Scott gülüyor "ama ben bu yatağı seviyorum"
"Neden" diye sızlanıyorum.
Scott bana doğru eğilip beni öpmeden önce şöyle diyor
"Çünkü içinde sen varsın."
Çok öskedim seni. Öskedim, bizim doğu dialektinde özledim
demektir. Neyini, nereni, hangi halini desem ki?
Sesini öskedim örneğin. Yüzünü, şeytan çocuk gülüşünü,
öfkeni, yeryüzünü ve kaskatı canımı ısıtan varlığını.
Şükür varsın. Oturup “nasılsın” diye açabilir insan.
Sevinebilir, övünebilir, ağlayabilir insan. Ne tuzsuz
şeydi şu dünya be. Geldin, buldun, şenlendirdin, insan
ettin beni. Yemeyip-içmeyip, yatmayıp-uyumayıp, seni
anlatmalı bu yürek. Senden bir ricada bulunucam ama
en iyisi şimdilik susmak. Mâdem sen sözünde durmadın
ben de sürpriz yapıcam! Şaşırtıcam seni! Hem
böylesi şeyler gevezeliğe gelmez, tadı kaçar sonra...
Gene de ödeyemem. Böylesi daha güzel. Sana mahkûm
kalmak güzel. Gözlerinden öperim. N’olur yaz.
Sevgi Duvarı
Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi
Kumkapı meyhanelerine
Nerdesin dünya? Nereye gittin? Üzerine attığımız iki avuç toprağın altında olduğunu söyleme bana! Oraya bıraktığımız, ruhundan ayrılmış bir kemik yığınıydı yalnızca.
Gittiğin yerleri anlat bana... Rahat mısın oralarda? Beni özlüyor musun? Hepsinden önemlisi aradığın huzuru buldun mu?
Bir köşeye gizlenip görünmez yüzünle bizleri izliyorsundur belki. Gördüğün gibi, kimseler anlamıyor beni. İçinde debelendiğim, uçsuz bucaksız bir boşluk değil, hiçliğin ta kendisi! Fark edemiyorlar. Bir sen varsın dertlerime derman olacak, sana da ulaşamıyorum ki...
...Sana bu parayı veriyorum, çünkü beni artık mutlu eden pek bir şey yok, sadece sen varsın.
Beni tanımanın sana acı ve hüzün getirdiğinin farkındayım. Umarım bir gün bana daha az öfkeli ve kırgın olduğunda sadece bu yaptığımdan başka yapacak bir şeyim olmadığını, bunun gerçekten iyi bir yaşama sahip olmana, benimle tanışmasaydın sahip olacağın hayattan daha iyi bir hayata sahip olmana yardımcı olacağını da anlarsın.
... İşte böyle. Kalbimde bir iz bıraktın Clark. Komik kıyafetlerin, kötü esprilerin ve en küçük bir duygunu bile saklamak konusundaki beceriksizliğinle odamdan içeri girdiğin ilk andan itibaren bende bir iz bıraktın. Sen benim hayatımı, bu paranın senin hayatını değiştireceğinden çok daha fazla değiştirdin.
Beni o kadar sık düşünme. Seni sulu gözlü bir şekilde hatırlamak istemiyorum. Sadece iyi yaşa.
Şeriat der ki:" Seninki senin, benimki benim." Tarikat der ki:" Seninki senin, benimki de senin." Marifet der ki:" Ne benimki var ne seninki." Hakikat der ki: " Ne sen varsın, ne ben."
22 Eylül 1945
Kitap okurum:
İçinde sen varsın,
Şarkı dinlerim:
İçinde sen.
Oturdum ekmeğimi yerim:
Karşımda sen oturursun,
Çalışırım:
Karşımda sen.
Sen ki, her yerde «hâzırı nâzır»ımsın,
konuşamayız seninle,
duyamayız sesini birbirimizin:
Sen benim sekiz yıldır dul karımsın...
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın.
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın.
Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
İnsanlardan buz gibi soğudum,
İşte yalnız sen varsın,
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
"Ya Rakîb!.. Ey isimleri arasında beni en çarpan ad olarak «Rakib» ismini gördüğüm Allah... Neyi karıştırsam, neyi eşelesem altından «Rakib» ismin çıkıyor. Elimizi yakmaması için gaflet maşasıyla tuttuğumuz her şeyin üstünde ve altında sen, dibine vardırmak istediğimiz her hasretin içinde ve dışında sen varsın!.. Bir ismin de «Karib»... Yakın... Yakın olan Sensin!.. Her şey uzak, her şey uzak... Ve bütün yakınlıklar, uzaklık..."