Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışında birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar, ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, hayatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini birbirilerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
Bildiği olan varsa şöyle gelsin.
Bazı Müslüman uluslarda, peçe kadınlar için bir hapishane durumunda: Onlarla birlikte dolaşan gezici bir hapishane. Ancak Muhammed'in kadınlarının yüzleri örtülü değildi ve Kuran'da, kadınların ev dışında saçlarını bir örtüyle kapamaları tavsiye edilse de peçe lafı hiç geçmiyor. Kuran'a göre yaşamayan Katolik rahibeler saçlarım tamamen örtüyorlar ve Müslüman olmayan pek çok kadın, dünyanın çeşitli yerlerinde başörtüsü, eşarp ya da başka bir örtüyle başlarını kapatıyorlar. Ancak özgür bir seçimin giysisi olan eşarpla, kadını yüzünü gizlemeye zorlayan erkek egemenliğinin sembolü olan peçeyi birbirinden ayırmak gerekir. Yüzleri kapatmaya çalışanların en azılı düşmanlarından biri olan, Muhammed'in torununun kızı Sukeyne sadece peçe kullanmaya karşı çıkmakla kalmadı, itirazını yüksek sesle de dile getirdi. Sukeyne beş kez evlendi ve bu beş evliliğinin hiçbirinde kocasına boyun eğmeyi kabul etmedi.
Sayfa 40 - Sel Yayınları, Sukeyne
Reklam
Geçmiş peşimi bırakmıştı; beni bağlayan hiçbir şey yoktu; ne anı, ne aşk, ne ödev; yasa­sızdım, kendimin efendisiydim ve hepsi de ölüme mahkûm olan zavallı insan yaşamlarını keyfimce kullanabilirdim. Yüzü olmayan göğün altında canlı ve özgür, sonsuza dek tek başı­ma .. .
Sayfa 128 - Alfa Yayıncılık · 7 Mart 2019Kitabı okudu
Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandı­ğında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tu­zağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışın­da birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, hayatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini bir­birlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
Bazı Müslüman uluslarda, peçe kadınlar için bir hapishane durumunda: Onlarla birlikte dolaşan gezici bir hapishane. Ancak Muhammed'in kadınlarının yüzleri örtülü değildi ve Kuran' da, kadınların ev dışında saçlarını bir örtüyle kapamaları tavsiye edilse de peçe lafı hiç geçmiyor. Kuran' a göre yaşamayan Katolik rahibeler saçlarım tamamen örtüyorlar ve Müslüman olmayan pek çok kadın, dünyanın çeşitli yerlerinde başörtüsü, eşarp ya da başka bir örtüyle başlarını kapatıyorlar. Ancak özgür bir seçimin giysisi olan eşarpla, kadını yüzünü gizlemeye zorlayan erkek egemenliğinin sembolü olan peçeyi birbirinden ayırmak gerekir. Yüzleri kapatmaya çalışanların en azılı düşmanlarından biri olan, Muhammed'in torununun kızı Sukeyne sadece peçe kullanmaya karşı çıkmakla kalmadı, itirazını yüksek sesle de dile getirdi. Sukeyne beş kez evlendi ve bu beş evliliğinin hiçbirinde kocasına boyun eğmeyi kabul etmedi.
"İçinde olmayan bir şeyi dışında bulamazsın." Aşk gibi mutluluk gibi özgürlük gibi... İçindedir onlar ya da yokturlar... Ve hayatta her mucizenin bir vakti bir zamanı vardır. Vaktinden önce olan her şey yalan olur, yalancı bahar gibi kısa sürer ömrü.Beklemeyi bilmezsen vaktinden önce açan çiçekler gibi çabuk solar umutların hayallerin. Kozasından erken çıkan bir kelebek düşün. Uçamaz ki... Yere yapışır kalır önce kanatların olacak sonra özgür olacaksın.
Sayfa 120 - Ceres Yayınevi-UmutKitabı okudu
Reklam
Bize verilmiş olan herşey ki buna ilişkiler sevgiler de dahildir aslında bize ait değildir hepsi emanettir ve birgün zamanı geldiğinde bırakılacaktır... ~√~
Aristoteles’in kayıp ikinci kitabı
"Şimdi söyle bana," diyordu William, "Niçin? Bu kitabı niçin ötekilerden daha çok korumak istedin? Kara büyüye ilişkin kitapları, içinde belki de Tanrı'nın adına sövülen sayfaları neden uğrunda cinayeti göze almaksızın sakladın da bu sayfalar için hem kardeşlerini hem de kendini lanetledin? Güldürüden söz eden birçok başka
Sayfa 648 - Can Sanat Yayınları, 36. baskı, Çev. Şadan KaradenizKitabı okudu
Özgürlük=Mutluluk
Özgür olmaya layık olmayan kimse özgür değildir. Özgürlük ne bir hak ne bir gerçekliktir, yalnızca mutluluk bakımından en zengin, en üstün olan bir mükafattır. Onu elde edemeyenler, hayatın tüm kalıcı ve derin mutluluklarından mahrum olurlar.
Sayfa 49 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Mesih Akıl
Elbet akıl da sonsuz değil, gelip geçicidir; ancak akla beslediğim bu düşkünlüğümün nedenini siz de bilirsiniz. Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışında bir takım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, hayatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini birbirlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
Reklam
Okunmaya o kadar değer ki
LEV TOLSTOY, İTİRAFLARIM’DAN Eğitimli ve bilge kişilerin ortaya koydukları akla dayalı bilgi yaşamın anlamını reddederken büyük insan kitleleri, bütün insanlık, bu anlamı akıldışı bilgiyle algılıyordu. Bu akıldışı bilgi ise inançtır, tam da benim kabul edemeyeceğim şey. Bu, Tanrıdır; altı günde yaradılış, şeytanlar ve melekler ve diğerleri.
Kuran'a göre yaşamayan Katolik rahibeler saçlarını tamamen örtüyorlar ve Müslüman olmayan pek çok kadın, dünyanın çeşitli yerlerinde başörtüsü, eşarp ya da başka bir örtüyle başlarını kapatıyorlar. Ancak özgür bir seçimin giysisi olan eşarpla, kadını yüzünü gizlemeye zorlayan erkek egemenliğinin sembolü olan peçeyi birbirinden ayırmak gerekir.
. ...Boşuna uğraşıyorsun; senin gerçek otoriten gerçek yetilerinden daha uzağa gitmeyecektir. Başkalarının gözleriyle görmek gerektiği anda, onların iradeleriyle istemek gerekir. Benim halklarım benim uyruklarımdır, diyorsun gururla. Peki, ama sen kimsin? Vekillerinin uyruğusun; o zaman, vekillerin kimler? Onlar da memurlarının, metreslerinin uyrukları, uşaklarının uşakları. Her şeyi alın, her şeyi zorla ele geçirin, sonra parayı bol bol savurun, bataryalar, darağaçları, işkence çarkları kurun, yasalar, fermanlar çıkarın; casusları, askerleri, cellatları, hapishaneleri, forsaları çoğaltın; zavallı küçük insanlar, tüm bunlar ne işinize yarar? Bunlarla ne daha iyi hizmet edilmiş, ne daha az soyulmuş, ne daha az aldatılmış, ne daha eksiksiz olursunuz. Her zaman, “Biz istiyoruz” diyeceksiniz ama daima başkalarının isteklerini yerine getireceksiniz. İradesini gerçekleştiren tek insan, bunun için başkasının yardımına gereksinimi olmayan insandır: Buradan, tüm iyiliklerin en başta geleninin otorite değil, özgürlük olduğu sonucu çıkar. Gerçekten özgür olan insan yalnızca yapabileceğini ister ve hoşuna gideni yapar. İşte bu benim temel özdeyişim. Yeter ki bunu çocuklara uygulayalım, o zaman tüm eğitim kuralları bundan doğacaktır. .
Sayfa 76
+ Hayat, can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen insan, olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istemsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder aslında. İnsan, iradesi dışında birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığın anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar, ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse. Hayatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini birbirlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bunun farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl, yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır. - Tamamen doğru.
Sayfa 23 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Neden bütün çıkarlarımızın akla ve mantığa uygun olması gerektiğini söylemişler ki? Bir insanın ihtiyacı olan tek şey onu nereye sürükleyeceği belli olmayan özgür iradedir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.