Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çağlar boyunca anne-baba, öğretmen ve yönetici olarak tüm erişkinlerin gençlere karşı ortak tutumu gençlik çağını yüceltip gençleri küçümsemek, onlara hep tepeden bakmak, eleştirmek, sorumsuz, haylaz, asi ve eğlence düşkünü asalaklar olarak görmek olmuştur. Bu tutumla, "Nerede bizim gençliğimiz!" diyerek acınmışlar, yitip giden gençliklerine ağlamışlardır. Kendini gençliğe adamış, sonunda da gençliği ayartıyor diye baldıran zehriyle öldürülmüş olan Sokrates gibi bir düşünür bile şöyle demekten kendini alamamış: “Bugünün gençleri lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır!" İsa'dan sekiz yüzyıl önce yaşamış bir düşünür, Hesiod ise, "Günümüzün gençleri öyle sorumsuz ve uçarılar ki yarın ülke yönetimini üstleneceklerini düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bize ağırbaşlı olmayı, büyüklerimize saygılı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler ise ne kural tanıyor ne beklemesini biliyorlar. Üstelik duygusuz ve düşüncesiz davranıyorlar," demiş. Sümerlerden kalan çiviyazılarında da, "Şu gençliğin hali n'olacak?" anlamına gelen yakınma sözleri bulunmuş.
Sayfa 195 - İnkılâp YayınlarıKitabı okudu
Felsefenin ilk dönemlerde ki serüveni
İlkçağ Yunan felsefesi bir doğa felsefesi olarak başlamıştı ama bir Tanrı felsefesi veya teoloji olarak sona erecektir. İlk Yunan filozofları evre­nin neden yapıldığını, ana maddesinin ne olduğunu ve ondaki oluş ve değişmenin yasasını araştırmışlardı. Sofistler ve Sokrates buna bir tepki olarak doğayı bir yana bırakıp insanla, toplumla ilgili konulara eğilmişlerdi. Pla­ton ve Aristoteles, bu iki ilgiyi birleştirmiş, insan ve toplumla ilgili prob­lemleri evren ve Tanrı ile ilgili olarak geliştirdikleri genel metafizikleri için­ de ele almışlardı. Helenistik dönem felsefesi ise hemen hemen tümüyle in­san merkezci bir zemin üzerinde ilerleyerek insanın yapısı, evrendeki yeri ve mutluluğu ile ilgilenen bir antropolojiye, bir ahlak felsefesine dönüşmüştü. İsa'nın doğuşunu izleyen ilk yüzyıllarda ise ahlakla ilgili problemlerin felse­fenin ilgi odağından tam olarak uzaklaşmamakla birlikte ruhun kurtuluşu, gelecek dünyadaki hayat, Tanrı-evren arası ilişkiler gibi özü itibariyle din­sel diye adlandırılabilecek problemierin felsefenin merkezine yerleştiği gö­rülmektedir. Stoacılığın son döneminde açık bir şekilde ortaya çıktığına ta­nık olduğumuz bu gelişme Yunan felsefesinin son büyük akımı olan Yeni­ Piatonculuk ve onun en önemli temsilcisi olan Plotinos'ta doruk noktasına ulaşmaktadır
Sayfa 20 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Tüm çabalarımız, tüm uygarlığımız, tüm inancımız, alabildiğine hasta düşümüş kıvancımız ve yaşam isteğimiz, her şey çukuru boylayacaktı. Kültür dünyamız bir gömütlüktü; İsa ve Sokrates, Mozart ve Haydn, Dante ve Goethe gömütlüğün paslanmış tabelaları üzerindeki isimlerden ibaret başka bir şey değildi artık.
Tektanrıyla tanıştırıldığımızdan yana kafalarımız karışık. Sen eski Yunan'da Platon'un, Sokrates'in, Aristoteles'in düşüncelerini pohpohla, sonra da gel tanrılarını ciddiye alma. Musa'nın Kızıldeniz'i ortasından yarıp yürüyerek geçmesi, İsa'nın Tanrı'nın oğlu olması, Muhammed'in Burak sırtında
İsa ve Sokrates'in davaları da benzerlikler gösterir. İkisi de belki af dileyerek hayatını kurtarabilirdi. Ama işi sonuna kadar götürmezlerse, kendilerine düşen göreve ihanet edeceklerini düşündüler. ve başları dik olarak ölüme gitmeleri ölümlerinden sonra da binlerce kişinin onlara inanmasını sağladı.
Yanlış anlaşılmak o kadar kötü bir şey mi ki? Pisagor yanlış anlaşılmıştı, Sokrates de, İsa da, Luther de Kopernik de Galileo ve Newton da, ete bürünmüş her saf ve bilge ruh da yanlış anlaşılmıştı. Büyük olmak yanlış anlaşılmaktır.
Reklam
İnsanlık yeryüzünde Yüce varlığın ruhudur ve bu yüce varlık sevgi ve iyi niyeti emrediyor. Fakat insanlar bu öğretilerle alay ediyor. Nasıralı İsa dinledi ve çarmığa gerildi. Sokrates bu sesi duydu ve takip etti, o da bedenin kurbanı oldu. Nasıralı ve Sokrates takipçileri İlahinin takipçileridir ve insanlar onları öldüremediği için alaya alarak ‘Alay konusu olmak öldürülmekten daha acıdır’ dediler. Kudüs Nasıralıyı öldüremediği gibi Atina da Sokrates'i öldüremedi. Onlar hâlâ yaşıyor ve sonsuza dek yaşmaya devam edecekler. Alay İlahi takipçiler karşısında zafer kazanamaz. Onlar yaşıyor ve sonsuza kadar da büyüyecekler.
Nadir istisnalar dışında (Sokrates ve İsa gibi), hepimiz kendimize tahammül edebilmek için dünyanın bize saygı duyduğuna dair birtakım işaretler arar, onlara bel bağlarız.
Asırların yalanları, aşkın yalanları Sokrates'in, Blake'in ve İsa'nın yalanları sonu gelmeyen bir ölümde komşuların ve mezar taşların olacaklar senin.
Sayfa 47 - Parantez YayınlarıKitabı okudu
Bilge bir insan gibi davranmanın felaketi.
Hindistan, Çin ve japonya' da bu kadar çirkin bir olay asla yaşanmadı - Sokrates zehirlenerek öldürüldü. Kudüs'te oldu - İsa çarmıha gerilerek öldürüldü. İran'da Mısır'da başka ülkelerde oldu- pek çok bilge insan öldürüldü, katledildi. Hindistan'da, Çin'de veya Japonya'da asla olmadı, çünkü bu üç ülkede insanlar bilge bir insan gibi davranmanın felaketi davet etmek olduğunu fark ettiler.
Sayfa 40 - @butikyayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Kötülük ve ölüm ruhu sevinçle şöyle devam etti: Benim Kabil'im senin Habil'ini öldürdü. Benim Delila'm senin Samson'unu kör etti. Benim paganlarım senin peygamberlerini öldürdü. Benim gücüm senin Sokrates'ini zindanında zehirledi. Golgota tepesinde İsa'yı çarmıha ben gerdirdim.
Sayfa 129Kitabı okudu
"Atinalılar
Sokrates
Sokrates
'i ölüme göndermekle ne kazandılar? İşledikleri suçun cezası olarak kıtlık ve salgın hastalıklar meydana geldi. Samoslular
Pisagor
Pisagor
'u yakmakla ne kazandılar? Bir anda memleketleri su altında kalıverdi. Yahudiler bilge krallarını idam etmekle ne kazandılar? Tam bundan sonra krallıkları yok edildi. Tanrı bu üç bilge adamın öcünü alarak adaleti sağladı: Atinalılar açlıktan öldüler, Samoslular denizin suları altında kaldılar ve Yahudiler ise yıkıma uğrayıp dağıldılar ve sürgünde yaşıyorlar. Fakat Sokrates ile iyilikleri ölmedi;
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
'un öğretilerinde yaşamaya devam etti. Pisagor ile iyilikleri ölmedi; Hera heykelinde yaşamaya devam etti. Bilge kral da iyilikleriyle ölmedi; verdiği öğretişlerinde yaşamaya devam etti."
21.yy'da değişen pek bir şey yok gibi.
İnsanoğlu yirminci yüzyılda yaşamakta; çoğu insanın beyniyse hala Taş Çağı'nda yaşıyor. İnsanların büyük çoğunluğu bağımsız olma, akılcı, nesnel olma olgunluğuna henüz erişemedi. İnsanoğlu...yetkeye, paraya, egemen devlete, ulusa tapıyor; öte yanda insan ırkının büyük tinsel liderlerinin, Budha'nın, pey­gamberlerin, Sokrates'in, İsa'nın, Muhammed'in öğretilerine sahte bir bağlılık gösteriyor - bu öğretileri bir batıl inançlar ve putperestlik ormanına dönüştürmüş bulunuyor.
Sayfa 15 - Say Yayınları.
İsa'nın bu savunması > Sokrates'in savunması
Yeni Ahit'e göre, çarmıha gerilmeden kısa süre önce İsa'nın üzerine bir kadın 300 denarii değerinde pahalı yağ döker. İsa'nın havarileriyse kadını bu kadar büyük bir parayı boşa harcayacağına fakirlere vermediği için eleştirirler, ama İsa kadını savunarak "her zaman fakirler olacak ve istediğiniz zaman onlara yardım edebilirsiniz. Ama beni her zaman bulamayacaksınız,"der.
Sayfa 266Kitabı okudu
553 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.