Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hep yeniden çıktı karşımıza değil mi; benim de, senin de, bizim de- Kıskançlık- Ne denebilir ki hala, doğru dürüst kavradığımı da söyleyemem; en yoğun duygularımdan biri olduğu halde, yeterince anladığımı da- Başlarda, şöyle bir not almışım:- Kıskançlık tamamiyle narsisistik bir duygudur - kıskanılan kişi ile hiçbir bağlantısı yoktur - kişi değildir; ilişkide, karşıda duran 'nesne'dir, kıskanılan.
Aradın, ama ben doğru-dürüst konuşamadım da birileri mi var?" diye sordun -"Etrafın- doğru bildin... Çünkü konuşma biçimim, senin ile benim, yanyana, baş- başa olduğumuzdaki biçim değildi. İlişkide öyle olur, biliyorsun: Gerçek, sahici, som bir ilişki oluşuyorsa iki kişi arasında, her birinin konuşma biçimi de ona uygun hâle gelir gerçek, sahici, som olur o da; başka hiçkimseyle konuşmadıkları bir biçimde, ama tam da kendi oldukları biçimde, konuşmağa başlarlar kişiler, biribirleriyle - dilin, yalnızca anlamını, ya da 'göstergeler düzeneği'ni (!) değil, biçimini bile belirlemeğe başlar ilişki. Hele, kişilerden biri (bazen ikisi birden), zor konuşan, zorlukla konuşan kişi(ler)se, ilişkinin ilerleyen aşamalarında, dillerine ket vuran, onu yapmacıklı kılan herşey bir kenara atılmış olacağından, bülbül kesilir(ler)!...
Reklam
"Bağ kurmak mı?" "Evet," dedi tilki. "Sen şu an benim için diğer yüz binlerce çocuğa tıpatıp benzeyen küçük bir çocuktan başka bir şey değilsin ve benim sana ihtiyacım yok. Ben de senin için diğer yüz binlercesine benzeyen bir tilkiyim yalnızca. Senin de bana ihtiyacın yok. Ama olur da beni evcilleştirirsen bizim birbirimize ihtiyacımız olur. Benim için dünyada senin eşin benzerin olmaz. Senin için de benim..."
Kur’ân’ın prensiplerini özümseyerek uygulayan bir kadının hayatından alınmış şu ilginç kıssayı, Abdullah b. Mübârek’in dilinden aktarmak istiyoruz: “Ka‘be’yi (haccetmek) ve Resûlullah’ın kabrini ziyaret etmek için yola çıkmıştım. Yolda bir karaltı gördüm. Dikkatlice bakınca bunun, sırtında yünden bir hırka, başında da yine yünden dokunmuş
Sayfa 161Kitabı okudu
Belki birkaç dakika sonra belki de uzun bir zamanın ardından, "Ne geçiyor aklından?" dedi. "Hep burada kalmak istiyorum," dedim. "O halde mutlusun," dedi. Yalan söylemedim, "Ben senin yanındayken hep mutluyum," dedim ona. "Bütün mutsuzluklar sen benim yörüngemden çıktığın zaman başlıyor." Boynumun altındaki kol hareketlendi parmakları önce yanağıma sonra dudağıma uzandı. "Sen benim en sevdiğim yörüngesin," dedi. "Bütün gün gezegenin saçma sapan yerlerinde dolanıp dönmekten mutlu olduğum yersin." Gökyüzüne doğru gülümsedim, "Hep burada kalamazsın değil mi?" dedim. O da güldü. Önce, "Keşke," dedi. "Ama önemli olan eve dönmek."
Sayfa 503 - Pukka Yayınları, Bahar, OzanKitabı okuyor
"Bir savaş başlattın, bu topraklarda senin krallığından biri bir savaş başlattığında sonu iyi olmamıştı." "Evet," dedi Toprak Vârisi. "Sen her şeyini kaybetmiştin!" "Ve sen de her zaman böyle her şeyini kaybetmişlerin ayağına mı gelirsin?" "Halkım için buradayım," diye yutkundu. "Halkın için Tanrıçalara diz çök, benim için zahmete girme. Çıkabilirsin."
Reklam
"Sizi en yakın çalışma arkadaşınızla tanıştırayım: Sanem Hanım." Sanem Hanım. Sanem. Evlen benimle Sanem. Kadınım ol benim. Yaşadığım tüm acıları, yaptığım bütün kötülükleri, pişmanlıklarımı, hatalarımı akla. Başına çiçekten taçlar yapayım, sana şiirler yazayım, seni her gece masallar anlatarak uyutayım. Bazı akşamlar DVD'de film
Gel, yavrucuğum, meleğim.” Bana söylediğini zannederek yaklaştım. Fakat o bana değil, başka tarafa bakıyordu. “ Ah, canım, benim ne kadar çok ıstırap çektiğimi bilseydin, şimdi geldiğine o kadar seviniyorum ki....” Annemi tahayyül ettiiğini anladım ve durdum, kaşlarını çatarak devam ediyordu. “Seni kaybettiğimi söylediler, saçmalığa bak! Senin benden evvel ölmene imkân var mı?” dedi ve korkunç, isterik kahkahalarla, gülmeğe başladı. Ancak kuvvetle sevebilen insanların yeisleri de kuvvetli olur; sevmek arzusu, onlara ıstıraplarına panzehir gibi gelir, şifa verir.... Bunun için insanın manevî tabiatı, maddî tabiatından daha dayanıklıdır: Istırap hiç bir zaman öldürmez. Bir hafta sonra büyükannem ağlıyabiliyordu ve bi-raz da iyileşmeğe başladı.
Sayfa 150Kitabı okudu
Rivayete göre Hz. İsa'ya [aleyhisselâm], "İnsanların arasında senin gibi olan var mı?" diye sorulunca şöyle cevap vermiştir: "Bakışı ibret, suskunluğu tefekkür ve kelâmı zikir için olan kimse benim gibidir.
Namaz Sancıma İlaç
Birçok tembellerden ve namazı terk etmiş kimselerden duyuyoruz, diyorlar ki: Cenabı Hakk'ın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var ki, Kur'an'da çok ısrarla bizden ibadet istiyor? Ve yine diyor- lar ki: Neden Kur'an, namaz kılmayanları Cehennem gibi dehşetli bir ceza ile tehdit ediyor? Kur'an'm o güzel ve tatlı iladesine bu hiddet ve şiddet nasıl yakışıyor? Isterseniz önce birinci suâlin cevabını verelim: Cernabı Hak, hiçbir şeye muhtaç olmadığı gibi, bizim ibadetimize de muhtaç değil. İbadete muhtaç olan biziz. Çünkü sen ve ben mänen hastayız. İbadet ise manevi yara- larımıza ilaç ve merhem hukmündedir. Şefkatli bir doktor, hastasına faydalı ilaçları içirmek için ısrar etse, hasta o sel- katli hekime: Senin ne ihtiyacın var, bana bunları içirmek için ısrar ediyorsun? dese, ne kadar manasız konuşmuş olur, değil mi? İşte "Cenabı Hakk'ın benim ibadetime ne ihtiyacı var. benden ısrarla namaz istiyor" diyen ondan daha çok manasız ve mantıksız konuşmuş olur. Çünkü ilacı içmek, doktorun değil, hastanın menfaatinedir.
Reklam
- Selamünaleyküm sevgili tarlam! dedi yavaş sesle. - Aleykümselam Tolgonay. Yine geldin demek? Görüyorum, biraz daha yaşlanmışsın, saçların bembeyaz olmuş. - Gördüğün gibi yalnızım, hep yalnız... - Demek ona hiçbir şey söylemedin daha? - Hayır söylemedim, söylemeye cesaret edemedim. - Ya başkalarından duyarsa, biri istemeden ağzından
Fabrika kontrolü Murtaza
“Eksik olma, o senin kendi insanlığın. Beni sevip hatırımı sayıyorsun diye şımarmam mı lazım? Tövbee... İnsan olan bir insan, sevilip sayıldığını bilmeli. Lakin adamım nerdee, bu ince işler nerde? Herifteki gönül gönül değil, Erciyes Dağı. Şef de, amir de benim diyor. Fen Müdürü beni bu fabrikaya hususi aldı. Ben bu fabrikayı disipline sokacam diyor.” “O kim oluyormuş da fabrikayı disipline sokacakmış?”
Sayfa 202 - Everest Yayınları 20. Baskı, Nisan 2013.
Şimdi sığ suların arkasında sen mi varsın? Benim küçük çadırlarım, bakır kuytulu otlarım senin dalgalarını bildi. Senin orada olmanı bildim. Senin orada büyümeni gözetledim.
Bir gün, "benim için şiir yazdın mı hiç" demiştin. Göstermiştim, "şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu Posta Caddesi'ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen." Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. Kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanın bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir var oluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de zamanlarındı. "Tenha gezen evliyam" dedim. "Ben gittim harf harf dağıldım / Sen tamamladın cümlemi."
Türk kadınının yüreği hem gül goncası kadar naziktir, hem de çelik gülle kadar dayanıklı… Senin de öyle mi hanımım? Benim öyledir, senin de öyle mi?
Sayfa 149Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.