Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
içindekiler ve sunuş
Postmodern
Postmodern
içindekiler ve sunuş ...... Postmodernlik "üstanlatılar" döneminin sonuna gelindiğini; insan, doğa ve Tanrı'ya dair evrensel bir tarih kurgusunun tehlikeli bir yanılsamadan ibaret olduğunu ve modernliğin adeta bir karabasan hâline gelerek kültür, sanat ve düşüncenin üzerine çöktüğünü
Onsekizinci yüzyıl Fransız aydınlanma hareketinin pozitivist ve determinist yaklaşımınınJJ büyük ölçüde devamı olan ondokuzuncu yüzyıl sosyal bilim hareketleri, yirminci yüzyılın başında doğa bilimlerinde —özellikle fizik ve biyolojide— meydana gelen ve bilhassa determinizmin geçersizliğini gösteren büyük devrimlerden hiç etkilenmeden yirminci yüzyılın içine taşınmışlardı. Gene onsekizinci yüzyılın sonunda JeanJacques Rousseau'nun (1712-1778) hissi akıldan üstün gören bilim düşmanı düşüncelerinin doğurduğu romantizm akımı, ondokuzuncu yüzyılın ilk otuz yılı içinde pozitivizm ile ilginç bir sentez oluşturmuş, felsefede G. W. F. Hegel'in (1770-1831) ekolünden türeyen hem sağ hem de sol politik doktrinleri, tarihçilikte Leopold von Ranke'nin (1795-1886) ilahi pozitivizmi denebilecek öğretileri doğurmuştu. Bu akımlar yirminci yüzyılın irrasyonel sosyal kuramlarına kaynak oldukları için, Mustafa Kemal yalnız askeri değil, çok ciddi, hatta kronik, sosyal ve kültürel sorunları bulunan ortaçağ kalıntısı bir imparatorluğun genç bir subayı olarak kendini bu irrasyonel fikirlerle çevrili buldu. Osmanlı İmparatorluğu düşünürleri arasında yirminci yüzyılın başında hakim olan irrasyonel fikirler, yalnız Avrupa'dan ithal edilen romantik/pozitivist karması olanlar değildi. Osmanlı İmparatorluğunun kökleri, hemen tamamen irrasyonel geleneklerden oluşan doğulu bir toprak tarafından besleniyordu. Tutucu irrasyonalistler bu köklere sarılıyor, kendini ilerici sananlar ise Avrupa'dan ithal edilen irrasyonalist fikirlerden medet umuyorlardı.
Sayfa 14 - GirişKitabı okudu
Reklam
Şimdimiz değil mi?
Comte'a göre, insanlık tarihinde bir gelişim seyri içerisinde birbirini takip eden üç dönem vardır. Bunları teolojik, metafizik ve pozitivist dönemler olarak isimlendirir. İlk aşamada "mutlak"ın peşinde olan insan zihni, araştırmalarında varlıkların iç yapılarına, bütün olayların ilk ve son sebeplerine yönelmıştir. Bu aşamanın en son haline tek tanrılı dinlerin or- taya çıkmasıyla ulaşıldığına işaret eden Comte, aynı za- manda ilk dönemin bu son halinin, ikinci dönem olan metafizik evreyi hazırladığını düşünür. Ona göre meta- fizik evre, ilk dönemin genel ve basit bir değişiminden ibaret olup, doğa üstü güçlerin yerlerini soyut güçlere, özlere, kişileştirilmiş soyutlamalara bıraktığı bir dönem- dir. Üçüncü ve son aşama olan pozitif dönemde ise **nihayetinde insan zihni, mutlak kavramları elde edemeyece- ğini anlayıp, fenomenlerin iç sebeplerini, evrenin kaynağı ve nihai sonunu aramaktan vazgeçmesine paralel olarak, fenomenlerin gerçek yasalarını yalnızca akıl yürütme ve gözlemler yardımıyla keşfetmeye yönelir**.
Sayfa 164Kitabı okudu
773 syf.
7/10 puan verdi
Metafizik alanına da giren bu konunun ontoloji ile arasındaki ilişkiye baktığımızda: bireyin kendi bedensel varlığı dışında kendi iç dünyasına yönelerek kendi benliğini (tini) ruhsal varlığını bulmasıdır. Daha sonra ise kişinin bu durumu kozmik noktada birleştirerek herşeyi bir hiçten ibaret olarak görür. Gerçek varlık (tin)dedir. Tıpkı platon'un idealar dünyasında ki verilen (mağara allegorisi)de ki örnekteki gibi bedenimiz de gölgeler gibi bir yanılsamadan ibarettir. Gerçek benliğimizi (tin)i görebilmek için ise mağaranın dışındaki ışığı görmek lazım. Evrendeki canlı ve cansız herşey atom parçacıklarından meydana gelir. Daha derine indiğimizde ise atomlar da kuark denilen parçacıklardan ve bunların ise: bugün fizik bilimi ve alt bilim dalları olan kuantum ve mekanik fiziğinin ilgi alanına giren aslında herşeyin maddesel olarak en kökünde bir boşluğun olduğu ve maddeleri oluşturan temel noktaların ise titreşimler olduğu aynı zamanda metafizik alanına da giren ve bir diğer adıyla (morfik rezonans) olarak ta tanımlanan bu konuyu biraz daha açmak gerekirse örnek bir insan olarak ben ile cansız bir nesneyi birbirinden ayıran atomik yapımızın yanı sıra titreşim kat sayimizdir. Eğer ben o frekansı, titreşim kat sayısını bulduğum anda o nesne ile bağlantıya geçebilir veya başka bir şekile sokabilim. Ama en önemlisi o (tin)sel ruhsal bir varlık değildir. Bu durumda bugün metafizik ile pozitivist bilimi birbirinden ayıran en büyük sorulardan birini akla getiriyor. Akıl, bilinç maddeci yani bedenimize ait bir noktadan mı oluşur. Yoksa (tin)sel yani ruhsal beden dışı bir yapıdan mı oluşur?
Varlık ve Hiçlik
Varlık ve HiçlikJean-Paul Sartre · İthaki Yayınları · 2018876 okunma
Fenomenologlar bilimsel sosyolojiyi eleştiriyor:
Pozitivist veya bilimsel sosyoloji, toplumu –tıpkı doğa dünyası gibi– bireyin üzerinde ve dışında kendine ait gerçekliğe sahip bir şey olarak görme ve bireyi davranışları büyük ölçüde dış güçler tarafından belirlenen kukla benzeri bir şey olarak resmetme eğilimindedir. Pozitivizm, bu yüzden, doğa bilimlerinin yöntemlerinin fizik dünya kadar sosyal dünyayı anlamak için de uygun olduğunu öne sürer, zira ikisi de özünde aynı doğaya sahiptir ve benzer neden-sonuç güçleri tarafından yönlendirilir ve insan davranışları hakkında kanıtlanabilir tahminler yapmayı sağlayan doğa yasaları ortaya konabilir. Fenomenologlar bu tür analizi tamamen reddederler. Onlara göre insan, kendi sosyal dünyasını inşa edebilecek ve kontrolü altına alabilecek güçte, bilinçli, özgür, bağımsız ve rasyonel bir varlıktır. İnsanın eylemleri dışardan belirlenmiş veya programlanmamış değildir, aksine amaçlı ve güdülenmiştir. İnsan bir kukla değildir.
Sayfa 236 - Sentez Yayınları 11.baskı // Fenomenoloji - E. Husserl & A. Schutz
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Reklam
Şiir Sanatı, Mutlu olma Sanatı, Komedi Sanatı
_Lord Byron_ _Ey güzel okur! Bir kez burnunu uzattığın bu sayfaların içinden bir daha çıkamayacağına ant içerim! _Tabuttaki ceset gibi yalnızdım. Yalnızdım bir bulut gibi. Yalnızlık dediğim haremindeki sultanınkidir. Mağarasındaki bir münzevinin değil. Hava saydam, gök mavi ve toprak kıvançlıyken, görünmekten hoşlanmayan, çatık kaşlı bulut gibi
Bu çalışmada okuyucunun dikkatini çekecek olan hususlardan biri de, Fizik'ten yapılan uyarlamalardır. Bu sebeple herhangi bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek üzere kısa bir açıklamada bulunmak isterim. ... 2: Fizik'ten sosyal bilimlere terim aktarılması, genellikle, "Fizikalizm" kuşkusuyla karşılanır, çok kere de damgalanır
Sayfa 28 - KOCAV Yayınları, Ocak 2014 İstanbul, Önsöz
Klasik sosyolojinin kurucularının hemen tamamı, "relativist"tirler; fakat buna rağmen doğa bilimlerinin tartışma götürmez bir "objektivite"ye ve "evrensel doğruluğa" sahip bulunduğuna inanırlar. Açıktır ki, bu inanç dönemin fizik biliminin devasa başarılarının baskısıyla doğan bir inançtı ve pozitivist bilim ideolojisinin belkemiğini teşkil eden bir dogmaydı.
 Batılı Düşünürlerin Toplumsal Değişim Kuramları ve Bunların İslam Dünyasına Etkileri Batılı düşünürler, bilimsel düşünme yönteminin eşya (niteliği) hakkında kesin sonuç vermesiyle birlikte dogmatik düşünce sisteminden kurtuldu. Düşünürler, Burjuvazi sınıfından aldıkları destek ve teşviklerle, kilise ve aristokrasiye karşı bir devrim icat etmek
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.