Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ezgi zehra demir

Konuşmadılar. Tanıdıkları insanlara yeterince borçları vardı. Bir de hayata borçlanmak istemediler. Onun için aldıkları her nefesi geri verdiler.
Reklam
Ağaçlar hep en etkileyici vaizler olmuştur benim için. Ormanlar ve korularda halkalar ve aileler halinde yaşayan ağaçlara hayranım ben. Tek başına duran ağaçlara daha da hayranım. Yanlız insanlar gibidir onlar.
Ahlaksızlık kendi başına da çirkindir, iticidir; ama olanca tertemizliğiyle düşlerimize süzülen güzelliğe bulaşınca büsbütün itici olur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Öyle huzurluydu ki sesi mutluluk denen haltın iyilikle alakası olmadığını o zaman anladım
Love will come and when love comes love will hold you love will call your name and you will melt sometimes though love will hurt you but love will never mean to love will play no games cause love knows life has been hard enough already
Reklam
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Tek ilaç şarap yardımıyla unutmaktır; afyonun ve uyuşturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur. Ama ne yazık ki bu tür devaların da etkileri geçicidir, acıyı kesecekleri yerde çok geçmeden daha da şiddetlendirirler.
Hiçbir şey durağan değil. Her şey parçalanıp dağılıyor.
Sayfa 121Kitabı okudu
Hayatta ne kadar dürüst olursan ol, insanların ancak kendi gerçeklerine en yakın olan şeyleri görebildiğini Nora artık anlamıştı.
Sayfa 237Kitabı okudu
İnsan olmak, dünyayı sürekli indirgeyerek anlaşılabilir ve basit bir anlatıya dönüştürmek demekti.
Sayfa 146Kitabı okudu
Belki de Nora bu işi cidden beceremiyordu. Yaşamayı.
Reklam
yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. haydutlar hem kalabalık hem de işinin ehliymiş. onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. ancak ne kadar vururlarsa vursunlar bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. sonunda korkup kaçmışlar. dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. gel gelelim güzel kadının her dokunuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. içten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarına yığılmış, ölmüş.
Herkes mutlu yaşamak ister ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinleri kördür
İnsanlar yıldızların peşinden koştuklarını sanırlar ama sonları bir kavanozun içindeki kırmızı balığa benzer
Ama o andan sonra, Hermione Granger arkadaşları oldu. Bazı olaylar vardır, dostluklara yol açar, dört metre boyunda bir ifritin canına okumak da öyle bir olaydı işte.
Sayfa 160Kitabı okudu
Sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkılıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir rüyadır
Sayfa 244Kitabı okudu
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.