Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir metafor, tanımı gereği, tinin madde içinde, hatta madde olarak imgelenmesidir. İkisinin birleştiği dünya, ruh olarak tanımlanan ara dünyadır. Madde ile tin arasındaki sürekli ilişki, kaynağı metafor olan dilin tabiatında da açıkça görülür. Dolayısıyla dil bize madde ve tinin sıkı sıkıya bağlı olduğu bir dünya sunar. Bu, süptil bedenin gizemli alanıdır. (...) Hayal gücü, metafor vasıtasıyla, madde ile tini hem ayıran hem de birleştiren köprüyü kurar. Ruh, maddede yaşayan ebedi öz olduğu için beş duyu ile algılanan maddenin imgeleri, ruhun gıdasını bünyelerinde taşır. Tin sınırsız arzularla yanıp tutuşur; madde tine sınırlamalar getirir. Ruh ikisi arasında aracılık yapar. Tin doğa tarafından yeryüzüne indirildiğinde ruh acı çeker. Opak madde bilince çıkarıldığında ruh acı çeker. Ruhsal gelişiminin işlevi acı çekmek ve feragat etmektir. Tinin başına gelen felaketlerle yüzleşerek tini reddetmek yerine sınırlamalarla uzlaşırız. Bu ara dünyadır. Maddenin başına gelen felaketlerle yüzleşirken bedeni reddetmek yerine onun sınırlarıyla uzlaşırız. Bu da ara dünyadır. Ruh bu ara dünyada, süptil bedende ikamet eder. Dişil olana yönelik patriyarkal korku, bilinçli bir dişil; kapsayıcı, yani artık ne tinden ne de maddeden korkmak zorunda olmayan alıcı bir ruh inşa edilerek aşılabilir.
Sevdiğimiz yerde nefret de ederiz ve tam tersi. Kendimiz için daha fazla yaşam isteriz, ama freudun unutulmaz deyişlerinden biriyle aynı zamanda "kendi yöntemimizle ölmek" isteriz. Yaşama gücüyle doluyuzdur ama Freud Haz İlkesinin Ötesinde (1920) adlı yazısında bize uyuşukluğa, hissizliğe özlem duyduğumuzu söyler . İyileşmek isteriz ama acı çekmeye bayılırız. Freud tedavileri araştırırken ne kadar tedavi edilemez olduğumuzu ; yani mazoşizm adını vereceği şeyin ruhsal simyası yoluyla ıstırabımızdan ne kadar haz alabileceğimizi keşfetti.
Sayfa 231 - YKY yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Varoluş sancıları herkeste varolmuş
XIX İLKGENÇLİK İlkgençlik yıllarımda sürekli düşünmekten, hayal etmekten hoşlandığım şeylerin neler olduğunu söylesem, sanırım kimse inanmaz bana. Çünkü bunlar ne yaşıma ne de toplumsal durumuma uygun şeylerdi. Ama kanımca insanın toplumsal konumuyla ahlaki konumu arasındaki birbirini tutmazlık, gerçekliğin en şaşmaz belirtisidir. Kendi içime
Ruhsal acı bedenini öldürmez belki ancak; Hayallerini öldürür, Umutlarını öldürür, Gülüşünü öldürür, Mutluluğunu öldürür, Düşüncelerini öldürür, Yaşama sevincini öldürür, Ve bunlar bedensel ölümden beterdir...
Ruhsal acının yanında bedensel acı nedir ki?
Güz
Ah, güzel yaz! Sevebilirdim seni, Kızgın sıcağın, tozun, sivrisineğin, karasineğin olmasaydı. Sen, yok ederek tüm ruhsal yetenekleri Bize acı veriyorsun....
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
insanı en çok yarala­yan şey fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın ver­diği ruhsal ıstıraptır.
Oysa ruhsal acının yanında vedensel acı hiç kalır.
Sayfa 73 - Can YayınlarıKitabı okudu
Hücrelerimi harekete geçiren duygulusal bir krizsin. Heyecanlarım greve gidiyor Sen göreve başlayınca. Yaşama tutunma çabamı gözlerinde kaybediyorum. Gözaltına alınıyor sanki duygularım, sanayileşmiş fotoğraflarında. Bana iyileşme süreci tanımıyorsun hiç! Ruhsal mücadelemde silah bırakıyorum duygularımın esiri olarak... Sesindeki infilak etkisi, damarlarıma işliyor. Tüm zerremde menşei sen olan mermiler geceleri ateş ediyor cephanenden gökyüzüme. Beni rahat bırakacak bir sosyal projen var mı? Hayali keşiflerini ne zaman kaldıracaksın coğrafyamdan? Şikayet etmiyorum, yalnızca acı çekiyorum. Hüznüme illegal derinlik kattığın, hiç geçmeyen gecelerimde.
psikolojik acıyı hissetmemek için fiziksel acıyı istemek…
Kişinin çektiği ruhsal acı o kadar şiddetlidir ki o acıdan daha yoğun bir fiziksel acı cazip gelir. Fiziksel acı, ruhsal acıyı bastıracaktır böylelikle. Dayanılmaz gelen ruhsal acıyı duymamak için fiziksel acı ister kişi, fiziksel acının kendisi için değil. Kendilerine fiziksel şiddet uygulayanların bunu acı çekmekten hoşlandıkları için yaptıkları doğru değildir. Amaç acı çekmek değil, dayanılmaz gelen psikolojik acıyı hissetmemektir.
Sayfa 26 - Okuyan Us, 1. Baskı, 2024Kitabı okuyor
Reklam
Din, seçim ve uyum sağlama oyununu kısıtlar, çünkü herkese kendi mutluluk edinme ve acıdan korunma yolunu dayatır. Tekniği, yaşamın değerini düşürmek ve gerçek dünyanın tasarımını sanrılı bir biçimde çarpıtmaktır; bunun da ön koşulu zekanın sindirilmesidir. Bu bedel sayesinde, ruhsal bir çocuksuluğu zorla sabitleştirme ve kitlesel bir sanrıya dahil etme yoluyla, din pek çok insanı bireysel nevrozdan uzak tutmayı başarır. Ama bundan daha fazlasını da pek başaramaz. Söylemiş olduğumuz gibi, insanları mutluluğa götürebilecek pek çok yol vardır, ama insanı mutluluğa götüreceği kesin olan hiçbir yol yoktur. Din bile vaadini yerine getiremez. Mümin "takdiri ilahi"den bahsetmek zorunda kaldığında, acı karşısında kendisine son avuntu olanağı ve haz kaynağı olarak yalnızca koşulsuz boyun eğmenin kalmış olduğunu itiraf etmiş olur.
Ruhsal olgunluk için bir tutam acı, emek ve gözyaşı gerekir. Nefsinden feragat etmeyi bilmeyen kişi, kemalat dairesinden içeri adım atamaz. Olmak, sabır ister.
Ruhsal olgunluk için bir tutam acı, emek ve gözyaşı gerekir. Nefsinden feragat etmeyi bilmeyen kişi, kemalat dairesinden içeriye adım atamaz. Olmak, sabır ister.
Sayfa 51 - Kapı 13.baskıKitabı okuyor
"İnsanı en çok yaralayan şey fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır."
İntihara giden yol üzerine
Bedendeki acı, aşırı ruhsal ıstırabın cenderesinde kıvranan birinin gözünde bütün önemini kaybeder.
Sayfa 85 - Say YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.