Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Biliyor musun Ege, ben senin göz rengini bilmiyorum! Ne görüntülü aramada ne fotoğrafta net olarak görebildim!” Siz hiç, birinin fotoğrafını saatlerce incelediniz mi? Ben inceledim. “ Ela “ Yazdı, “Ara ara yeşile kaçan, ara ara kahverengiye dönen ela gözler.” Dünyanın en güzel gözleri yani. “Hadi gözlerinin göründüğü bir fotoğrafını at!” Tam
Sayfa 155Kitabı okudu
“Annelerin annesi...”
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
Reklam
Bir referandum. Halk evet derse sorun yok ama hayır derse, yanlış karar vermiş olacak. Ve hadi bakalım, konu üzerinde bir kez daha düşünülecek.
Sayfa 25
Üstümde yalnızca şortum ve çoraplarımla en yakın odaya giderek kapıyı çaldım. "Hey. Ben Henry Chinaski'yim, ölümsüz yazar! Açın! Size bir şey göstericem!" Kızlar gülüşüyorlardı. "Tamam, şimdi..." dedim "Kaç kişisiniz bakalım orada? 2? 3 ? Farketmez. Üçünüzü de halledebilirim! Sorun değil! Beni duyuyor musunuz? Açın hadi! KOCAMAN mor bir şeyim var! Dinleyin, kapıya vuruyorum onunla!" Kapıyı yumrukladım. Kızlar gülüşüyorlardı
“Seni dinlemek istemiyorum, seni görmek istemiyorum Baran. Neden beni rahat bırakıp da eski sevgilinin yanına gitmiyorsun?” “Ela benim sevdiğim tek kadın sensin ve bunu sende biliyorsun. Sadece anlatmama izin ver. Yemin ederim onu ben öpmedim, o birden-“ derken elimi kaldırıp lafını kestim. “Sorun o öpücük mü zannediyorsun sen hâlâ? Tamam, hadi bunu kabul edelim. Bu konuda seni affettim, onu sen öpmedin. Ya beni ailenin evinde bırakıp onu görmeye gitmen için ne diyeceksin, hem de hâlâ senin yatağında uyurken!” dediğimde suratını sıkıntıyla buruşturdu. “Ela sadece ona yardım etmek istemiştim, yemin ederim başka niyetim yoktu.”
OHHAAA!..
Sığır, davar, geyik ve gergedan cinsinden özür dileyerek... "Arı dil","Öz Türkçe" deyip durursun, Kabuk Türkçe var mı ulan boynuzlu? Akıl'ı beğenmez ,"us" uydurursun, Bir değil, beş değil hilen boynuzlu. Lokantanın adı "sosyal otlangaç", Ana "doğuraç"mış, baba "doğurgaç"... Zehirin
Sayfa 41
Reklam
“Üstümde yalnızca şortum ve çoraplarımla en yakın odaya giderek kapıyı çaldım. "Hey. Ben Henry Chinaski'yim, ölümsüz yazar! Açın! Size bir şey göstericem!" Kızlar gülüşüyorlardı. "Tamam, şimdi..." dedim "Kaç kişisiniz bakalım orada? 2? 3 ? Farketmez. Üçünüzü de halledebilirim! Sorun değil! Beni duyuyor musunuz? Açın hadi! KOCAMAN mor bir şeyim var! Dinleyin, kapıya vuruyorum onunla!" Kapıyı yumrukladım. Kızlar gülüşüyorlardı. "Chinaski’yi içeri almıyorsunuz ha! Hastirin!" Yandaki kapıyı denedim bu sefer. "Hey, kızlar! Son yüzyı­lın en iyi şairi karşınızda! Açın kapıyı! Size bir şey gösteri­cem! Vajinal dudaklarınıza tatlı bir et lokması!" “
Yani bir bakıma öznel deneyimi bir kenara bırakıp sorunun bir gün çözüleceğini umarak beynin nasıl çalıştığını çözme işine mi odak. lanmış durumdasın? Öznel deneyim denilen bu zor sorun hakkında gerçekten ne hissediyorsun? Herhangi bir anda birlikte ateşlenen bir nöronlar koalisyonunun mevcut olduğuna ve bunların hemen hemen aynı anda ve muhtemelen de belirli bir eşiğin üstünde ateşlendiğine inanıyorum. Edelman ve Tononi bu örneği vermeyi çok sever; belirli bir görüntü görüyorsanız aslında bu, görebilmenizin mümkün olduğu uçsuz bucaksız görüntüler içerisinden yalnızca bir tanesidir. Örneğin, şu anda motosikletler hakkında düşünüyor olabilirim, ama bunu söylememden önceki anda düşünmüyordum. Gördüğünüz gibi, gerçekleşmeyen birçok etkinlik de mevcut. Bu yüzden BNB'ler de, belirli bir andaki nöronların yalnızca küçük bir kısmına bağlıdır. Bunun yüzdesini söylemekten hoşlanmayız ama yüzde bir, hadi bilemedin yüzde on olsun.
Sayfa 92 - Francis Crick
Ama arada kalanların hepsini işitiriz, her düşen darı tanesini işitiriz, ardımıza bakar ve kendimizi görürüz, her defasında biraz daha yakın, tüm yaşam boyu biraz daha yakın. Susuzluktan öleyazdığımızda, tuzlu kaşık dolusu neşe ve özenle damıtılmış küçük ve usul bir can çekişme, daha ne istiyorsunuz. Kalbin yerinde bir kalp mi? Hadi hadi. Ama buna karşılık, yoldan geçen birine gideceğiniz yeri sorun, elinizden tutup, söz konusu yere, binbir dolambacı aştıktan sonra götürecektir. Boz renkli büyük bir binadır, bitmemiştir, hiçbir zaman bitmeyecektir, iki kapılıdır, biri girenlere, biri çıkanlara ayrılmıştır, pencerelerde dışarıyı izleyen yüzler vardır. Hiçbir şey sormamalıydınız.
Öyle oturup saatlerce ondan bundan yakınıp, eleştiriler savurarak vakit öldürmüyorlar, bir sorun ortaya çıkınca, içlerinden hiç değilse birisi, "hadi bir çaresini bulalım," önerisiyle öne çıkıyordu.
239 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.