"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Kitap bitti, ben tükendim.
Laf olsun diye değil, öyle ki damarlarımdan kanın çekildiğini hissettim, azar azar, acıta acıta... Her cümlede öyle bir sızı... Okurken sizle de paylaştım birçoğunu. Tükenirken sizi de tükettim.
Kehribar Geçidi...
Yedi Uyurlar'ı hiç duymuş muydunuz?
Okuyacağım kitapları genelde önceden araştırır, ona göre okurum,
Sana hiç yazmadım ve şimdi çok zorlanıyorum. Bu dördüncü başlangıcım. İlkin sadece üç cümle yazabildim sana, sonrasında seni övdüğüm satırlar oldu, yırtıp attım o kağıdı da... Sen benim 13 yaşımın erkek kavramının en yücesi idin. Boyun o kadar uzundu ki, "baban kaç yaşında" dediklerinde, "90" dediğimi hiç unutmadım. Benimle
SONUNA KADAR OKUYUN!
İbn-i Abbas (r.a.) Hazretleri'nden naklen Muaz b. Cebel rivayet ediyor:
- Bir gün Resulullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık... Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi;
- Ev sahibi... İçerdekiler.. Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
"Eğer bir gün bir kitap yazsaydım böyle bir kitap yazardım."
Her Mustafa Kutlu okumamdan sonra bu cümleyi kurarım içimden, bu sefer daha sesli kurdum. Oysa ben çok değil bir sene önce hiç Kutlu okumamış bir insandım. Yine geçen sene bu zamanlar yeni bir kitabı çıkmıştı
Fayton adlı hikayeyi bir kenara koyacak ve Neva Bulvarı adlı hikayeyi de bu kitaba bir giriş niteliğinde bir hikaye olarak niteleyecek olursak, geri kalan her bir hikaye birer baş yapıt olarak niteleyebiliriz. Dönemin Rusya'sina hakim olan ve kökü derinlere uzanan ve aynı zamanda değişmek zorunda olan düzeni eleştirel bakış açısıyla gerçekçi
Dostoyevski'nin o kadar muazzam bir kalemi var ki bizi kitabının içine çekiyor ve yaptığı psikolojik çözümlemelerin gerçekliğine hayran bırakıyor.
Aldım elime kitabı okumaya başladım "Hasta biriyim ben... Huysuz adamın tekiyim." diye başladı anlatmaya anti-kahramanımız. Yeraltından bizlere seslendi, bir şeyler anlattı. Kitabı okurken
YEDİNCİ MEKTUP
Platon'dan Dion'un akraba ve dostlarına.
İyilikler,
Sizin de Dion gibi düşündüğünüze inanmam gerektiğini; eylem ve sözlerimle size, elimden geldiğince yardım etmemi istediğinizi yazıyorsunuz. Şu yanıtı veririm: görüş ve istekleriniz gerçekten Dion'unkiler gibiyse, çabalarımı sizinkilerle birleştirmeye hazırım; değilse, uzun
babam öyle gözler armağan etmiş ki bana; söz gelimi sen, aa bak kuşlar geçiyor diyeceksin alacaksın şekerimi elimden.
ben bakarım. tereddütsüz.
ve o kuşları görürüm, olmadığını ikimiz de bilsek de. ben bir sürü bir sürü kuşlar kurarım. bi görünür bi kaybolur, güneşe gider onlar.
pike yapar yarışır onlar.
bir yalana gönüllü olarak inanmak olur o zaman da aşk.
bir yalanı mümkün kılma çabası olmaz mı o zaman da aşk?
Hiç durmadan parantez aç,ben kapatırım..
Sen ünlemlerle takıl,ben soru işareti olup aklında saltanatlar kurarım..
Sen eksilerden artılara geç,çarpıları ben atarım..
Sen virgüllerle uğraşırken,ben çoktan noktayı koyup kayıplara karışırım
ve sana öyle bir eşittir bırakırım ki, eşitleyecek hiçbir şey bulamazsın!
Özlemişim Kutlu'nun kitaplarını okumayı her zaman iyi gelmiştir bana sıkıldığımda baş ucumda illa onun kitaplarından biri durur okumuşum okumamışım farketmez. Okuduklarımdansa kitap, çizili yerlerini okurum illa bir rahatlık verir, dünyanın sıkılmaya değmeyecek kadar boş olduğunu hatırlatır bana. Okumadıysam da herhangi bir sayfasını açarım,