Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Nasıl anlatayım! Bu bir derya gibidir. İşte sanki ben de onun içine düşmüşüm de boğuluyormuşum gibi bir halde bulunduğumdan bu halimi de anlatmaya gücüm yokmuş. Ancak boğulduğum halde ben ölmüyorum, bu beni öldürmüyor. Bilakis yudum yudum hayat veriyor. Demek ki ben abıhayatta boğulmuşum. Şu mavi denizin beyaz köpüklü dalgaları üzerinde yuvarlanan gemilerin sandallarını gördükçe, ben de kendimi saadet denizinin mesut dalgaları üzerinde koşuyorum sanıyorum. Dünyanın niye tahammülü var Fehame?
Reklam
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
"Haklısınız ... haklısınız ... " diye düşünüyordu. "Yüzüme tükürseler yeridir ... şimdi adamın elini sıktım bir de! Hem de üçünün birden, ama o hergelenin içlerinden biri olduğunu biliyorum ... ve ağzımı açmadan onunla aynı masada oturuyorum ... onun kafasını kırmıyorum ... hayır, kafasını kırmak yerine nezaketle elini sıkıyorum ...
Clay aşkları konusunda korkusuzdu, ne hisset- tığının farkındaydı. sadece onunla seviştiği bu anda değil, kalbinde neler olduğunu her zaman biliyordu. "Karım olmanı istiyorum." "Senin karın gibi hissediyorum." "Sanki karımla sevişiyormuşum gibi hissediyo- rum." dedi Clay. Kelimeler artık sert, hızlı
Sayfa 212
Giderek daha yakına yaklaşarak çıplak vü- cudunu, onun, onu ne kadar çok istediğini gizleye- meyen vücuduna, sırılsıklam olmuş pantolonuna ve gömleğine yapıştırdı. Onun dudaklarından dökülen inlemeleri, iç çekmeleri ve mırıldanmaları duymak istiyordu. Kalçasını ona sürttüğünde Clay inledi. Ses oldukça seksiydi ama bundan çok daha faz- lasıydı. Bu
Sayfa 202
Reklam
Seni, senden de yakın, yalnız ben tanıyorum. Sana, seni en sıcak bir ben anlatıyorum. Kimse varamaz senin ben kadar yakınına; Çok zamanlar kendimi sanki sen sanıyorum. Sana seni anlatsam, anlatırım kendimi. Sende seni ararken kendimi arıyorum.
Utanıyorum... Beni, şu gezegende misafir edildiğim kısacık süreyi rahat geçirmem için ehlileştirmek ve illüzyonlarında asimile etmek istemelerini anlayabiliyorum elbet. Ama bu amaçla sürekli kendi korkularını, kendi ön yargılarını bana aşılamak, dünyayla ilgili kendi zavallı algılarıyla oluşturdukları kocaman illüzyona beni de inandırmak ve dahil etmek için çabalıyorlar! Hepimiz aynı, hepimiz eşdeğerde, hepimiz koskocaman bir aile, hepimiz BİR olduğumuz halde, beni ısrarla hayali kalıplara sokarak başkalarından farklıymışım ve üstünmüşüm yanılsamasını ben de uyandırmaya çalışacaklar: Şu halktansın, şu milliyettensin, şu dinden, şu etnik kökendensin... Dahası: "İnsan"sın, bütün canlılar arasında en akıllı türe mensupsun - üstünlüğün, kerameti kendinden menkul! Sanki akıl, bir üstünlük kriteriymiş gibi... Sanki üstünlük veya kriter diye bir şey olabilirmiş gibi.
Sayfa 133 - ALFA, 1. Basım, Temmuz 2017Kitabı okudu
Çıkmaz Sokak
Belki de onu bana, beni de ona iten yediğimiz baskı, kaçış ve yalnızlığımızdı. Benim ona, onun da bana vereceği neyi vardı ki? Bir araya gelip herkesin yaptığını yapsaydık yalnızlığımız biter, üzerimizdeki ağırlık hafifler, ruhumuz ve beynimiz daha mı aydınlanırdı sanki? Ben onda, o da bende kısa sürede kaybolmaz mıydı acaba?
Sayfa 236 - Aram YayınlarıKitabı okuyor
Ruhum kanatlanıp uçuyormuş gibi hissediyordum. Hayat bütün güzelliklerini önüme sermişti sanki. Anlıyordum, daha önce hşç anlamadığım, bir şeyler yapabilirdim, gelişebilirdim ben de şayet o bana yardım ederse.
Reklam
"Cücü'ye baktım. Aynaya bakmak gibiydi. Çaresizlikle kuşatılmış mutsuzluk gördüm. Biri gelsin ve Cücü'yü mutlu etsin istedim. Sanki o mutlu olursa ben de mutlu olacakmışım gibi."
Sayfa 52 - Pukka Yayınları, BaharKitabı okuyor
Ben de seni seviyorum, demek istiyordu sanki ama bu cümle onun için fazla uzundu.
"Birçok insan mutlu olduğunu bilmediği için mutsuzdur" demiş Dostoyevski. Belki haklıdır, bilmiyorlardır. Belki bu adam da bilmiyordur. Hatta ben de bilmiyorumdur. Tabii ya...Mutluluktan geberiyorum be Dosto. Mutluluktan geberiyorum anasını satayım. Böyle süslü laflara değil bir amaca ihtiyacım var. Bütün hatalarımı ve pişmanlıklarımı silecek, başıma gelen her şeyi, sanki ona varmak için yaşamışım gibi haklı gösterecek bir amaca ihtiyacım var.
Sayfa 30 - Yapı Kredi Yayınları (Vasati 40 Yaş)Kitabı okuyor
"Bir zamanlar şiirlerimi Fahir beğensin çok isterdim," dedi Muhtar. "Ama o benim gibileri saf şiirle değil, folklorla, 'yerel güzelliklerle uğraşıyor diye çok küçümserdi. Yıllar geçti, askerî darbeler oldu, herkes hapse girdi çıktı, ben de herkes gibi oradan oraya sersem gibi savruldum. Kendime örnek aldığım insanlar değişmiş, kendimi beğendirmek istediklerim kaybolmuş, hayatta da şiirde de istediklerimin hiçbiri gerçekleşmemişti. İstanbul'da mutsuz, huzursuz, parasız yaşamaktansa Kars'a döndüm. Babamın eskiden utandığım dükkânını devraldım. Bunlar da beni mutlu etmedi. Buradaki insanları küçümsüyor, Fahir'in benim şiirlerime yaptığı gibi, onları görünce yüzümü buruşturuyordum. Kars'ta şehir de insanlar da sanki hakiki değildi. Burada herkes ya ölmek ya da çekip gitmek istiyordu. Ama benim gidecek yerim de kalmamıştı. Sanki tarihin dışına sürülmüş, uygarlıkların dışına atılmıştım. Uygarlık o kadar uzaktaydı ki, onu taklit bile edememiştim. Benim yapamadıklarımı yapacağını, bir eziklik taşımadan bir gün Batılı, modern ve kişilik sahibi olacağını hayal edeceğim bir çocuk da vermiyordu Allah bana."
Sayfa 53 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
"Dokunulmaya bayılıyorsun değil mi?" Clay soru sormamıştı, tamamen gerçeği söylüyordu. "Senin tarafından, evet. Ne olur, bana dokunma- ya devam et." Julia'nın sesi arzudan titriyordu. Eğer Clay ona şimdi dokunmazsa buharlaşacakmış gibi hissediyordu. "Dokunacağım ama senin bu kadar azdığını başkalarının görmesini
Sayfa 134
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.