Hepimiz sıradan dünyanın akıllı delileri değil miyiz aslında!
Bu defa ki inceleme de kitabı teknik ve subjektif açıklamak yerine;bir paradoksla ve cesur hamleyle kendimi açıp,içimi inceleyeceğim. (az da olsa)
Kitabın ruhuyla da uyumlu olarak...
Kitabı,ölmek istediğim,ölmeyi arzuladığım bir günde okumaya başladığım doğrudur.
İçimi açmak dedim ama,yapamayacağımı biliyorum ve satırları yazarken de yine yeniden anlıyorum bunu.
Ne kadar çok söylemek istediğim olursa,o kadar suskunluğa giriyorum,ruhumun dehlizleri o kadar kararıyor,sözcükler;o en sevdiğim varlık saydığım enstantaneler beni o denli yalnız bırakıyorlar.
Enstantane diyorum çünkü,her sözcük ruhun bir resmi değil midir?
Bir anlamsızlık anaforundayım ruhumun,bu da bir hal...
Ve her hal gibi bu da geçecek.
Her roman ve filmde bir mucize peyda olur ve en umulmadık! anda kişi ve yaşam değişiverir.
Ben değişmeye,dönüşmeye,gelişmeye devam edeceğim lakin,yaşamdan bunu beklemeden.
"Biz değişip,dönüştüğümüz için mi değişir yaşam,yoksa her nasip vaktine esirdir, felsefesine esir olduğumuz için mi?"diye de düşünüp,devinip,evrilip giderken...