Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Bir bardak soğuk su olsa…” Ve boğazından bu suyun aydınlık ve serin geçişini, bütün uzviyetine ağır ve mahmul (yüklü) bir yaz öğlesinin sonunda yağmurun boşanması gibi tasavvur ediyordu. Ölmüş, yaşayan bütün bir kainat, gece yarısı büyük su seslerine doğru, bir çölden koşan hayvan sürüleri gibi orada, kurumuş gırtlağına toplanmış, bir damla suyun serin şifasını bekliyorlardı ve Abdullah bu susuzluğun tesiri altında büzülmüş damarlarını bir nevi karışık köklü Tuba ağacı gibi görüyordu. 
Kayık engin ve serin karanlıkta sallandı. "İşte bu yüzden denizi seviyorum," dedi Çevik Atmaca'nın sesi karanlıkta.
Sayfa 284 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
Reklam
Sunu
Büyü benden yana bugün. İçim serinleyecek artık. Yüreğim ferah gideceğim. yürüyeceğim, gönlüm serin mi serin. Ne çürük, ne ağrı sızı, yürüyeceğim Acılara aldırış etmeden, Yüreğim hafif, yürüyüp gideceğim Yürürken alabildiğine mutlu.
KIZILDERİLİKitabı okuyor
Bizim ülkemiz kapanık, hep dağlar Tavarı alçak bir gökyüzü gece gündüz. Irmaklarımız yok, kuyularımız yok, kaynaklarımız yok, Yalnız bir iki sarnç — onlar da boş Kof, küflü bir ses, yalnızhığımızda bir, Aşkımızla bir, gövdemizle bir. Şaşırıyoruz bir zamanlar nasıl da yapabilmişiz Evlerimizi, kulübelerimizi, ağıllarımızı. Ve evliliklerimiz, serin çelenkler, parmaklar Çözülmez bir bilmece oluyor ruhumuza. Çocuklarımız nasıl doğmuş, nasıl büyümüşler? Bizim ülkemiz kapanık. Tılsımlı kara adalar Geçit vermiyor denizlere. Pazarları Limanlara inince soluk almağa, Görüyoruz kavuşan günün aydınlığında, Çürümüş teknelerini bitmemiş yolculukları Artk sevişmeyi unutmuş gövdeler.
Bir oda mıydı paylaştığımız dünya mıydı neydi Serin çeşmeler gibi ellerin miydi akan yüzüme Ne zaman gecelerde kalsam, böyle yapayalnız Yıldızların dökülüyor gökyüzüme
Sayfa 275Kitabı okudu
Ben dünya misafirliğine gittim. Ben sıkıntı ovasına, Ben irfan bağına, Ben bilim ışığının balkonuna gittim. Dinin basamaklarını çıktım, Şüphe sokağının sonuna kadar, Gönül doygunluğunun serin havasına, Islak sevda akşamına kadar. Ben birini görmeye gittim, aşkın öbür ucuna gittim, gittim kadına kadar,
Reklam
İçimdeki hararetli sıkıntıyı giderecek serin sözler peşindeyim. Hangi kelimeden medet umduysam bir jilet gibi boğazımı, dilimi paramparça etti. Ne söylesem bir yanıyla yarım kalacak, biliyorum. Kendini anlatabilmek diye bir hurafe var, işimize geldiği için körü körüne inanıyoruz. Bu dünyada kim kime kendini anlatabilmiş ki?
Susuzluktan ölen bir biçare gibiyim. Bir pınar yanındayım, karşımda berrak ve serin bir su akıyor... Fakat kendi ihtiyarımla dudaklarımı değdireceğim dakikayı geciktiriyorum, yoksa ayrılığın acısını mı hatırlıyorum, onu ne kadar geç görürsem o kadar geç mi ayrılacağımı zannediyorum?
Sayfa 408Kitabı okudu
Sadece çöl şairlerinin türküsünü yakabileceği türden bir dilber: Onu görseler, yüzü güneş, saçları kuytu gölgeler, gözleri serin su pınarları, bedeni ince uzun bir hurma ağacı, gülümseyişi bir serap, derlerdi.
Serin bir rüyanın hatırınadır Çektigim dünya ağrısı . Bir hayalden geldim ben, bir hayal verdim sana
Reklam
Namazda buluyorum sakinliği, bir nefes gibi vardığımda secdeye. Bir soluk oluyor bu har âteşin koynunda, serin bir yel
Atalara Dönüş/Ataların Dönüşü
Ormandan, denizden süzülüp gelen bir şey var, Hürriyetin hoş kokusu sızıyor odana. Kölelik ettiğin evler artık sana dar, İlan et özgürlüğünü, fırla dışarıya! Uyuşmuş kalmıştı irademiz bunca zaman, Tek yaptığımız, hep yüklenmekti kendimize. Sonunda geldi bize o hayvani heyecan, Kavuştuk tekrar yaşama sevincimize. Gelip geçmiş asırları at gitsin
tamamen çıplak bedenimi çevirip beni domaltıyor ve okşayıp uyarmaya devam ediyor. -Kıpırdamamaya çalış, bir şey denemek istiyorum. Vajinamın içine serin bir şey sokmakta olduğunu hissedebiliyorum, çok büyük bir şey de değil, küçük de değil. Sonra titreşimler başlıyor, başta hafif hafif giderek artıyor. Bedenimi sarsan spazmlar dışında bir şeye odaklanamıyorum. Birkaç dakika içinde arzuyla sırılsıklam oluyorum
Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla Bâzan sessiz sedasız ipekten kanatlarla Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla Adını yazıyorum bulduğum fırsatlarda Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla Sözde, sana koşuyorum dolu dizgin atlarla, Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle Öldür bendeki beni sonra dirilt kendinle Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle Ama her defasında geri döndüm seninle Hangi düğüm çözülür, nazla, sitemle, kinle? Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle. Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki nemsin? Bâzan kız kardeşimsin, bâzan öpöz annemsin Sultammsın susunca, konuşunca kölemsin Orada ufuk çizgim, burada yanım kölemsin Eksilmeyen çilemsin Orda ufuk çizgim, burada yanım, yöremsin Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin Çaresizim çaremsin. Şaşırdım kaldım işte bilmem ki nemsin?
Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter. Hiç kimse aramasa sormasa beni Sen gelsen yeter. Huzur ellerinin güzelliğidir Sözlerin karşımda mutluluk denizi Her sabah soframızda ekmeğimizi Sen bölsen yeter. Yüreğim, seninle yaylalar kadar serin Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam... Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam Sen dolsan yeter. Bende çaresizlik, sonsuz kördüğüm Bende sabır, sende naz... Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter. Duymasa da hiç kimse şair gönlümün Sende karar kıldığını. Ve içimin şerha şerha yarıldığını Sen bilsen yeter. Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu, ürkek... Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek Eğilsen yeter.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.