Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
R.W.-Beni hep şaşırtan bir şey vardır,o da biz,mesela avrupa'dakiler,filistinde,lübnan'da,filistinlilerle araplar,filistinlilerle israiller arasındaki çarpışmalarla ilgili haberler aldığımızda,meselenin gerçekdışı diyeceğim bu tarafıdır-çarpışmanın kurbanlarından bahsedildiğini duymak,neredeyse alışkanlık haline geldi.ve ancak çok çarpıcı olaylar sırasında,sabra ve şatila katliamları gibi,gerçek ölülerin,ölen,öbür dünyayı boylayan öldürülmüş insanların söz konusu olduğunu anlıyoruz.sıradan seyirciler olarak bizim bu gerçekdışı algımız konusunda ne düşünüyorsunuz ? G.-Pekala,ben sizin gerçekdışılığınız yüzünden vurguyu filistinlilerin üzerine koymuyorum,daha ziyade vurguyu herşeyi gerçekdışı haline getiren sizler üzerine koyuyorum,çünkü böylelikle onu daha kolay kabulleniyorsunuz.ne de olsa gerçekdışı bir ölüyü,gerçekdışı bir katliamı kabullenmek,gerçek bir kampa gerçek mektuplar taşıyan bir kadını kabullenmekten daha kolay .görüyorsunuz ki, katliamları kabul eden ve onları gerçekdışı katliamlar haline getiren özellikle sizsiniz.dün,leyla şahid'in çekmiş olduğu katledilmişlerin fotoğraflarını gördüğünüzde,ilk defa stüdyoda çekilmiş belgeler görmüş olmanız pek mümkün.çünkü gazetelerinizin,resimli dergilerinizin yada gazetecilerinizin tasvirlerinin aktardığı tüm belgeler,sanki stüdyoda çekilmiş gibi görünüyor.
"Bu köyden misin hemşerim?" dedim. "Değiliz bu köyden amma, buralı olduk sayılır. Yirmi senedir burda hamallık ederim." "Buralı sayılırsın." "Sayanlar da var, saymayanlar da." Amma da köye düşmüşüm ha! Şöyle aydınlık cevap veren birine rastlamayacak mıyım bu köyde? "Köyünüz güzel ama..." "Gününe bağlı. Güzel günü olur, cigaran, paran varsa... Ocak yanarsa... Çorba pişerse, yük çıkarsa... Tıngırın varsa... Keyfin gıcırsa..." "Doğru, her şey şarta bağlı şunun şurasında." "Şartsız şurtsuz yaşayanlar da var." "Var, var ama..." "Ölüm de var arkada, ölüm. Şu köşkün sahibi de ölecek. Şu horoz da." Göğsüne vurdu: "Şu ben de" Yüzüme baktı: "Şu sen de..." "Doğru, doğru ama," dedim, "yine fark var." "Nede? Ölüden ölüye mi?" dedi. Şaşkınlığıma geldi: "Öyle ya," dedim. "Yok yok!" dedi. "Ölüden ölüye fark yok; canlıdan canlıya fark var." Düşündüm: Domuzuna haklıydı. İçimden, "Vay anasını!" dedim. Sanki "Vay anasını!" dediğimi duymuş gibi yüzüme bakıp; "Ya!.." dedi. "Ben de onu söylemek istiyordum ya, canlıdan canlıya fark domuzuna," dedim. "O var," dedi. "Amenna!"
Reklam
İLK YILLAR NE GÜZELDİ! Yağmur çiselemeye başlamıştı. “Hadi koş,” dedi Zehra, Ayşe’ye. “Koş, yoksa sırılsıklam olacağız.” Gülüşerek kol kola çalıştıkları bankanın kapısından içeri girdi iki genç kız. Öğle yemek saati arasının bitmesine bir dakika kala Zehra, bankonun arkasındaki masasına oturmuştu. Uç ay olmuştu Zehra bankada çalışmaya
Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle, bir parçanı kaybediyorsun sanki. Çoğu kez, bakmanın tehlikeli olabileceğini seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa kapılmak, baktığın şeyi gerçekten görüp görmediğini
Aradan geçen zaman da hep aynı soru kurcaladı kafamı: Acaba o zamanlar delirmiş miydim?... Bütün o zamanı bir tımarhanede falan mı geçirmiştim?... Belki de hala ordayım!.. Belki de gerçekten kötü bir düş, bu!.. Yazıların bulunduğu defteri kapattım. Okuduklarım, aklımdakileri tekrar depreştirmişti. Şimdi yalnızdım, tıpkı çöldeki bir kaktüs gibi. O çölde, ben bu iç karartıcı kentte... Geleceğimle ilgili şeyler düşünüp planlar yapmak yerine, geçmişte beni içine alan döngü ve sonra bir kenara atan kasırganın etkisi altında yaşıyordum hâlâ. Arada bir sanki o afetlerden kendimi kurtaramamış gibi hissediyorum tekrar bir yerlere fırlatılmayı bekliyorum... Kısa bir dönemde bu yaşadıklarımın bir özetini çıkarabilsem, belki kendimi toparlayabilir ve içinde bulunduğum bu ruh halinden kurtulabilirim.
Sayfa 117 - Akvaryum Yayınevi
KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri
Reklam
Bazen bir şey düşünüyor, buna kendim de inanmıyordum. Bazen içimde kendime karşı bir acıma duygusu beliriyor, ama aklım ayıplıyordu beni. Birisiyle konuşsam, bir şey yapsam, türlü konularda söze karışsam gönlüm başka yerde oluyordu, aklım başka yerde, ve ayıplıyordum kendimi. Dağılan, çözülen bir kitleydim ben. Sanki hep böyleydim, böyle de kalacağım: acayip, biçimsiz bir karışım...
"Zaman bazen normal şekilde ilerler, bazen de durup yavaşlar. Sanki hayat, yani gerçek hayat, bir başka yerde akıp gitmektedir."
Sayfa 114Kitabı okudu
Hiçbir pul hiçbir zarfa yakışmıyor Hiçbir zarf üç beş satıra Ne zaman yanyanayız işte o zaman Doyamıyoruz tenlerimizin bitmez tükenmez sorgusuna Bırakmak bırakılmak demeyelim Durmadan yer değiştiriyor anlamlar da Ben ki bir boşluk kadar büyümüşüm bu yüzden Sanki kış aylarında bir uçurumda. Anlarım sedir ağacının dilinden Ve usta bir aslan terbiyecisinin ruhundan da Hiç anlamaz olur muyum öpüşünü de kalbimi O öpen sensen bir de dalgaları çekiştiren bir kız çocuğuyla. Hepsini biliyorum, hepsi aklımda Hepsi de hiç kımıldamayan bi duman gibi havada.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.