Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bitkilerin genleriyle oynuyoruz. -Plastik üreten bitkiler yaratmak için. Mısırların genleriyle oynuyorcrz. -Büyürken böceklerin onları yemesini engelleyecek bir zehir üretsinler diye. Bu, büyü değil! Gelecekte böyle bitkiler üretilecek, hatta böyle mısırlar bugün bile var. Genlerini değiştirdiğimiz için, onlara “genetiği değiştirilmiş organizma”, yani kısaca “GDO”lar diyoruz. Harika gelişmeler yaşanacak! İnsan; hayat kurtarmak, hastalıkları, gelişim bozukluklarını, sakatlıkları önlemek için genleri değiştirecek. Hatta bazıları, GDO’ların tarımı iyileştirerek dünyadaki açlık sorununu çözeceğini ileri sürüyor. Ama, plastik üreten bitkileri yediklerinde böceklere, bu böcekler insanları soktuğunda insanlara ne olacak? Peki, ya hayvanlar veya insanlar böcek öldürücü mısırlardan yediklerinde..? Belki hiçbir şey olmayacak. Ama yine de dikkat etmeliyiz. İneklere, “deli dana” hastalığına yakalanmalarına yol açan hayvansal unlardan yedirdiğimizde de bir şey olmayacağına inanıyorduk. Ama oldu. Sonuç: İnsan için ölümcül bir hastalık.
Sayfa 26 - Günışığı Kitaplığı
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken bir yandan da onlarla sobbet ediyor, "Nerelisin?", "Kaç kardeş siniz?" gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası kırmızı olan bir delikanlıya takıldı. Delikanlıyı yanına çağırdı ve merakla sordu: "Adın ne senin evladım?" Delikanlı, hazır ol
Reklam
“Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu İlke ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan daha yüksek bir muameleye layık olamaz. Yabancı bir devletin koruma ve
Sayfa 192Kitabı okudu
Uzaylılar bizi ziyaret ederse ne mi olur?
- Dalga geçmeyin! Ben bir iyimserim, bir gün yıldızlara ulaşacağımıza inanıyorum. - Peki ya biz uzaya çıkmadan uzaylılar bize gelirse? - Dua edinde böyle bir şey olmasın! - Niye? - Uzaylılar bizi ziyaret ederse, sonuç Kristof Kolomb’un Amerika’ya çıkmasına benzer! - Yani? - Bu keşif, hatırlarsanız Amerikan yerlileri pek hayırlı olmamıştı. Karşılaşmak istemediğimiz zeki canlıların bize ne getireceğini görmek için kendimize bakmamız yeter.
Sayfa 57 - Dokuz yayıncılık 1. BasımKitabı okudu
Joo Won’un darlama seviyesinin tatlılığı skdkkf
''… Joo Won grubun arkasından giden Ra Im’i yakaladı. ‘Sen kal.’ Ra Im, Joo Won’a dik dik baktı. ‘Neden?’ ‘Konuşmamız gereken bir konu var. Meşgul olduğum için bu aralar seni sıkıştıramadım ama hâlâ bir sonuç yok mu?’ ‘Saçma şeyler düşünmeye vakit ayıracak kadar boş biri değilim.’ ‘Neden bu kadar çok kaçıyorsun? Peki, bunu daha sonra sessizce ikimiz konuşalım…’ …''
Sayfa 107 - Olimpos Yayınları
Her birimizin önüne konan hayat planı 25 yaşına kadar okullara gidip eğitilmek.Sonuç ne peki ? Ülkesi dışında hiçbir ülkeye gidememiş, anadili dışında hiçbir yabancı dile hâkim olmayan biri olmak...Bunlar bir yans yıllarca süren eğitimlerden sonra işe girememek.Peki tüm bunlar ne için? Dünyada doğup dünyayla iletişime geçmeden gidip konuşamadan gezip göremeden kendi sokağımızda doğup büyüyüp ölmek için mi?
Reklam
Rıfat Ilgaz'ın oğlu, şairi ilk görüşte tanıyor...
Henüz altı yaşındaki oğlu Aydın'ı gezdirmek için Beyoğlu'na getiren Rıfat Ilgaz, yolda Orhan Veli'yle karşılaşır. Biraz şakalaşırlar, çoğunlukla da Nurullah Ataç'a takılırlar. Bir ara yere çömelerek Aydın'ın saçlarını okşar Orhan Veli. Çekingen bir çocuk olmasına karşın hiç yabancılık çekmemesine şaşıran babası: "Bak Aydın! Bu amca var ya, bu amca..." diye onları tanıştırmaya çalışırken Aydın konuşur: "Orhan Amca" Her ikisi de şaşırır, altı yaşındaki çocuğun Orhan Veli'yi tanımasına. Hayatında ilk kez Beyoğlu'na gelen bu çocuk, daha önce de O'nunla tanışmış olamazdır. Ama iş sonradan anlaşılır: "Demek tanıyorsun haa! Çok güzel! Peki nereden tanıyorsun?" "Doğan Kardeş'ten!" Gerçekten de Doğan Kardeş dergisi, La Fontaine'nin şiirlerini çeviren Orhan Veli'yi 'Orhan Amca' ismiyle tanıtmış ve bir de resmini yayımlamıştır. Sonuç olarak Orhan'ı bilen Aydın, Veli'yi de o gün öğrenir.
Sovyet Rusya'nın başlıca zaafı iyi işleyen bir ekonomik sistem kuramaması ve Japon İmparatorluğu'nun başlıca zaafı rolüne ilişkin katı milliyetçi bir bakıştan kurtulamamasıydı. Peki büyük bir bir Doğu ülkesinin Marksizmden esinlenen küresel bir perspektifi Meiji dönemindeki gibi sonuç alıcı bir modernleşme hamlesiyle birleştirmeyi başardığı gün neler olurdu? İşte Çin bunu denedi.
Sayfa 121 - YKY Yayınları, çev. Ali BerktayKitabı okudu
Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat her şeyi gördüm içim rahat gök yarıldı, çamura can verildi linç edilmem için artık bütün deliller elde kazandım nefretini fahişelerin lanet ediyor bana bakireler de. Sözlerim var köprüleri
İstanbul üzerine !
"Özerklik vermek, kombinasyonlar üretmek, mi?" Peki, nasıl gerçekleştirilecek bu, kim, nasıl yapacak? Kim dinleyecek, kim sözünü dinletecek, söyler misiniz? Nihayet, kim Türkiye'yi yönetecek, hangi gruplar, hangi güçler? Diğer Türklerden eğitim düzeyi daha yüksek olan İstanbul'da bile, bu "özerklikten" gerçekten bir
Sayfa 493 - 494, 495 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Türkiye'de yaşam..
Her birimizin önüne konulan hayat planı 25 yaşına kadar okullara gidip eğitilmek. Sonuç ne peki? Ülkesi dışında hiçbir ülkeye gidememiş, anadili dışında hiçbir dil konuşamayan biri olmak. Bunlar bir yana yıllarca süren eğitimden sonra işe girememek. Peki tüm bunlar ne için? Dünyada doğup dünyayla iletişime geçemeden, gidip konuşamadan, gezip göremeden kendi sokağımızda doğup büyüyüp ölmek için mi?
Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi Yayınları
Zihinsel Canlandırma
Bir şeyi zihninizde canlandırmanız, onu gerçekleştirebileceğiniz anlamına gelir. İşte size zihne dair ilginç bir hikaye: Olimpik atletleri karşımıza aldık, onlardan koşmaları gereken mesafeyi zihinlerinin içinde koşmalarını istedik ve onları gelişmiş geribildirim (biofeedback) cihazlarına başladık. Beyinlerinin içindeki yarışta yaptıkları koşu ile yarış pistinde yaptıkları koşuda incelenen kasların aynı sıralamayla tepki vermesi bizi hayrete düşüren bir sonuç oldu. Peki bunun sebebi neydi? Bunun sebebi, beynin yaptığınız şeyin gerçek mi, yoksa gerçeğin bir provası mı olduğunu ayırt edememesidir. Beyninizin içinde var ettiğinizi, bedeninizin içinde de var edersiniz.
Sayfa 89
belirsizlik ilkesi ne der? Bir mikro parçacığın davranışını asla kesin olarak bilemeyeceğimizi söyler, o hareketin önceden belirlenmiş olduğunu bilsek bile. Peki, eksiklik teoremleri ne der? Bir matematiksel sistemin tutarlığını asla ispatlayamayacağımızı söyler, o ispatlanmayan ilke doğru olsa bile. Peki, kaos teorisi ne der? Gerçeklik çok karmaşık olduğundan dolay evrenin nasıl evrim geçirdiğini, onun önceden belirlenmiş olduğunu bilsek bile, asla öngöremeyeceğimizi söyler. ... Belirsizlik ilkesi, eksiklik teoremleri, kaos teorisi, tamamı gerçek olan şeyin özünün erişilemez olduğunu söylemektedir Onu keşfetmeyi ve tarif etmeyi deneyebiliriz ama asla bu konuda kesin başarı sağlayamayız: Evrenin sonunda her zaman bir gizem açığa çıkmadan kalacaktır. Sonuç olarak evren, tasarlanışındaki maharet nedeniyle açıklanamaz olan bir bütündür."
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.