Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
' Her birimizin önüne konulan hayat planı 25 yaşına kadar okullara gidip eğitilmek. Sonuç ne peki? Ülkesi dışında hiçbir ülkeye gidememiş, anadili dışında hiçbir dil konuşamayan biri olmak. Bunlar bir yana yıllarca süren eğitimden sonra işe girememek. Peki tüm bunlar ne için? Dünyada doğup dünyayla iletişime geçemeden, gidip konuşamadan, gezip göremeden kendi sokağımızda doğup büyüyüp ölmek için mi?
Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kâinat her şeyi gördüm içim rahat gök yarıldı, çamura can verildi linç edilmem için artık bütün deliller elde kazandım nefretini fahişelerin lanet ediyor bana bakireler de. Sözlerim var köprüleri
Sayfa 231 - Tiyo YayınlarıKitabı okudu
Reklam
... - Sen buraya nasıl geldin? Bizim evimiz hemen şu köşede. Canım sıkıldığında gelip buraya oturuyorum. Görmesem de kulaklarım işitiyor. Buradaki insanlar, açık hava bana iyi geliyor. Önceleri annem getiyordu. Sürekli geldiğim için yolu ezberledim, başıma yürüyerek gelebilyorum artık. - Okula gidiyor musun? - Evet, görme engeliler okuluna
* Gerçekte bütün devletlerin bütün devletlere karşı, ilan edilmemiş de olsa, doğa gereği bir savaşı vardır. * Kendi kendini yenmek zaferlerin en başta geleni ve en güzelidir, kendine yenilmek ise bütün bozgunların en çirkini ve en kötüsüdür. Bu, hepimizin içinde kendimize karşı bir savaş olduğunu gösterir. * İçimizde haz ve acı dediğimiz,
Kadın üzgün olduğunu söylemiş ve bağışlanmayı dilemiş. 'O kadar çabuk değil. Şimdi eve git. Çatıya bir yastık çıkar, onu bıçakla yar ve sonra bana dön.' Kadın söyleneni yapıp Pedere dönmüş. 'Yastığı bıçakla parçaladın mı? ' diye sormuş Peder. 'Evet parçaladım demiş kadın. 'Peki sonuç ne oldu?' 'Tüyler' demiş kadın, 'tüyler' diye tekrar etmiş. 'Yastığın içindeki tüyler her yöne uçuştu.' Peder: ' Şimdi geri gidip rüzgarla dağılan tüylerin hepsini toplamanı istiyorum. ' Ama ' demiş kadın ' bunu yapamam. Nereye gittiklerini bilmiyorum. Rüzgar onları her yöne savurdu. 'İşte' demiş Peder 'bu dedikodudur...'
~ ❝ ...siz köleler gelişim yasasının hükümsüz kaldığı, zayıfların ve güçsüzlerin yok olmadığı, bütün güçsüzlerin her gün istediği kadar yiyip içtiği ve aynı güçlüler gibi evlenip yeni kuşaklar ürettiği bir toplum hayal edersiniz. Peki bundan nasıl bir sonuç çıkar? Gelecek kuşakların güçleri artmaz, hayatları değer kazanmaz. Tersine kaybeder. ❞ ~
Sayfa 384 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Dünyadan El Etek Çekme !!!!
Geçmişte de yoğun bir biçimde olduğu gibi bazen, ''dünyadan yüz çevirme''den söz açılıyor. Şöyle ki: ''Dünya boştur, harcamalarımızı azaltmalı, aristokrasiden uzak durmalı, mümkün olduğu kadar sade yaşamalı. Eğer iki ev ile idare edebiliyorsan üçüncüsü alma, eğer bir ev ile idare edebiliyorsan ikincisini alma, eğer üç takım elbise ile idare edebiliyorsan dördüncüsünü alma'' gibi. Bunlar tekrar edilen rivayetlerdir. Hatta bunlar ayet olarak, peygamberin uygulaması ve sünneti olarak, imamın uygulamasi olarak da var, yani öyle lanse edildi. Iste bunlara dayanılıyordu ve bir kısmı bununla amel ediyordu. Peki, nasıl bir sonuç oraya cıktı? Ruhbanlık, zahitlik ve dünyadan el etek çekme adıyla sapık bir sınıf türedi. Bu dünyadan el etek çekme öyle bir sonuç doğuruyor ki; ilâhi nimetler ve memleket nimetleri gibi bütün nimetler züğürtlere, haylazlara, murdarlara ve gayri müslimlere kalıyor . Bu müslümanlar dünyadan el etek çektiklerinden, gayri müslimler dünyayı yağmaladığından, insanların alın yazısı ve geleceği, ekonomik gücü kendinde barındıranların elinde bulunduğundan; ister istemez Müslümanların insani ve fikri gelecekleri başkalarının inisiyatifinde olur.
Sayfa 31 - Fecr YayıneviKitabı okudu
Peki hayatımın değişmesini gerçekten istiyor muyum? Birden anladım ki bu soruya "evet" desen bir türlü, "hayır" desen bir türlü. Her iki sonuç da ürkütüyor beni.
Sayfa 150 - SUKitabı okudu
Her birimizin önüne konan hayat planı 25 yaşına kadar okullara gidip eğitilmek. Sonuç ne peki ?
Reklam
Yirmi yıl boyunca arkadaşlarına ideal arkadaş olmuş; cömert davranmış, dertleriyle ilgilenmiş, bağırıp çağırmamış, sevgiyle yaklaşmış. Ne gelmiş başına peki? Bu andan bir hafta sonra aynı adam keçileşiyor; gelen geçene hakaretler yağdırıyor, üstü başı leş kokuyor, pintileşiyor, evine kimsecikleri sokmuyor. Hangisi neden, hangisi sonuç? Hangisi geçmiş, hangisi gelecek?
Peki, erkeğin espri yapma yeteneği bir kadın için niye önemliydi? Bilim insanları, espri yapma kabiliyetinin aslında erkeğin zekasının gelişmişliğini gösteren bir belirteç olduğunu vurgulamaktadır. Çünkü insanları güldüren bir adam büyük ihtimalle yüksek bir zekaya sahiptir. Ayrıca bu durum, topluluk içinde daha rahat bir yaşam sürmek için gerekli olan sosyal yetenek düzeyine sahip olduğunu da göstermektedir. Bu özellikler kadınların eş seçiminde önemli rol oynayan özelliklerdir. Sonuç olarak bir kadın kendini güldüren erkeği çekici buluyor. Çünkü espri yapma yeteneği aslında o erkeğin ne kadar zeki olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan erkekler kendilerine gülen kadına bayılıyor. Çünkü karşısındaki kadının her gülüşü kendisini daha da zeki hissetmesine neden olmaktadır.
Sayfa 64
Lütfen Okuyunuz !
Geçmişte de yoğun bir biçimde olduğu gibi bazen '' dünyadan yüz çevirme''den söz açılıyor. Şöyle ki: ''Dünya boştur, harcamalarımızı azaltmalı, aristokrasiden uzak durmalı, mümkün olduğu kadar sade yaşamalı. Eğer iki ev ile idare edebiliyorsan üçüncüsünü alma, eğer bir evle idare edebiliyorsan ikincisini alma, eğer üç takım elbise ile idare edebiliyorsan dördüncüsünü alma.'' gibi. Bunlar tekrar edilen rivayetlerdir. Hatta bunlar ayet olarak, peygamberin uygulaması ve sünneti olarak da var, yani öyle lanse ediliyordu ve bir kısmı bununla amel ediyordu. Peki,nasıl bir sonuç ortaya çıktı? Ruhbanlık, zahitlik ve dünyadan el etek çekme adıyla sapık bir sınıf türedi. Bu dünyadan el etek çekme öyle bir sonuç doğuruyor ki; ilahi nimetler ve memleket nimetleri gibi bütün nimetler züğürtlere, haylazlara, murdarlara ve gayri müslimlere kalıyor. Bu müslümanlar dünyadan el etek çektiklerinden, gayri müslimler dünyayı yağmaladığından, insanların alın yazısı ve geleceği, ekonomik gücü kendinde barındıranların elinde bulunduğundan; ister istemez Müslümanların insani ve fikri gelecekleri başkalarının inisiyatifinde olur.
Sayfa 31 - Fecr YayıneviKitabı okudu
Kıssadan Hisse
Bilimsel tevazu, takdir edilecek bir şey olmakla birlikte, hastalığa sebep sonuç modeliyle yaklaşmak kendi başına bir yanılgıya yol açmaktadır. Sağlığın hastalığa dönüşme yollarını veya hastalığın nasıl yeniden sağlığa dönüştüğünü tanımlayamamaktadır. Sufi geleneğinde on ikinci yüzyıldan Nasrettin Hoca'nın şu ünlü hikayesi anlatılır: Hoca bir sokak lambasının altında ellerinin üzerine çömelmiş bir halde bir şeyler aramaktadır. "Ne arıyorsun Hoca?" diye sorar komşuları. "Anahtarımı arıyorum," diye cevap verir Hoca. Komşular da bu arayışa katılırlar, lambanın etrafındaki her yer dikkatlice karış karış aranır. Anahtarı kimse bulamaz. "Baksana Nasreddin Hoca," der sonunda biri, "tam olarak nerede kaybettin anahtarı?" "Evde." "Peki o zaman neden dışarda arıyorsun?" "Çünkü burada, ışığın altında daha iyi görüyorum." Mikroplar ve genler gibi ayrık sebepleri araştırmak daha kolay (ve mali açıdan daha karlı) olabilir, fakat daha geniş bir bakış açısından bakmadığımız sürece hastalıkların etiyolojisi hep bilinmez kalacaktır. Dışarıda, ışığın altında yapılan bir arama bize sağlığın anahtarını vermez; karanlık ve bulanık bir yer olan içimize bakmamız gerekmektedir.
Sayfa 318
Kimdi bu Tapınakçılar? ..
"Ama sonuç olarak," dedi Belbo, "kimdi bu Tapınakçılar? Önce John Ford'un filmlerindeki çavuşlar gibi tanıttınız onları bize, sonra pasaklı adamlar gibi, sonra bir minyatürdeki şövalyeler gibi, sonra kirli işler çeviren, Tanrı'nın bankerleri gibi, sonra bozguna uğramış şeytana bir mezhebin müritleri gibi, en sonunda da özgür düşüncenin şehitleri gibi... Peki, kimdi bunlar aslında?" .
Sayfa 153 - Can yayınları 32. BasımKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.