“Seni ışıltısız seviyorum”
Bu sözü kitapta gördüğüm andan itibaren düşünmeye başladım. Sevgi bu dünyada bize verilen belki de en güzel duygulardan birisi. Ben yokluğunu düşünemiyorum adımlarımı sevgiyle atarım, bu sadece insan sevgisi de değil her şeyi sevmek…
Attığın adımı, yürüdüğün yolu, soluduğun havayı…
Sana hiç bir çaba göstermeden
Freud'un yardımcısı Wilhelm Reich'ten son derece keskin bir kitap. Neden keskin bir kitap? Çünkü küçük adam olduğunuzu düşünüyorsanız ya da okuduğunuz şeyleri üzerinize alınacaksanız bir yerleriniz kanayabilir, canınız yanabilir veya küplere binip kitabı atabilirsiniz. Ama bunları yapmazsınız çünkü kimse kendini "Küçük adam"
Tanıştırayım sizi Martin Eden, bundan böyle hikâyesi ile artık benim en yakın arkadaşımdır. Güvenin ona tüm samimiyetimle söylüyorum bizden, içimizden birisidir o. Tanışın onunla oldukça mütevazı birisidir, yanında olun onun, asla sizi yarı yolda bırakmayacaktır, anlatın bütün derdinizi, tüm sıkıntılarına rağmen sizi dinleyecektir elinden
"Bir insanı sevmek, onun gerçeklerini anlamaya çalışmayı da içerir."
Diyor psikiyatr-yazar
Engin Geçtan . Başka bir satırda ise:
"Kendisine değer vermeyen insan başkalarının duygusal ihtiyaçlarını da algılayamaz." diyor.
Yani çevremizdeki insanları anlayabilmek, onları gerçek anlamda sevebilmek için önce kendimizi sevmek ve
Saygı Duruşu’na davet ediyorum.
“Üzerimizde yalnızca mayolarımız vardı, yan yana yatıyorduk ve sırtını okşuyordum. Yüzme yarışına neden katılmak istemediğini sorduğumda, 'Çok basit Christian,' dedi. 'Kazanmaya hakkım yoktu. Diğerlerinden çok daha üstünsen, oyunun dışında kalmalısın, bedelsiz
Bu incelemede kurduğum cümleler sadece kendi fikirlerim veya başka kaynaklardan alıntıladıklarım değildir. Aşağıda yazanlar, kitabı okurken altını çizdiğim cümlelerin benim kafamda yeniden kurulup, özet mantığına çevrilmiş halidir. Yani, yazarın asıl anlatmaya çalıştığı veya özeti, bir bakıma kitabın bölümler halinde tahlili de diyebiliriz.
1.
Mükemmellik yok. Sonsuz mutluluk yok. İyi ya da kötü yok. Doğru ya da yanlış yok. Yaşamak var sadece. Yaşamak... Hayatın hakkını vermek... Bir de sevmek. Sevebilmek...
“Beni olduğum gibi sev, olmamı istediğin gibi değil!”
İlişkiler, insanın kendiyle yüzleşme alanlarıdır. Hepimiz her insanda bambaşka insanlar olur, başka yönlerimizi, başka yüzlerimizi görürüz.
İlişkiler, yaşam yolculuğu boyunca tecrübe ettiğimiz gelişim sürecinin en kıymetli parçalarıdır. İlişkiler, sınavımız değildir. Bir başarı ya da başarısızlık hikâyesine de dönüştürülmemelidir. İlişkiler dönüşüm alanlarımızdır, kendimizi bir başkasında görmek, kendimizi bir başkasında sevebilmek, hatta çoğu zaman kendimizle ilk kez tanışmaktır.
Uzun bir ilişkinin sırrı sevmek ama kırmadan, dökmeden sevebilmek. Bugünlerde insanların sevilmeye ama kırmadan dökmeden sevilmeye ihtiyacı var. Güvenebilmeye ihtiyacı var, çünkü güvenin olmadığı yerde sevgi de olamaz. Sabra ihtiyacı var, hemen ilk kavgada ayrılmaya değil, mücadele etmeye. Çünkü sevmek için yürek ama sürdürmek için emek gerek. İnsanların, kendilerini olduğu gibi seven kişilere ihtiyacı var, onları değiştirmeye çalışanlara değil. Ve tabii ki ilgiye... Çünkü ilgi görmeyen her şey ölür, çiçekler bile.
Bu kitap uzun ilişkilerin sırlarını samimiyetle ve açık yüreklilikle paylaşmayı hedefliyor.
Küçüklüğümüzde kimbilir neler yaşadık ? Kimbilir ne sırlarımız var acı ve kimselere anlatamadığımız. Bazı insanlar çok şanslı. Çocukken bir travma yaşamadılar bir sıkıntıları olmadı normal bir şekilde idame ettirdiler hayatlarını. Kötü şeyler yaşamış olanlar ise ya birilerine anlatıp hafifledi ya da daha çok altında kaldı dağ gibi sırların. Benim
Ahmed Arif'in dizelerini okudukça aşık olmayanın bile aşık olası gelir. Dağa, taşa, toprağa bir de hiç gelmeyecek olan birisini... Sevdasını ne de güzel doğayla, emekle, alın teriyle harmanlayıp da sunmuş bizlere. Bu kadar güzel, çıkarsız, beklentisiz sevebilmek şiirin kendisidir zaten. Ahmed Arif şiirin de ötesine geçmiş dizelerinde. Herkes sever de zor olanı böyle güzel sevebilmektir...
Sevmek nedir?
Kaçımız biliyoruz ki bunun gerçek anlamını?
Bir çoğumuz
"Beni çok kıskanıyor demek ki çok seviyor" diyoruz.
Ya da
"Benim için; vurdu, kırdı, parçaladı, yaktı. Sevmese neden yapsın ki bunları?" diyoruz.
"Sevdiğinden beni dövdü" diyenlerimiz var arkadaş.
Bizler sevgiyi sevgiden bu kadar uzak terimlerin içine hapsettiğimiz sürece de sevmeyi de sevilmeyi de beceremeyeceğiz. İtiraf edin kendinize, hepimiz birer Leyla'yız Arif'leri görmezden gelen, duymayan, duyduğunu anlamayan...
Elbette kimse kimseden Ahmed Arif olmasını beklemesin. Ama sevginin ne olduğunu ve ne olmadığını da öğrensin artık.
Son olarak diyorum ki;
"Leyla olmak kolay da Arif olmak zor arkadaş"
Herkese keyifli okumalar.
Leylim LeylimAhmed Arif · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201316,2bin okunma
Kendinle aranı iyi tut
Bunu gerçekten yapabiliyor musun?
Ya da farkında mıyız gerçekten kendimizle aramız nasıl?
Kendiniz diye bir şey olduğunu gerçekten unutmuş muyuz yoksa?
Yoksa var olduğundan bile haberimiz yok mu?
İlk önce kendini iyileştir, İlk önce sen iyi ol, İlk önce sen ruhunu doyur.
Doyur ki ışığını etrafa yayabil. Sen iyi olmazsan iyi edemezsin. Zorlarsın zorlarsın bir yere gelip tıkanırsın ve sonra dersin ki ben yoruldum hayat.
Kendini sevmek egoistçe gururdan çok farklıdır.
O bencillik değildir, benci bir duruştur.
Başkalarını sevebilmek için önce kendinde Sevgi olmalıdır.
Kendini sevmek, kendinde başlayan bir sevgi ile çevreye yayılmaktır. Onda karşılık yoktur. Özden geldiği için beklentisizdir!
Kendinle yol yap. Uzun kısa fark etmez.
Hataların yüzünden kendini eleştirmeyi bırak, onlar hazinendir.
Hayat üstüne geliyormuş psikolojisinden çık, bunun adı Hayat herkes boğuşuyor inan bana, çıkışlarda inişlerde hayata dahil
Kendinle yalnız kaldığında mutlu olabilmek...
İşte bunun adı özgürlüktür! 💜🤍🌟
Varlığını yokluğuna armağan etmek bir bedeni,
Dökülen ve eriyen etlerini kanatırcasına sevebilmek...
Öylesine bağlı ve öylesine vazgeçmek kendinden...
Ölürken gülebilmek, gelirken gidebilmek, dokunurken özleyebilmek...
Ve en çokta susabilmek, susayabilmek konuşmaya...
Zamanda geriye adımlayabilmek, koşabilmek Fransız İhtilaline belki de...
Kelimelere ihtiyaç duymadan anlaşabilmek, anlayabilmek, anlatabilmek ve yine susmak, susamak konuşmaya...
Sevmek ya da...
Sadece sevmek...
İhtiyaç duyulmadan, ihtiyaç duymadan...
Ve ölmek eninde sonunda...
Varlığını yokluğuna devretmek...
Yokluğunda var etmek varlığını...
Anlatabilmek yokluğunu...
Kelimelere ihtiyaç duymadan, duyulmadan...
"Kimi sevdin?"
"Kimseyi, ama herkesi!"
"Anlamadım."
"Anlayamazsın da. Bir kadını sevmek kolaydır, ama bütün kadınlar, bütün çocukları, bütün insanları sevmek, sevebilmek...”
"Mümkün mü bu?"
"Pek çok yürek için mümkün olmayabilir henüz, ama öyle yürekler vardır ki, insanlığı topyekûn severler, sevebilirler, sevmeden edemezler!”
"Nasıl?"
"Nasıl değil mi? Haklısın. Benim sevmemde, daha doğrusu bu türlü seven yüreklerde tek kadını olduğu gibi, kucağına oturtup okşamak yoktur. Öyle bir düzen için çaba sarf ederler ki, insanlar kadın kadın, erkek erkek, çocuk çocuk mutlu olsunlar, dünya nimetleri önlerine bir kardeş sofrası gibi açılıp saçılsın. Bilmem anlatabiliyor muyum?”
Her Kalbe Bahar Gelir kitabınıda beğeni ile okumuştum. Kitabın her satırında kendi gönül dünyamdan çok şeyler buldum.
Her cümle sanki benim yaşadığım gönül fırtınasını dile getiriyordu adeta...
Bugün bitirdiğim bu ikinci kitap oldu.
Başıbozuk Sevdalar'dan sonra bu duygu yoğunluğu zirveye çıkan kitabı da okuyup bitirdim.
Duygusal bir yapım var, yazdığım bir şiirde de ifade etmiştim Polat Çamlıbel'im nedendir bilmem/Gönül defterine yazdığım silmem diye gönül defterimize yazdığımız ancak; hayatımızdan çıkip gidenlerin yüreğimizde bıraktığı derin izler ya da
Başka bir ifade biçimiyle açtığı yaralar kolay kolay kapanmıyor. Yıllar geçsede bazen içimizde bir burukluk, bazen de kızgınlık olarak yansıyor belleğimize...
Kitabın yüz otuzuncu sayfasında yazanlarla bitirelim incelemeyi.
Hem çok sevmek marifet değil zaten. Asıl marifet hak eden insanı hakkınca sevebilmek. Yanlış kişiye sonsuz sevgi beslersen sonrasında çektiğin acının da bir sonu olmaz.
Çünkü hak etmeyen insanlar senin acını asla umursamaz. Bu yüzden her geçen gün biraz daha sevdiğin insana dikkat et.
Hayalleri yakışsın sana, düşünceleri kişiliği yakışsın...
Çünkü sevgide yakınlık tende değil kalple olur. Iki kalpten biri dokunamazsa diğerine o aşk ayrılık doğurur... ve yalnızca seven üzülür, bunu asla aklından çıkarma...
Altını çizdiğin insanların, üzerini çizmek zor olur.
Bu yüzden hayatına aldığın kişilere dikkat et... Seni anlayan, seni bilen, seni izlerken gözlerinin içi gülen insanları sev.
''Seni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim. Seni kelimelerce, şiirlerce yakınından sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp da yazdığın mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından.
Seni sevmek, ait olduğun gökyüzünde seni özgür bırakmaktı.
Sevmek, ruhumun tek sahibi olan