Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
226 syf.
·
Puan vermedi
Yunan ve mitoloji sonrası İyonya mektebi; Tales, Aleksimandros, Aleksimen, Diyojenis batının ilk düşünen adamları... İyonya mektebinden sonra Ksenefon; milattan altı asır önce… Ksenefon'un sahip olduğu Ele mektebi ve bu mektebin esası panteizm... Ondan sonra Pitagor geliyor; adet, sayı mistiğini getirmiştir... Sonra bir akamet devresi ve ardından
Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
Batı Tefekkürü ve İslam TasavvufuNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 19991,769 okunma
(Rembo) mücerret fikri o hale getirmiş ki, ilahi azameti her noktada görür olmuştu. "En küçük bir teşbih yapsam çıldıracağım; o hale geldim" diye bir notu vardır. Bırakıyor edebiyatı, bir coğrafya cemiyetine aza oluyor, Afrika'ya geçiyor. Bir tek kelime mecaz, teşbih, istiare kullanmadan kuru kuru raporlar veriyor. "Güneş battı, yağmur yağdı, şu oldu, bu oldu" gibi.... Ve otuz sekiz yaşlarında bir hastalığa tutuluyor, Marsilya'da ölüyor. Ölürken son sözü şudur: "Allah Kerim.." Aynen böyle... Zira Afrika'da Araplarla teması olmuş, bu kadarını öğrenmiş... Evet "Allah Kerim" deyip ölüyor. Bir sözü, var... Bu söz ayarında bir söze rastlamadım ben hayatımda: "La vrais vie est apsante - Hakiki hayat namevcuttur!" Olmadı! (Apsante) namevcut demek değil... Olup da olmayan... Bütün bu hayatın (Rembo)ya verdiği his şudur: "Var" burada değil; burası, bir olanın işareti; ama o burada değil... (Paskal)ın da buna yakın bir sözü var. Pek basit, çok derin... Sözdeki derinlik, tumturaklı olmaktan uzak olduğu, tabiileştiği, kendi kendine içten geldiği vakit tecelli eder. Süslenen ve alayişli giyinen bir kadında olduğu gibi değil de, tabii çizgileri içinde görünen bir kadın gibi... (Paskal) diyor ki: "Nous mourrons seul- Yapayalnız ölürüz!"... Bu basit sözün ruhundaki derinlik hudutsuz...
Reklam
Bir insan rehbersiz kalırsa, tamamıyla itikatsız, dayanaksız, mesnetsiz kalırsa, münhasır akılla nereye kadar gidebilir. Ve insan orada mahvolur. (Paskal) ondan sonra (Port Ruayal) isimli bir nev'i manastıra çekiliyor ve ömür boyunca orada, kendince ibadet ve eser yazmakla uğraşıyor. (Paskal)ın mücerret akılla vardığı son nokta şudur: "Bana Allah gerek; filozofların anladığı manada değil, haberini peygamberlerin getirdiği Allah..."
Varlık yokluk hakkında meşhur sözü var (Dekart)ın: "Mademki düşünüyorum, öyleyse varım!" Buna bir nev'i tahkikçi iman yolu da diyebiliriz. (Dekart)ın yanı başında, bütün Batının en büyük kafa telakki ettiği (Paskal) vardır. Birbiri ile yanyana dururlar. Ve birbirlerini idrak etmişlerdir. (Paskal) üzerine biraz duracağız. Bu adam evvela zekanın insanı tahrip edecek kadar üstün inkişafını ifade etmiş bir idrak... Marazi zeka... Dokuz yaşında riyazi kanunlar keşfetmiştir. Bugün hala çürütülememiş bir takım münhani(eğri) kanunları...Gitgide zekayı ve saf tefekkürü o hale getirmiş bir insan ki, artık zekanın kıymığı beynine batmıştır, aklın son merhalesinde...
Paskal diye filozofları var Fransızların... Bu adam, diğer konferanslarımda da söylediğim gibi, akılla aklı yırta yırta delilik buhranları geçirdi ve nihayet öleceğine yakın şu satırları yazdı: - "Bana Allah gerek.... Filozofların bahsettiği değil, Peygamberlerin haberini getirdiği Allah" Bu adamın söylediği fevkalade bir söz var... Diyor ki: -"Bir takım lafların gelişinden, gelişiminden, bazı uzak yakın nispetlerinden mana çıkartarak, kuru mantık parendabazlığı yapanlar, bir mimaride tenazura (karşı karşıya denkleşme) uygun düşsün diye sahte pencere açanlara benzerler..."
İnsanın felaketi, sessizce odasında, ait olduğu yer olan odasında oturmak istememesinden gelir.Paskal
Reklam
Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.Paskal
556 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
36 günde okudu
Emil Zola Paris’te 2 nisan 1840 da doğdu. Tanınmış bir mühendis olan babasının erken vefatından sonra maddi yoksulluğu tatmış oldu. Yaptığı hatalar ve hayal kırıklıkları onu yinede yıldırmadı aksine onların sayesinde daha azimle çalışmaya başladı. Orta öğretimi bitirdikten sonra yüksek öğretime geçiş yapamadı ve bir süreliğine katip olarak
Germinal
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,8bin okunma
Tarih
Yönetici güçlü, derin sesiyle, "Hepiniz hatırlarsınız," dedi. "Sanırım hepiniz Ford'umuzun o güzel, vahiy edilmiş deyişini hatırlarsınız: Tarih saçmalıktır. Tarih," yavaşça tekrarladı, "saçmalıktır." Elini savurdu ve sanki tüy gibi bir dokunuşla bir parça tozu silkelemiş gibiydi, bu toz da Harappa uygarlığıydı, Keldani şehri Ur'du; örümcek ağlarıydı, Teb'di ve Babil'di, Knosos'tu ve Miken'di. Silkele, silkele; hani Odysseus nerede kaldı, Eyüp nerede? Ya Jüpiter ve Gotama berede? İsa'ya ne oldu? Silkele; ya o Atina ve Roma denen, Kudüs ve Orta Krallık denen antik pislik zerreleri, hepsi yok oldular. Silkele; İtalya'nın bulunduğu yer boşaldı. Silkele, katedralleri silkele; Kral Lear ve Paskal'ın düşüncelerini silkele. Silkele, Tutku'yu silkele, Requiem'i silkele, Senfoni'yi silkele...
Sayfa 59 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
266 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Baştan söyleyeyim, uzun bir inceleme olacak. Zaten böyle bir kitaba da kısası yaraşmazdı. Zira incelenecek o kadar nokta, söylenecek o kadar şey var ki... Totaliter: Hak ve özgürlüklerin baskı altında olduğu demokratik olmayan devlet düzeni. Bu kelimeyi ilk olarak ilkokuldaki Sosyal Bilgiler kitabında Atatürk'ün bir konuşmasında okumuştum.
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160,1bin okunma
Reklam
Önce bin bir renkli bir yaşam görünür, hiç birine benzemez yüzleri var gibi gelir; fakat o kadar tek renk, aman yarabbim o kadar tek renktir,görülen yüzler o kadar, sürekli aynıdır ki.. mahremiyetsiz, samimiyetsiz, gösterişli bir taklitten, soğuk sarı bir taklitten ibaret bir hayat.. her görüştüğünle müthiş bir rekabet, bir mücadele,bir düşmanlık.. hiçbir el sıkmazsın ki, mümkün olsa seni bir çukura itmeyeceğine emin olasın; hiçbir ses işitmezsin ki, senin arkandan en hain, en haksız bir alayda, bir kötülemede bulunmayacağına emin olasın.. kibir, alay, kendini beğenmek, egoizm..zaten hep sahtekarlıktan ibaret olan bu paskal yüzünde göz dudağa, dudak çeneye güler.. iğrenç bir şey kısaca..
Honore De Balzac - Otuzunda Kadın
Tanrı var mı yok mu diye düşünmek tanrıya inanmaktır demiş paskal.
paskal şöyle diyor: ''gönlün, aklın habersiz olduğu delilleri vardır; tanrı'nın varlığına akıl değil, gönül tanıklık eder.'' kant'ın sözüyle ''eğer bir kimseye, sana teşekkür etsin veya tanrı hoşnut olsun diye bir iyilik edersen, bir türlü ticaret yapmışsın demektir. fakat eğer iyi bir iş yapar da bir beklentiye girmez veya bir mükafat beklemezsen, ahlaki bir iş yapmış olursun. eğer iyi bir iş yapar, zevk alır, hoşnut olursan, birincisinde ahlaki olur; ama diğer defalar, bu işi lezzet ve hoşnutluk hissetmek için yaparsan alışveriş olur.
Sayfa 83 - fecr yayınevi
Ebuzer de Paskal gibi Allah'ı yürek yoluyla bulmuş ve Peygamber'i görmeden üç yıl önce, Allah'a inanmıştır. Ta o "zamanlar sermayedarlara, altın biriktirenlere karşı çıkıyor ve yoksulları savunuyordu.
Ama gerçek olan şudur ki; Proudhon başka, Paskal başka ve Ebuzer başkadır, Ebuzer Allah'a inandığı için, onun yolunda rahat yüzü görmedi; yaptıklarında ve düşüncesinde bir an bile tereddüt etmedi. Ne Proudhon'da Ebuzer'in dürüstlüğü, dindarlığı ve Allah'a olan inancı gibi bir inanç vardı, ne de Paskal'da Ebuzer'inki gibi bir çalışma zevki vardı. Ebuzer îslâm memleketlerinde tek «İnsan-ı Kamil» olmuştur. Bu isim onun büyüklüğüne yeter.
840 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.