İncelememe başlarken kitabı okumaya karar verirseniz tüm ön yargılarınızı ve bağlılıklarınızı bir kenara bırakıp kitaba öyle başlamanızı tavsiye ederim. Eğer din,ırk ve millet kategorileri sizin için birer tabuysa bu kitap sizi rahatsız edecek içeriğe sahip nitelikte.
Kitap çok çarpıcı ve sarsıcı olmasına rağmen,o kadar anlaşılır ve sade bir dil
"Hayatın ne içindeyim ne dışında...
Sadece yanında yürüyen bir gölgeyim"
İncelememe başlarken kendime ait bir kaç mısrayla başlamak istedim. Kitabı bitirdikten sonra yıllar yıllar önce yazmış olduğum bir mısra aklımda canlandı. Hayır bu tesadüfi değildi Oblomovluk kavramını henüz bilmezken birebir onun yaşamına benzeyen cümleler
Damızlık kızın öyküsü hangi kategoriye dahil edilebilir?
Distopya?
Feminen distopya?
Gerçekten tarzı farklı.
Her ne kadar distopik bir gelecek kurgusu olsa da bugün bu dünyada biryerlerde bu kitaptaki kadınların hayatını yaşayan, hatta bahsedilmeyen kadınlar gerçekten var. Hemen her gün kadına şiddet haberleriyle bu duruma seyirci kalırken
Hep para, para!
Ağızlarını açtılar mı ilk söz para! Tek bildikleri, tek düşündükleri bir şey var : Para!
Moliere’in yaşadığı dönemde Fransa’da tiyatro, edebiyatın yerini almış ve Fransız düşüncesinin sahnede anlatılması ile adeta sanat ve edebiyat kaynaşması gerçekleşmiştir.
Bu dönemde tiyatro sadece saray sınıfının ve entellektüellerin ilgi
Gerek Hizmet, Gerekse İbadet Yönünden Olsun Bu Ümmetin Kadınları Erkeklerinden Her Zaman Bir Adım Önde ve Daha Cesur....
Rabbim Her Daim Razı Olacağı Kullardan Eylesin İnşallah..
Aşk hakkındaki şahsi görüşüm, her aşk ilişkisinin en fazla altı ay süreceği ve en uç noktaya kadar tadı bir çıkarıldı mı o ilişkinin sona ermeye mahkum olduğudur.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü'nü okuduktan sonra internette ölümlerle, idam cezalarıyla, giyotinle ilgili birkaç şey okumak ve o ünlü Greve Meydanının fotoğraflarına bakmak istemiştim. Okuduğum gördüğüm şeyler inanılmaz ilgimi çekmişti ve üstüne bu kitabı okumak beni çok tatmin etti. Çünkü kitabın tamamı, cinayetler, ölüler, vampirler, kesik
Kimsenin okumadığı ama herkesin bildiği kitaplar serisine hoş geldiniz...
Bugün sizler için misyonerlik görevi üstlenmeyeceğim ya da irşad yapmaya kalkışmayacağım. Papini'nin de dediği gibi: "En derin gerçeklik, her zaman geç ya da en son keşfedilendir." (#38937533) Bu yüzden de sizlere gerçeği anlatmak
Zamanında bir video izlemiştim KPSS için oradaki beyefendi anlatıyordu bir anısını. Biri kızını getirmiş okula kayıt için ve şöyle demiş 'hoca buna okuma öğret ama yazma öğretme .' E tabi haliyle merak edip sormuş öğretmenimiz de 'niçin ?' diye aldığı cevap da 'yarın öbür gün erkeklere mektup yazar' olmuş. İşte biz
Uğultulu Tepeler 1847 yılında ilk kez yayımlanmış olup yazarımız Emily Bronte'nun ölmeden 1 yıl önce tamamladığı ilk ve tek eseri olarak günümüze ulaşmaktadır. Ne yazık ki sadece 30 yıl yaşamış ve bu nadide eseri bize bırakarak ölümsüzleşmiştir. Bu kadar erken ayrılmasaydı kim bilir daha ne eserler bırakacaktı demekten de kendimi alamıyorum
ÜTOPYACI BİR DİSTOPYA ÇÜNKÜ EVET, YARINLAR ŞARKI SÖYLEYEBİLİR !!!
TEK KULLANIMLIK MENDİLLERİN ÇAĞINDAN SELAMLAR!
İyi niyetli spoilerlar içerir. Yine de kitabı okuduktan sonra gelmenizde fayda var.
1950'lerde yazılmasına rağmen, distopya türünün sütunlarından biri olan Fahrenheit 451, zamanımızla garip bir şekilde yankılanır.
Toplumun kitle
‘Orhan bey, siz Kemal misiniz?’ Sorusunu Orhan Pamuk’a ben de sormak isterdim… Kolayca ‘hayır, o sadece bir karakter.’ şeklinde bir cevap alsam, kesinlikle inanmazdım bu cevaba. Çünkü insan yaşamadan yazamaz bu duyguları. Masumiyet Müzesi’nin baş karakteri Kemal’in, aslında Orhan Pamuk’un tam da kendisi olduğunu kitap ilerledikçe anlamamak