Merhaba Sevgili.
Belki de bu akşam seninle son kez buluşuyoruz. Beraber oturup bir kahve içeceğiz, ondan sonra ayrılacağız. İkimizin de hayattan bekledikleri ve yapmak istedikleri var. Beraber olmayı seçmiyoruz, seçemiyoruz. Çünkü yükümüz ağır. İkimizin birbirini sevmesi, ikimizi de fazlasıyla yoruyor. Çünkü çok seviyoruz ve ölçüyü kaçırıyoruz. Bu yüzden ayrılmalıyız. Yeni bir hayata yelken açmalıyız. Biliyorum ki, paylaştıklarımız bir yerde toplanacak. Anılarımızın her biri, birbirini defalarca meydana getirecek. Her bir anının içinde yeniden doğacağız. Çünkü birbirimizde yaşadıklarımızı, ne sen unutabiliyorsun ne de ben. İkimiz için de çember daralıyor. Başkalaşım içinde başka bir yolun yolcusu oluyoruz. Bundan sonra isimlerimiz belki umut belki de kader olur. Ama biliyorum ki, kaderi yeniden oluşturabiliriz. Sevgimiz sayesinde yıllar sonra bir araya gelsek bile, kalplerimizden bir zaman yaratabiliriz. İşte o zamanın içinde, ayrılığımız boyunca kaçırdığımız olayları yeniden yaşayabiliriz. Çünkü bu güç bize bağışlanıyor. Büyük ve derin sevgilerin her zaman bir geleceği oluyor. Sonuçta ikimizin yaşaması öyle bir hal alır ki, karşısında ne kader durabilir ne de ölüm. Sonsuzluk içinde çalkalanan bir haykırışa dönüşürüz. Sessizliğimiz ve yalnızlığımız bile kendisini aşar.
Yola yol, umuda umut, aşka aşk oluruz. Sevmenin ne demek olduğunu bir kez daha anlarız. İşte o pişmanlık cümlesi dudaklarımızın arasından dökülür.
Birbirimizin gözlerimizin içine bakıp: “Seni seviyorum.” deriz.
Sonunda iyi ki geri dönmüşüz deriz. Birbirimizi iyi ki sevmişiz deriz.
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın büyük ustaları
•
Spoiler!
Hepimize bir Ghost lazım!
Şöyle bizi ayağa dikecek, konfor alanımızdan çıkaracak ve yaşamın farkına varmamızı sağlayacak bir hayalet gemi..
Bir düşünün 35 yaşındasınız, hayatınız boyunca sorumluluk almanız gerekmedi, tüm hayatınız kitaplar, kitaplar ve kitaplar.. Evet, aslına bakarsanız şu an hayatımızın çoğunu kitaplar kaplıyor ve
"...Bir şeyin olması gereken biçimiyle olduğu biçimi hiçbir zaman aynı değildir. Dünya yaşanması güç bir yerdir Danny. İnsanı umursamaz. Senden benden nefret etmez ama bizi sevmez de. Dünyada korkunç şeyler olur, kimsenin açıklayamayacağı şeyler. İyi insanlar kötü biçimlerde ölürler ve kendilerini seven insanları yapayalnız bırakırlar. Kimi zaman kötü insanların sağlıklı yaşadıklarını ve zenginliğe kavuştuklarını sanırsın. Dünya seni sevmiyor ama biz seviyoruz."
...
" Ama ilerlemeye de çalış. Bu acımasız dünyada görevin budur. Sevgini yaşatmak ve ne olursa olsun yoluna devam etmek."
Bu adam size ne yaptı? Allah aşkına en küçük meselede sosyal medyayı ayağa kaldıran arkadaşlar günlerdir camianızın hocasına ahkamı şeriatı beyan ettiği için saldırıyorlar ve kimse sesini çıkarmıyor!
Kaç kere bedel ödedi, herkesin korktuğu meseleler hakkında konuştu, en sevdiklerini dahi hakkı söylediği için kaybetti, annesi cezaevinde iken hasretinden öldü, defalarca hapse atıldı, iftiralara maruz kaldı! Binlerce sohbet verdi, istifade etmeyen neredeyse kalmadı. Sevmeniz için daha ne yapmalı?!
Olsun sahibinin Allah olduğunu bilenlere yalnızlık yoktur. Hesap kitap derdine düşenlere de dünya ahiret hep alçalmak vardır! Biz seni Allah için seviyoruz….
Cenk Umeyr Aksoy
Karamazov Kardeşler, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin ölmeden önce yazdığı son eseri..ustalık eseri bir başyapıt....
1025 sayfalık bu esere inceleme yazmak zor olsa gerek, yazmamaksa haksızlık...
Klasik tutkunu biri olarak yıllardır ötelediğim bir eserdi. Hep korkutucu geldi başlamak, sanki okumanın hakkını verememekten korktum. Ama bir
Sevgi ile ilgili kendine has tanımları olan bir eser. Kapitalizm para kazanmak için "sevgiye" belirli tanımlar getirmek zorundadır. Kadının kuaföre gitmesi, para harcaması, dişi gösteren kıyafetler alması, arzulanabilir olması ve nihayetinde birilerinin cebine para doldurabilmesi için ; sevginin tanımları birilerinin menfaatleri
'Ölüler'i bir kez daha okudum. İçim yine kederle dolup taştı. Ağlamak istemedim, aşinayım ne de olsa Gabriel'in hikâyesine, ama yok, son sayfalarda yine ağlıyordum usul usul, ağlıyordum ve gözlerimin gerisinde hareket ediyordu bütün hayallerim, aynen Gretta'nın Michael Furey'i hatırlaması gibi, ve aynen içinin acısıyla kendini bırakışı gibi, ben
"İnsanın görevi Tanrı'ya yardım etmektir. Şimdi benim yaptıklarımı tekrarla" Keşiş giysilerini sıyırdı. Kız da ipek elbisesini çıkardı. Çıplak kaldılar. Kumlara diz çöküp, dolunaya baktılar. Dua eder gibi sessizce beklerken, bedendeki değişim başladı, Keşişin erkekliği yavaş yavaş canlandı. "Bu ne" diye sordu kız. Keşiş, "İşte Şeytan bu" dedi "Bana acı veriyor" Kız şaşırdı, eğilip yakından baktı. Keşişe üzüldü. İlahi bir sesle konuşan Keşiş, Tanrı'nın seni neden buraya gönderdiğini biliyorum, dedi. Bendeki Şeytan'ı sendeki cehenneme atıp atamayacağımızı görmek istiyor.
İyi ki yollarımız kesişti pamuk Misket hanım. Yokluğuna alışmak çok zor olacak ama beraber geçirdiğimiz 2.5 yıl için çok mutluyuz. Masum sevginle çok şey öğrettiğin gibi yokluğunla da çok şey öğrettin, öğreteceksin. Seni çok seviyoruz. Hep seveceğiz. 😢😔🖤
Bu aralar okuyasım yok. Bu aralar dediğim, çarşambadan beri. Aslında yeni öykücülerdi gözüme kestirdiklerim, yerlilerden, okur, anasını ağlatır, en az 10 öykü kitabı bitiririm niyetindeydim. Olmadı.
Bodrum'daydık. Senesini unuttum. Keçiboynuzu alırım niyetine köylülerin kurduğu pazara gitmiştim. Zelo, kızım, daha 5 yaşında bile yoktu. Terlemiş
Sigaraya başladım, sonra nargileye, az ama ikisi de. Duman özlemi var bende, siz bilmezsiniz. Duman dinliyorum bu ara yine, tatlı tatlı söylüyor, “Sor bana pişman mıyım?” değilim.
Yürümeye başladım, spor sayılabilecek hareketlere de üstelik. Yeşil alanlarda zaman geçiriyorum, turistler gibi ağzı açık garip bir gülümsemeyle bakıyorum çimenlere,