Özenmek mi istiyorsunuz?
•Hz. Ebû Bekir: Sıdk/doğruluk ve sadakat ahlakı
•Hz. Ömer: Kuvvet, güç ve adalet ahlakı
•Hz. Osman: Hayâ, edep ve infak ahlakı
KUR'AN, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi
ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi
ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri
ve zeminde ve gökte gizli esma-i İlahiyenin manevî hazinelerinin keşşafı
ve sutûr-u hâdisatın altında muzmer hakaikin miftahı
ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı
ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatat-ı ebediye-i Rahmaniye ve hitabat-ı ezeliye-i Sübhaniyenin hazinesi
ve şu İslâmiyet âlem-i manevîsinin güneşi, temeli, hendesesi
ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası
ve zat ve sıfât ve esma ve şuun-u İlahiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı kàtı'ı, tercüman-ı sâtıı
ve şu âlem-i insaniyetin mürebbisi
ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyet'in mâ ve ziyası
ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi
ve insaniyeti saadete sevk eden hakiki mürşidi ve hâdîsi
ve insanlara
hem bir kitab-ı şeriat
hem bir kitab-ı dua
hem bir kitab-ı hikmet
hem bir kitab-ı ubudiyet
hem bir kitab-ı emir ve davet
hem bir kitab-ı zikir
hem bir kitab-ı fikir
hem insanın bütün hâcat-ı maneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi' bir kitab-ı mukaddestir..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale ruhunu şöyle ifade ediyor; “Siperler arasındaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak... Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına kamilen düşüyor. İkinciler onların yerine geçiyor... Fakat ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok... Okumak bilenlerin elinde Kur’an-ı Kerim cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet getirerek yürüyorlar. Emin olunuz ki, Çanakkale Savaşlarını kazanan bu yüksek ruhtur."
Ne yazık ki bugün kavramlarımızı mahvetmiş durumdayız.Cihad, şehadet, adalet, ahlak, zafer, başarı ve daha nice kavramı olması gerektiği şekilde anlamıyoruz...
İslâm, "La ilahe illallah, Muhammedun Resulullah" şahitliğine
dayalı olarak kainatın yaratıcı ve mutasarrıfının ortaksız bir tek Allah olduğuna inanmaktır. Günlük ibadet ve hayat faaliyetlerini bir tek Allah'a ait kılmaktır. Allah (Subhabehu ve Tealâ)'dan başka hiç bir kimseden hayat kanunlarının alınamayacağına ve tüm hayat işlerinde ilâhî hükümden başkasına boyun eğilemeyeceğine inanmaktır.
İşte şehadet kelimesinin anlamı budur. "La ilahe illallah"a bu anlamıyla
şehadet etmeyen bir kimse, kim olursa olsun; adı, lakabı ve soyu ne olursa
olsun, şehadet getirmemiş ve henüz İslâm'a girmemiş demektir. Aynı şekilde
üzerinde "La ilahe illallah" şahitliğinin bu anlamıyla egemen olmadığı bir ülkede Allah'ın dinine boyun eğip İslâm dinine girmemiştir. Bu toprakların üstünde yaşayanlar, "müslüman isimler" kullanıp müslümanların soyundan gelse de bu hüküm değişmez. O ülkelerin bir zamanların "Dar'ul-İslâm'ı" olması da bu durumu değiştirmez. Çünkü bu tür insanlar, gerçek anlamıyla şehadet getirmemişlerdir. Çünkü bugün şehadet kelimesinin gerçek anlamına uygun olarak Allah (Subhabehu ve Tealâ)'ya itaat eden ülkeler de yoktur.
Azrail aleyhiselâm müminin canını almaya geldiği vakit gayet sevindirici müjdelerle hemde elinde 'Kelime-i şehadet' yazılı olduğu halde gelir ve ona cennetteki yerini gösterir.
Kelime-i Şehadet;
Müminlerin manevi zırhıdır.
Ona hiçbir tank nüfus edemez.
Nuh'un o gemisidir ki, yapışan kurtulmuştur.
İnsanları göklere yükselten kutlu bir kartaldır o.
Bugün Müslüman olduğunu söyleyen milyonlarca insan, aslında İslam'ın hakikatinden uzak bir hayat sürüyor.
Kendi Yorumum:
Normalde kitabın alıntısına en fazla başlıkta bir cümle yorum yaparım ama bu cümle o kadar doğru ve acı ki iki kelam etmesem olmazdı.
Milyonlarca kardeşimiz maalesef İslam'ın ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Bilenler bile İslam düşmanlarını dinliyor, okuyor, savunuyor onların safında söz sarf ediyor.
Acı olan bu. Acı olan düşmanımız olan kişileri bilmiyoruz ve kendi dinimiz için çalışan dava adamlarına karşı onların yanında duruyoruz. Müslüman olmak sadece kelime-i şehadet getirip ben müslamın demek değil. Namazını eksiksiz kılıp orucunu tutmakta tam manası ile Müslüman olmak değil. Tabi bunları yapacağız çünkü bunlar zaten farz.
Ama gerçekten Müslaman olmak Allah rızası için çalışmak, savaşmak, yazmak, okumak, ölmek, yaşamak...
Artık kaçını yapabiliyorsak. Ama en azına niyetimizi belli etmek...
Benim bu mükemmel cümle hakkındaki düşüncelerim bunlardır. Yanlış bir şey yazdıysam önce Allah'tan af dilerim sonra da sizlere karşı özür dilerim. Yanlış düşündüğümü düşünüyorsanız lütfen beni uyarın ki hatamı düzelteyim.
Bir İMAM HATİP genci olarak böyle bir yorumda bulundum İnşallah beğenmişsinizdir. Vesselam...
Şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi.
Ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi.
Ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri.
Ve zeminde ve gökte gizli esma-i İlahiyenin manevî hazinelerinin keşşafı.
...