Hastane bir pislik, işkence ve ölüm mekanı, bir çeşit mezar öncesi bekleme salonudur. Çok yoksul olmayan hiç kimse tedavi için böylesi bir yere gitmeyi düşünmezdi.
Karanlıktan korkulur
Aydınlıktan korkulmaz
Işık ve aydınlık iyiliktir
Karanlık ise hastalık pislik ve kötülük
Işıkta iyilik, doğruluk, bolluk ve bereket vardır
Karanlıkta ölüm felaket ve acı
Ama yasak bölge bina ve tesislerinin ötesindeki yol üzerinde
olan lokanta şöyle dursun, California Bakım Laboratuvarları’nın
çıkış rampasına bile varamadılar.
Üniformalı bir haberci düzgünce katlanmış beyaz bir kâğıt parçasını
uzatarak onu durdurdu. “Bu sizin için, Mr. Hamilton.
Albay T. E. Edwards size vermemi söyledi.”
Hamilton eli
"Olur mu hep ölüm düşüncesiyle yaşamak?
Öleceksen bir kez öl gitsin, çare mi korkmak?
Varlık bir avuç kan, pislik, damar ve deri mi?
Sen bunları yok say ve dön öz varlığa bir bak!"
Haftalarca ve hatta aylarca sürmüş olan –bir lokma ekmeğin hâdise teşkil ettiği– açlığın hatırası pek korkunçtur. Açlığa tempo tutan pislik ve barınacak yeri olmamak, aynı derecede merhametsiz bir kâbustur. Herhangi bir hayvanın boy ölçüşemeyeceği derecede duygusuz değilse, bu sefaleti tanımış olan adam, ondan ölüm gibi korkar ve böyle bir hayata tekrar düşmemek için elinden geleni yapar. Heyhat! Bütün korkulardan daha kuvvetli bir düşman vardır: Serseri adamın bir işe veya mevkiye intibak etme imkânsızlığı; hayatını düzeltmek için devamlı gayret sarf etmek hususundaki mutlak kabiliyetsizliği ve hele sadece aynı yüzleri, aynı duvarları, aynı sokakları lüzumundan fazla gördü diye gece gündüz içini kemiren o korkunç "hafakan"ı.
Mutlak Spoiler !! :)
Bu kitaba başlarken biraz daha heyecanlı olduğumu söyleyerek başlayabilirim. Çok kısa olmasa da uzun da olmayan bir süre zarfında yazarın 12. Ve son kitabına geldim. Bu yazının bir farkı da bir kısmını okumadan önce bir kısmını da okuduktan sonra yazdıklarım diye iki farklı gruba ayırdım.
Soluksuz okuduğum Lontano ve devamında
Tess Gerritsen çok sevdiğim bir yazar ve okuduklarım arasında bir iki kitabı hariç çoğunu aşırı beğenmişimdir ve sevinerek söylüyorum ki, bu kitabı da çok beğendiklerim arasında yerini aldı. Bayağıdır çok fazla kitap okuyamadığım ortada; bu sebeple okuduklarımın da güzel çıkması beni artı olarak mutlu ediyor.
Kitap, gayet akıcı ve
2009 ANKARA NUMUNE HASTANESİ
Ölmüyordu işte. Tam 3 saat geçmişti ama hala kalp atımı bir gelip bir gidiyordu monitörde. Kaç defa ölüm raporunu noktalayıp hastayı toplamaya çalıştıysak, birden ekranda farklı bir atım beliriyor herkes başına toplanıyordu. Tüm muayene bulguları öldü derken; bir süre sonra, birden kalp atımı başlıyordu. Uzunca
Bir adam yatağında pislik ve ölüm korkusu içinde yatmaktadır, tüm meleklerin en kutsalı ölüm meleği Azrail gelir ve onu şöyle bir süzer. Bu durumdaki adam bile ölümü kabul edebilir mi ? Adam yatağının içine saklanarak sırtını döner, ölüm için cesareti yoktur. Kısacası, yazdıklarınıza inanamıyorum Milena ve beni buna kimse inandıramaz.
Mükemmel, tek kelimeyle mükemmel.. Merak duygunuz agir bassin, hayatinizi ortadan ikiye bölsün istiyorum. Birinci dünya savaşı ardından ikincisine çeyrek kala sözüm ona tam anlamıyla çıldıran insanlık... kan, et, ölüm, yoksulluk, hastalık, tuvalet ve pislik siziyor her yerden. Kaniniz cekiliyor. Anarsist misiniz, korkmayin. Kendinizi aniden bir ordunun icinde bulabilirsiniz. Toplu cinnetlerde birey olarak akilli kalmaniz pek mümkün değildir çünkü.