.}
*Gülnaz Eliaçık
Zweig' ı nasıl bilirdiniz?
İyi bilirdik.
İyi de zaten, o konuda hemfikiriz. Öykülerindeki karakterler histerik iç konuşmalarıyla ünlüdür. Çoğu zaman dışa vuramadığımız, ruhumuzun karanlık ve derin yerlerindeki; küçük harflerle büyük yaralar açan kelimeleri sayfalara döker Zweig. Ve bizler okuyucu olarak bunları okur, kendi yansımamızı görürüz
Yaprak Karahan / Çokgözlü Mavi
Sosyal mesajlar içeren, farkındalık yaratan ve telmih sanatından faydalanılarak yazılmış akıcı bir kitap #ÇokgözlüMavi. Yıldız Apartmanında birlikte oturan dört yakın arkadaşın çocukluklarına, aile ilişkilerine, güvensizliklerine, korkularına, takıntılarına ve aşklarına eşlik edeceğiz. Dostluğun güzelliği, ebeveyn davranışlarının kişilikleri nasıl etkilediğini ve güvensizliğin bizi yaşamdan nasıl soyutladığını anlatan güzel bir kurgu.
Aydan, danışmanlık yapan ve istediği her şeye sahip olduğu için şımarık olan bir kadın. Berna, sosyal hizmetlerde çalışan ve obsesif özellikleri olan bir kadın. Nilüfer, her şeye evet diyen, cesareti olmayan ve gündüzleri sınavlara hazırlanıp geceleri barda şarkı söyleyen bir kadın. Şeyda, sevmekten korkan, deli dolu, umursamaz görünen ve resim yapmaktan hoşlanan bir kadın. Bu kadınların geçmişten gelen yaraları olduğu gibi şu anda da karşılaştıkları birçok sorunları var. Biri evlendiği kocası tarafından hamileyken aldatılmasıyla başa çıkmaya çalışırken öbürü ailesinin özgüvenini yoketmesiyle bocalayacak. Bir diğeri aşkı bulmuş ama adım atmazken öteki ona “Seni seviyorum” diyen aşkından kaçacak.
Sırp Katliamı yıllarına gidip birlikte ağlayacak, ailelerin çocukları nasıl baskıladığını gördükçe sinirleneceksiniz. “Sevgi, sevdiğinin üzülmesini ve zarar görmesini istememektir” diyen birinin yaptıklarında mutluluğu göreceksiniz. Sayfaların su gibi aktığı, büyük bir anlam barındıran Mavi Kelebeğin gölgesindeki bu kitapla tanışmanızı çok isterim.
Keyifli okumalar…
*
“Cahilliğin dağlarında gezenler için; almasını bilene bilgece öğütler, yaşanmışlıkların getirdiği doğru tespit ve öneriler, samimi itiraflar; bir o kadar da topluma tenkit yağmuru. İlber Ortaylı’nın sakınmadan söylediği her söz, gençler için altın değerinde. Toplumun her kesimine ustaca entelektüel bir dokunuş, hazır olun; bu bir kültür