Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sona doğru ..
Pencereden bakınca Topkapı Sarayı’nın gözükmesi bana her zaman ferahlık vermiştir. İçinde Hırka-i Şerif var…
Sayfa 183Kitabı okudu
pencereden bakınca toprak ve ağaç görünmeli.
Sayfa 57 - Ketebe YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Senin pencereden görünen güller, bir başkasının penceresinden bakınca bir avuç ottan ibaret görünebilir
"Bir pencereden bakarsın; dünyayı seyredersin, onun sana nasıl görünüyorsa öyle olduğunu sanırsın. Aşağıda, sokaktan insanların geçtiklerini görürsün, bakmakta olduğun pencerenin yüksekliğinden, senin geniş görüş alanın içinde küçücük görünürler. Sokaktan bir arkadaşın geçse, onu tanısan, böyle yukarıdan bakınca parmağından daha büyük görünmez sana.”
Sayfa 206
Hayatın duvardan kollarıyla bizi sıkıştırdığı zamanlarda, nereye başımızı uzatıp bakınca daha dayanılır oluyor cendere? Kendimizi iyi hissetmek için, gözlerimizi kaçırdığımız penceredeki manzarada kimler oturur, neler durur? Onu düşünüyorum. Bir balinanın, onca derinlik sonrası yüzeye çıkıp, koca bir nefes çekmesi gibi... Neyi çekince içimize hazır oluruz derinlerin karanlığına? Fazla düşünmeye gerek yok. Yüzler. O en sevdiğimiz yüzler... Başka bir şey değil bence. Kalbimizde misafir insanların ya da canlıların yüzleri. Pencereden bu yüzleri görürsek, her şeyi yapacak gücü buluruz. İşte bu yüzden aslında her şey birbirimiziz, beraber geçirdiğimiz vakit, dokunmak, dinlemek, anlamak, anlatmak, sarılmak, "İyi ki varsın, seni de ne çok seviyorum." diyerek başını bırakıvermek bir omuza. Annen olur, sevgilin olur, kardeşin olur, komşun olur, dostun olur, kedin olur, orkiden olur. O yüzü görmek seni yüzle çarpar.
Sayfa 156 - Doğan NovusKitabı okudu
Hep yazdı: ya yazbaşı ya yazsonu. Sabahın erken saatlerinde pencereden bakınca hep pusluydu hava. Yaz hazırlığındaydı. Hep ıslak, yeni yıkanmış izlenimini veren caddemizden, ırmağa açılan yan yollardan yazın deniz kokusu, taze ekmek kokusuna karışıp yükseliyordu.
Reklam
''Bölüm bittikten sonra pencereden bakınca alacakaranlığın çökmeye başladığını gördü. Youngju günün bu vaktine, gençlik özlemiyle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir özlem duyuyordu. Yavaşça karanlığa bürünen akşam saatleri... Bu saatlerde yürümeyi de, sadece gözleriyle şahit olmayı da seviyordu. Tıpkı gençlik gibi çabucak kaybolsa da üzülmesine gerek yoktu, çünkü unutulmaya fırsat vermeden her gün Youngju'yu yeniden buluyordu.''
Sayfa 122
"Geçmişe bakıldığında güzel gelecek şeylerden biri gibi geliyor bana öğrencilik. Hani vardır ya, yaşarken zorluğuyla kolaylığıyla iyi kötü paldır küldür yaşanır, bitince geriye dönüp bakınca zor yanları bile özlenir."
Sayfa 99 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Tel kapıdan dışarı bakınca babamın güllerinin büyümekte olduklarını fark ettim. Sarı, kırmızı, beyaz güller. İri ve dolgun. Güneş alçalmış ama henüz batmamıştı, günün son ışığı pencereden içeri sızıyordu. Güneşin bile babama ait olduğunu, onun evinin üstünde parladığı için benim güneşe hakkım olmadığını hissediyordum. Güllerinden farksızdım, ona ait bir şeydim.
... Anayasayı okuyunca insanın içine bir tür güven hissi doluyordu ama pencereden dışarı bakınca Anayasada anlatılanlarla ilgisi olmayan bir ülkede yaşadığım hissi daha ağır basıyordu. ...
Reklam
Geçen zamanın bir manası yoktu. Birikiyordu günler, üst üste koyuluyor, istifleniyordu ama sonra birbirine geçiyordu, iç içe, öyle ki, bakınca ne zaman oldu, hangi gün oldu seçillemiyordu. Her gün bir öncekinden küçücük ayrıntılarla farklılaşıyordu ve olaylara ve zamana muhatap zihnin zamanı algılayışı beklediği, amaçladığı bir menzil üzerine kuruluysa, geride kalan günler içerikleri bir bilinçle amaca özgülense bile rakamdan öteye geçemiyordu.
Sayfa 63 - Güray SÜNGÜKitabı okudu
"...pencereden bakınca/ hatıralar bir bir uyanır/ yeniden çiçeklenir bahçe/ uzaklar yakınlaşır" (s. 36)
Geçen zamanın bir manası yoktu. Birikiyordu günler, üst üste koyuluyor, istifleniyordu ama sonra birbirine geçiyordu, iç içe, öyle ki, bakınca ne zaman oldu, hangi gün oldu seçilemiyordu. Her gün bir öncekinden küçücük ayrıntılarla farklılaşıyordu ve olaylara ve zamana muhatap zihnin zamanı algılayışı beklediği, amaçladığı bir menzil üzerine kuruluysa, geride kalan günler içerikleri bir bilinçle amaca özgülense bile rakamdan öteye geçemiyordu.
Sayfa 63
Geçen zamanın bir manası yoktu. Birikiyordu günler; üst üste koyuluyor, istifleniyordu. Ama sonra birbirine geçiyordu. İç içe, öyle ki; bakınca ne zaman oldu, hangi gün oldu seçilemiyordu. Her gün bir öncekinden küçücük ayrıntılarla farklılaşıyordu ve olaylara, zamana muhatap zihnin zamanı algılayışı ; beklediği ve amaçladığı bir menzil üzerine kuruluysa, geride kalan günler, içerikleri bir bilinçle amaca özgülense bile, rakamdan öteye geçemiyordu.
13 Ölüme karşı her zaman tiksintiyle karışık bir korku duydum. Onunla böylesine çok uğraşmam belki de bundan ötürü. Yaşam, bir kış gecesinin ayazına karışan bir soluk gibi çekiyor şimdi beni. O solukla, sönmeye yüz tutmuş bütün ateşleri üflemem gerek. Kentlerin ve anıların ömrü, bazan bir insanın ömründen çok daha kısa. Belleğin durmaksızın ıslak
Turuncu Defter
368 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.