Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tarih boyunca insanlar ruhun bu geçici dünyayı aşan boyutunu hissettiler. Gerçekten de insan zihninin bu biçimde kendisini aşan kavramlar düşünebilmesi onun dikkate değer bir özelliğidir. Nasıl yorumlarsak yorumlayalım, bu aşkınlık deneyimi yaşamın gerçeği olmuştur. Bunu herkes tanrısal görmeyebilir, Budacılar, göreceğimiz gibi, görüm ve anlayışlarının doğaüstü bir kaynaktan geldiğini reddetmişlerdir, hunları insanlık için doğal bulurlar. Öteki bütün büyük dinler ise, bu aşkınlığı olağan kavramların diliyle tanımlamanın olanaksızlığında uyuşurlar. Tektanrıcılar bu aşkınlığa 'Tanrı' demiştir ama bunu önemli kayıtlarla sınırlamışlardır. Yahudiler, örneğin, Tanrının kutsal adın söylemeyi yasaklarlar ve Müslümanlar da tanrısal imgelemi görsel olarak ifade etmemelidir. Bu titizlik, Tanrı' dediğimiz gerçekliğin bütün insani ifadeleri aştığını anımsatmak içindir.
..Hakikatin tarih boyunca farklı toplum ve dillerde ifade edildiğine duyulan inanç, Müslüman filozofların Yunan, Hint, Çin ve diğer düşünce geleneklerine eleştirel fakat ön yargısız yaklaşmalara imkan sağlamıştır.
Reklam
Birçokları anlamayacak olsa da anlatmak zorunda olduğumuz, gecemizi gündüzümüze katarak insanlara hatırlatmakla yükümlü olduğumuz şeyler var. Her ne kadar menfi duyguların coştuğu bir hengâmda, akıl ve analiz gözden düşse de bir okuyan, bir lahza olsun üzerine düşünen birileri olur diye anlatmamız gereken şeyler var. Zira menfi galeyan, tarih
Mustafa Kemal Atatürk'ün Söylediği 75 Söz | Atatürk Sözleri ve Anlamları Cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşam şekli ve üstlendiği görevleri gereği çok yönlü bir liderdi. Verdiği demeçler, söylediği sözler, aktardıkları ve daha nicesi hayatın her alanında önemli tavsiye, fikirler ve sözleri içeriyor. Spor,
Husserl, Avrupalılara şu can alıcı soruyu sorar: “Tarihin, bir zincirin sonsuz halkaları gibi sanal bir ilerleme ve acı hayal kırıklığından başka bir şey olmadığı bu dünyada yaşamak mümkün müdür?”
Dünya Adil Bir Yer Değil
Bugün dünyadaki 35. yılım, doğum günüm. Cahit Sıtkı’nın deyişiyle: “Yolun yarısı”. Bu zamana kadar yaşadıklarımdan, şahit olduğum binlerce hayat hikâyesinden, kendimce okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden, izlediğim filmlerden bir terapist olarak şunları öğrendim: İnsan nisyanla malüldür ve fena halde hüzne, hüsrana mahkûmdur. Her hal
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
Türk Fırtınası Nereden bilebilirdim yaşamımın bir fırtına estirmeye ait bir görev olduğunu! Dokuz yaşında aldım ilk yaramı on iki Eylül sabahında! O yara büyüttü beni!
Eski Türkçülerin hepsinde “tabii ki gerçek Türkçülerden bahsediyorum” belki azçok şahsi kusurlar bulunsa da, ortaklaşa bir meziyet vardır ki, o da, öteki Türkçüleri, hele kendinden öncekileri inkar etmemek erdemliliğidir. Bu, ahlaki bir meseledir. Her inanç ahlakla yürüyeceğine göre, Türkçülükte de sağlam bir ahlakın bulunması birinci şarttır. Zaten, yeryüzünde zafere ulaşmış fikirler, daima, doğru ve iyi olanlar değil, sağlam ahlaklı taraftarlara sahip bulunanlardır. En güzel fikri ve prensibi, en şahane ülküyü çürük bir çevreye sokun; hemen paçavraya döndüğünü, değersiz bir hal aldığını görürsünüz. Türkçülüğün de, mukadder olan tam zaferine rağmen, daha köklü olabilmesi için, Türkçülerin ahlakça yüksek insanlar olması lazımdır.
Türkçülükte ÂhlakKitabı okudu
Osmanlı imparatorluğu'nun ilk büyük aydın kaybı Çanakkale'de oldu. Yüzlerce yetişmiş aydın savaşta öldü,öteki savaşlar daha sonraki yıllarda geriye kalanların bir bölümünü daha aldı. İkinci bir kayıp imparatorluk parçalanınca ondan kopan topraklarda kalan Aydınlardı. Son olarak "Ankara" Egemen duruma geldiği zaman "İstanbul" aydınları bir ölçüye kadar saf dışında tutuldu. Bürokrasi aynı düzeyde kayıplara uğramadı, aşırı fire vermeden yeni devletin yapısına aktarıldı. Böylece yeni devletin merkezinde yeniden bir bürokratik küme oluştu. Atatürk'ün orta yaşlı yardımcılarına pek de entelektüel nitelikte demek elde değildir. Bundan dolayı Atatürk başlamış olan bir akımı bir kuşak ara ile yeni bir ortamda canlandırmak sorunuyla karşılaşıyordu. Bilim üstünde tekrar tekrar durmasını bu açıdan görmek gerekir.
Sayfa 198Kitabı okudu
21. yüzyıl, 13. yüzyıldan o kadar da farklı değil aslında. Her iki yüzyılın da kaydı şöyle düşecek tarih kitaplarına: Eşi menendi görülmemiş dini ihtilaflar, kültürel çatışmalar, ön yargılar ve yanlış anlamalar; her yere sirayet eden güvensizlik, belirsizlik, endişe ve şiddet; bir de öteki'nden duyulan şartlanmış tedirginlik. Karışık zamanlar. Böylesi zamanlarda, aşk lâtif bir kelime değil, başlı başına bir pusuladır. Kimsenin aşkın inceliklerine vakit bulamadığı bir dünyada "aşk şeriatı" daha büyük önem kazanmakta.
Sayfa 31
Reklam
Türkiye'de iki tarih vardır: Bunlardan biri, bir kesimin özellikle İslâm kültürünü çağrıştıran bütün öğelerini yok saydığı, bu öğelerden had safhada rahatsızlık duyduğu, değiştirmek ve unutmak istediği, yahut en azından soğuk baktığı, sahiplenmek istemediği, bu sebeple de hep menfî yönlerini öne çıkardığı bir tarihtir. Diğeri, öteki kesimin tepkisel olarak adeta kutasallaştırdığı, bugünkü perişanlığının doğurduğu aşağılık kompleksi karşısında yegâne teselli ve iftihar kaynağı olarak gördüğü için zaman zaman kucağına sığındığı, bu yüzden de eleştirilmesinden veya en azından birtakım gerçeklerinin dile getirilmesinden hoşlanmadığı, bu yönlerini saklamaya çalıştığı bir tarihtir.
En güzel ihmalkârlığınızı etiketleyin,
Platon'un hikâyesine göre insanlar aslında tek bir vücutta birleşmiş kadın ve erkekle yaratılmıştı. Her vücudun dört kolu dört bacağı vardı. Bu vücutlar yuvarlaktı ve hareket etmek için kol ve bacaklarını kullanarak sürekli dönüp duruyorlardı. Zamanla tanrılara kötü davranmaya başladılar. Kurban vermeyi kestiler ve hatta Olimpos Dağı'nda toplanıp tanrılara saldırarak onları tahtlarından indireceklerine dair tehditler savurdular. Bir tanrı "Hepsini öldürelim. Bunlar tehlikeli" dedi. Bir diğeri şöyle konuştu: "Daha iyi bir fikrim var. Onları ortadan ikiye keselim. Böylelikle iki kolları ve iki bacakları olur. Yuvarlak olmazlar. Yuvarlanamazlar. Sayıları iki katına çıktığından iki kat fazla kurban sunarlar ve en önemlisi her bir yarı öteki yarıyı aramakla o kadar meşgul olur ki bizi rahatsız etmeye zaman bulamazlar." İkinci tanrı akıllıydı. Teorisi işe yaradı. Kadın veya erkek her yarım insan eşini aramakla o kadar meşgul oldu ki başka her şeyi ihmal etti.
Sayfa 275 - 15 - Eski Dinsel KavramlarKitabı okudu
312 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Yazarın gerek doğa/mekan gerek karakter tasvirleri çok iyi. Bunun yanında benzetmeleri de aynı derecede iyi. Yaratılan ortamı görebiliyor, verilen duyguları hissedebiliyoruz. Diyaloglar gerçekçi ve doğal. Hangi karakter gerçekte nasıl konuşursa kitapta da o şekilde seslendirilmiş. Giriş bölümünde verilen kaçış ve saklanmayı yine yazarın kalemi
Issızlığın Ötesi
Issızlığın ÖtesiElif Akpolat · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202034 okunma
Atatürk'ün anlatımı...
Arkadaşları arasında güzel konuşan ve şiir yazan Ömer Naci vardı: "Bir gün benden okumak için kitap istedi. Verdiklerimden hiçbirini beğenmemesi pek gücüme gitti. Edebiyat diye bir şey olduğunu o zaman öğrendim. Şiire heves ettim. Eğer kitabet hocam alay emini Mehmet Asım Efendi imdadıma yetişmeseydi şair olup çıkacaktım. Asım Efendi bir gün beni çağırdı, 'Bak oğlum', dedi, 'şiiri, edebiyatı bırak, sen iyi bir asker olmalısın. Öteki hocaların da benimle aynı fikirde. Sen Naci'ye bakma, hayâlperest bir çocuk o, ilerde iyi bir şair ve hatip olabilir, fakat iyi asker olamaz,' dedi. Gerçekten de hocamın dediği çıktı. Ömer Naci çok istediği halde kurmay olamadı."
Sayfa 23 - Pozitif
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.