Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Marcel Proust diyor ki:
“Gerçek bir keşif seyahati yeni yerler arayışına çıkmak değil, taze gözlere sahip olmaktır.”
Yani diyor ki alem şey olmuş…
Anlamıyorum, ben bir kadına delice sevdalansam, hakkında konuşmam bile; kimsenin ona hayran olmasını istemem, yalnızca kendime saklarım.
Sayfa 219 - OperaKitabı okudu
Reklam
Oda değilse de kapalı mekan tutkusu sayılması gereken kütüphanede yazma konusunda en istekli olan William Faulkner olmuştur. Evinin kütüphanesinde çalışırdı. Kimse girmesin diye de kilidi olmayan kapının kulpunu çıkarıp yanına alırdı. Marcel Proust da öğleden sonrasında kadar uyumaktan zevk alırdı. Rene Descartes'ın ise uykusuzluk diye bir
Sayfa 27 - 28 / Can YayınlarıKitabı okudu
İnsan insan olduğunda ve artık bu kadar karbon, şu kadar fosfor vs, olmadığında var olur . Shakespeare'ini sevmemekten korktuğum Victor Hugo şöyle diyor: Zira bilin ki sözcük yaşayan bir varlıktır .
Sayfa 70 - YkyKitabı okudu
Diyor Marcel
Ne var ki, tutkun olduğumuz bir kadınla aramızdaki samimiyet, o sırada yeterli bulmasak da, o anda bize acı çektiren eksikliklere rağmen, o kadınla bizim aramızda, aşkımızdan, hatta aşkımızın hatırasından daha uzun ömürlü sosyal bağlar oluşturur. (Kayıp Zamanın İzinde 3. Kitap)
Sayfa 351 - YKYKitabı okudu
Kadın adama diyor...
... hoşlandığınız şeyleri (kelime olarak: kalbinizde yatan şeyleri) tahayyül etmek, çokça düşünen geniş alnınızın arkasında olup biteni tahmin etmek istiyorum ve demek istiyorum ki: Aha! Demek ki şu anda bununla meşgul oluyor. Sizin işinizle (meşgul olduğunuz şeyle) bir şekilde bağlı olmak harika olurdu.
Reklam
Aşkın en güzel ve doğru tanımını Marcel Proust‘un yaptığını düşünüyorum. Proust diyor ki: “Sevdiğiniz zaman aşk o kadar büyüktür ki bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir.” Bu tanımdan yola çıkarsak, bizden çıkan, karşımızdakine giden ve ondan bize yansıyan duygular her insanın kişiliği ile belirlidir. Dolayısıyla neyin aşk olduğu, kime âşık olunacağı, nasıl yaşanacağı adamına, kadınına göre değişir ve kısacası aşktan bahseden herkes kendi deneyimini ve algısını aşk olarak bilir.
Sayfa 151
Sadi'den sevdiğim bir nasihat var. Diyor ki: Hayatta bir an evvel başarmak istemek iyi bir şey değildir aslında. Zira "Kolay elde edilen şeyler uzun sürmez.Bağdat'ta bir fırından günde yüz kâse çıkarken, Çin'de tek bir seramik kâse üretmek kırk yıl alır. Hangisi daha değerlidir? Yumurtasından yeni çıkmış bir civciv kendi
Sayfa 146Kitabı okudu
Proust diyor ki; ‘ Dikkatimiz daima bize özgü olan şeylere çevrildiğinden, başkalarında her şeyden önce bunları fark ederiz sanki. Bir miyop bir diğeri hakkında, “gözlerini zor açıyor’ der; bir veremli en sağlıklı adamın ciğerinin sağlamlığından şüphe eder; pis bir adam sürekli başkalarının yıkanmadığından dem vurur; kötü kokan biri başkalarının korktuğunu iddia eder; aldatılan bir koca her tarafta aldatılan kocalar, hafif bir kadın hafif kadınlar, bir snop snoplar görür.’ Yani sen nasılsan, karşındakinde kendini görürsün. Kendindeki kusur ne ise başkasında gözüne çarpar. Ne müthiş bir ayrıntı değil mi?
Çeviri tad vermekten çok sorgulatınca…
Ben ki tek bir bedende bir çok Albertine’i tanıdığım halde sanki yanı başıma uzanmış daha ne Albertineler görürdüm. Hiç görmediğim ( görmek fiilleri tekrarlanınca çeviri tadsız geldi bana - okuyucunun notu) şekilde kavislenen kasları göz çukurlarını bir masal kuşunun müşvik ( buna da takıldım müşvik mi müşfik mi? TDK müşfik diyor - okuyucunun notu) yuvası gibi çevrelerdi. Yüzünde soylar soplar günahlar dinlenirdi. ( Arada neden virgül yok? Okuyucunun notu ) Başını her çevirişinde, çoğunu benim tahammül edemeyeceğim, yepyeni kadınlar yaratırdı kendine. Bana öyle gelirdi ki, bir değil sayısız genç kıza sahibim. ( Sahip olmak nedir ya ? Bu yazara yorumum) Yazarın etkili tasvirlerine dalacak ve öyküye odaklanacakken çeviri kaynaklı olduğunu düşündüğüm hatalı durumlar bulmaya başlayınca metine ilişkin bütünsellik, duygu ve atmosferin oluşturduğu geçişler ortadan kalkıyor. Mantık direkt olarak “doğrusu nedir ?” sorusunu arıyor. Umarım devamı da böyle gitmez.
Sayfa 13 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Biliyor musunuz, ''Millet ne der?'' diye yaşamayı, başkalarının düşünce ve isteklerine göre hayatımı şekillendirmeyi bırakalı çok oldu. Ruhum da, kafam da öyle rahat ki. ''El alem'' diye bir eşik var. Bu eşiği açtıktan sonra hayat cidden ayrı bir keyifli hal alıyor. Aksi halde, bir de bakıyorsunuz ki
Sayfa 134 - DESTEK YAYINLARIKitabı okudu
Proust diyor ki:
Her okur, okuma esnasında kendi benliğini okur. Yazarın elinden çıkan eser okurun, bu kitap olmasaydı, kendi başına belki de hiç kavrayamayacağı şeyi fark etmesini sağlamak için yazarın okura sunduğu bir çeşit optik araçtan ibarettir. Kitabın söylediği şeyin okur tarafından kendi benliğinde fark edilmesi kitabın doğruluğunun kanıtıdır.
Proust o kadar bensin ki
"Gerçekten nazik olan insanların sayısı ne kadar az! Bunu görünce müthiş bir üzüntüye kapılıyorum, " diyor, insanların çoğunda bir bozukluk olduğunu düşünüyordu.
Sayfa 123 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.