Sinekleri Çöplük Toplar
Çok kendini güttürür, az da kan yutturur derdi atalarım.
Çoğu aza kaptırınca hapı yuttuk!
Zulmün bir çaresi olmalıydı.
Ne çoğa, ne de aza ihtiyaç kaldı.
İçlerinden geçiriyorlar şimdi
Soyduk soyduk kuyruğuna geldik tam ölümcül darbeyi vuruyorduk ki
Bir Türke çarpıldık!
Öyle de oldu. Bir avuç zalim canlı ölüye döndü etraflarına sayısızca sinek toplandı.
Sinekler neyi kurtarabilir?
Bu zalimlerin sinekleri toplamaktan başka bir işe yaramıyor olduklarını gördük.
Şimdi hiç çekilmiyorlar! Bugüne kadar hırsız düzen kurmaktan çalmaktan, başkalarının hakkını yemekten çekinmedikleri gibi çekilmiyorlar artık.
Önder Karaçay
Muzaffer Seza — Gürültüyle uçuşan garip bir sinek cinsiyizdir... Bu sinekleri her zaman göremezsiniz, sesleri kulaklarınıza gelir, o kadar. Bu garip sinekler üreyemeden ölürler. İnsanlar bu sineklerin farkına bile varmazlar. Bir uçuşta kanatlarımız yanar, bizim yerimize yeni pervaneler gelir.
İnanın bana, yaralarınız olduğunda bunları kendinize saklayın. Suskunluk bahtsızların en son sevincidir; kim olursa olsun acılarınızı açmamaya özen gösterin, meraklılar yaralı bir alageyiğe saldıran sinekler gibi gözyaşlarınızı
emmek istiyorlar.
Sayfa 324 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ben orda, akşamına orospular dadanan
Camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
Eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor
Kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla
Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
Ya Tanrıya inanır ya da isyana.
Kimseye vermiyor ki acılardan artarsa
Kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan
Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.
Orası bir ölümdür şarabımı doyuran
Ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar
Vaftizi gün ışığında bir garip protestan
Tanrısıyla sevişir, herkes bilir sevişmeyi o kadar
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından.
(Edip Cansever)
Belli ki yetişkinler zaman zaman durup yaşamlarının nasıl bir facia olduğunu düşünüyorlar. Ama o zaman da bir şey anlamadan sızlanıp duruyorlar ve hep aynı cama çarpan sinekler gibi, çırpınıyor, ıstırap çekiyor, yıkılıyor, çöküyorlar ve kendilerini gitmek istemedikleri yere sürükleyen olaylar zinciri üzerine düşünüyorlar.
ne üzerimize titrer ne de bizi pohpohlar. Dünyanın kaba ve haşin olduğunu, bir adamı ya da kadını suda boğmaktan çekinmeyeceğini, teknemizi bir toz tanesi gibi yutuvereceğini görmemiz gerek. İnsanları umursamayan soğuk hava içinize işler, ayaklarınızı uyuşturur, bir elmayı dondurur gibi dondurur adamı. Hastalıklar, tabiat olayları, talih, yerçekimi, yıldırım kimseye ayrıcalık tanımaz. Takdir-i İlahi'nin yolu biraz kabadır. Yılanın ve örümceğin davranışları, kaplanın ve diğer atılgan, kana susamış yırtıcıların saldırıları, anakondanın sarmalına aldığı avın kemiklerini çatırdatması -bunların hepsi sistemin içindedir ve bizim alışkanlıklarımız da bu yaratıklarınkilere benzer. İşte, sofradan kalkıyorsunuz ve mezbaha millerce uzakta olmanın zarafetiyle ne kadar titizce gizlenmiş olursa olsun, siz de kendi tüketici türünüzle suç ortağısınız, başka bir türün tüketilmesi pahasına yaşıyorsunuz. Gezegenimiz göktaşı çarpmalarına, diğer gezegenlerin saptırmalarına, deprem ve yanardağ tahribatlarına, iklim değişimlerine, eksen kaymalarına açıktır. Ormanlar kesildikçe nehirler kuruyor. Denizin yatağı değişiyor, şehirler ve kasabalar suya gömülüyor. Lizbon'da bir deprem oldu, insanları sinekler gibi öldürdü. Üç yıl önce Napoli'de birkaç dakikada on bin kişi mahvoldu.
Gazetecinin karşısına dikilen adam;Ben on çıplak çocuk babası,ömründe iç gömleği giyme.
miş,iki karanlık mağaranın sahibi,bir.
avuç,bile toprağı olmayan,ağanın yarı
cısı,dört yüz liranın borçlusu,hastası
Abdülhalim.Put gibi çocuklarıyla kar
şımda durup kaldı.Zayıf,ağzı yüzü kirden belirsiz olmuş çocukların üstü
ne sinekler konuyor.Abdülhalimi yanıma oturttum.
Sen Türkçeyi nereden öğrendin?Ne güzel konuşuyorsun dedim.Ben askerlik yaptığım Dörtyol’da öğren.
dim.Okuryazarlık da öğrettiler ama unuttum.Ölmezsem bu çıplakların hepsini okula göndereceğim.
Sizler hükümetin gözbebeğisiniz herşeyi yaptırırsınız.İsterseniz bizi bu mağaralardan çıkarttırırsınız.Ben size her mağarayı gezdireceğim.Sene kaç kişi soğuktan kaç kişi sıtmadan ölür sana adresimi vereceğim.Ağaçdan oyulmuş koskocaman bir kaba doldurulan pilav ile darı ekmeğini yedirdiler.
Bana öyle geliyor ki, önünde sonunda hepimiz aynı hamurdan yoğrulmuşuz. Her şey aynı hamurdan... sen, ben, Killeny Boy, dağlar, kum, tuzlu su, böcekler, sinekler, güneşler, kayan yıldızlar, kuyruklu yıldızlar...
Saadet yalnızca bir rüyadan ibarettir. Şundan öte bildiğim hiçbir şey yoktur ki; sinekler örümcekler tarafından, insanlar acılar tarafından yenilmek üzere vardırlar.