Evlenmemiş kızlara kız kurusu, erkeklere de müzmin bekâr denirdi. Günümüzün eğitimli, şehirli kadın ve erkeklerinin anlamakta zorluk çektikleri bu tanımlar, o yıllarda evlenmemiş kızların ve erkeklerin üzerinde ağır bir travma yaratıyordu. 80’lere gelindiğinde yaşama biçiminin değişmesiyle birlikte bu tanımların acılığı ve eziciliği azaldı. Ama 70’lerin başında küçük şehirlerde, eğitim düzeyi düşük kızlar ve erkekler için evlenememek bir tür eksiklik, hatta hayatı zindan eden bir kusurdu. Kızların yaşları ilerledikçe, karşılarına çıkan taliplerin niteliği düşerdi. 20’li yaşlarının başında olan kızlar hali vakti yerinde, subay veya doktor koca adayları hayal ederlerken 30’a gelmiş kızlar, tuhaf bir aşağılık duygusu içinde, çocuklu ve dul erkeklere bile razı olurlardı. 30’una geldiği halde evlenmemiş bir kızı, en çok bakireliğinden şüphe edilmesi ezerdi. Çünkü özellikle eğitim düzeyi düşük çevrelerde bir kız güzel ve becerikli olduğu halde bu yaşa kadar evlenmemişse, büyük ihtimalle bakire değildi.