Cennetin bütün yaratılmışları. Âdem'le Havva'nın utancının ağırlığından, ayıbının dehşetinden daha kurtulmamışken. Ama affet yakarışını dinlemiş ve Âlemlerin Rabbi'nin affettiğini de bilmişken. Ferahlamışken.
Çok geçmedi. Uğultu dindi , gölgeler seyreldi , karanlık hafifledi. Belli ki kelâm inecekti cennet sakinlerinin üzerine, ilâhi hitap işitilecekti.
Hitabın haşmetinden, kalbine inen azametten Âdem öyle ezildi ki gözlerini kapadı. Ateşler içinde kaldı. Dizlerine kadar Cennet toprağına battı. Duyduğu ses daha evvel duyduklarından bambaşkaydı. Aslında ses aynıydı da Âdem'in duyuşu başkaydı.
Azap etme değil azarlama vardı bu hitapta. Sonsuz ceza değil, kaderin hükmü gerçekleşirken, vasıtasız aracısız son bir kınama. Ses sese katılırken, son bir hatırlatma, uyarma.
Azamet zamiriyle Biz, deniyordu.
Bundan sonrası: Meydan-ı kaza.
Önce başlangıcı duyuldu cümlenin, emir kipindeydi: İnin.
Arkasından asıl kısmı geldi: Düşman olarak yaşayın.
Hükmü tamamlandı: Ve dünyada bir süre kalın .
Geceyarısı, karanlık bir bozkırda
Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
İçinde onca insan, içinde dünya...
Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkûm
Ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
Haklı olan kim bu kargaşada?
Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
Ucu bucağı olmayan bu çığlığın
Ortasında nasıl barışılabilir?
Anlamak isterim, hangi yasa
Bir
Belki de hepiniz yalnızca bu anı düşünmüşsünüzdür; karanlık bir odadasınız , sadece ikiniz ve başka hiçbir şey yok ; ne öncesi ne sonrası … Yalnızca bu deneyim , paylaşılan bir sır , tıpkı geniş bir ovada ufak bir elmas , çamurun içinde bir yüzük . Ve insanlar hep demez mi “ Anı yaşamalısın” diye ? Ancak ne yazık ki hiçbir an izole değildir . Sonrasında gelen her şeyle bağlantılıdır ve onlar da aynı yüz ekşiten bağlantılarla birleşmiştir ; ağır sonsuz bir zincirle bağlı , nereye gitsen taşımak zorunlu olduğun demirden bir gülle .Her şey birbirinin üzerine inşa edilmiş , her an çökecek gibi duran titrek bir Jenga kulesi gibi .
_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor.
_Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur.
_Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler,
Bütün gece ileri doğru baktım. Ölüm ya da ölüm sonrası böyle olmalıydı: Her tarafta sonsuz ve derin derin inleyen karanlık. Bu karanlıkta benden bir düşünce, bir sezgi yaşayacak mıydı? Yoksa bu anlatılmaz uğultuya, sonsuz baş mı eğecektim?
Her şey ifade özgürlüğü ile başlar düşündüklerimizi ifade etmenize izin verilmiyorsam düşünceyi ilerletme imkanınız da yok demektir.
Ortaçağ bu açıdan insanlık tarihinin en karanlık dönemidir.İIkçağdan bile karanlıktır. Çünkiü din, ifade etmeyi yasaklamış dolayısıyla düşünmeyi engellemiş ve bilimin önüne set çekmiştir. Asında bilimin önüne set
geceyarısı, karanlık bir bozkırda
ışıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
içinde onca insan, içinde dünya...
soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
haklı olan kim bu kargaşada?
ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
ucu bucağı olmayan bu çığlığın
ortasında nasıl barışılabilir?
anlamak isterim, hangi yasa
bir
Yahudinin elleri, yarı saydam alacakaranlıkta,
Durmadan gözlük parlatıyor.
Can çekişen öğle sonrası korkudur,
Soğuktur ve aynıdır bütün öğle sonraları .
Eller ve sümbül mavisi hava
Ki ağartır getto köşelerini
Asla var olmayan bu sessiz,
Açık bir labirenti hatırlatan adam için
Huzuru kaçmayan şöhretten -ki yansıması
Başka bir