Gözlemlediğim kadarıyla pek çok kişi bu kitabı yarım bırakmış veyahut bir şey anlamadığını öne sürerek beğenmediğini dile getirmiş. Ben de bu karmaşıklığa bir nebze de olsa açıklık getirme amacı ile bir inceleme yazmak istedim.
Fyodor Dostoyevski külliyatı kronolojik okuma maratonumun 11. kitabı olan
Zamanında bir video izlemiştim KPSS için oradaki beyefendi anlatıyordu bir anısını. Biri kızını getirmiş okula kayıt için ve şöyle demiş 'hoca buna okuma öğret ama yazma öğretme .' E tabi haliyle merak edip sormuş öğretmenimiz de 'niçin ?' diye aldığı cevap da 'yarın öbür gün erkeklere mektup yazar' olmuş. İşte biz
Mesele İslâmdan uzaklaşmış olmamız, İslâmın sadece inanmaktan ibaret olmadığını ekseriyette inandığını yaşama dini olduğunu sizler de biliyorsunuz. Konuya buradan baktığımızda benim istediğim Rabbimin razı olduğu Müslüman bir kadın olmak. Son zamanlarda yaptığım her şey de bunun içindi, önceliğim Rabbimin rızası. Bunun nasıl olacağı yüce kitabımız
~~~~~~~~~~KİTÂB-I AŞK~~~~~~~~~~
Türk ve Dünyâ Edebiyatı’ndan aşka, sevdâya, muhabbete dâir alıntılar... Katkıda bulunmak arzu eden sevgili okurlar davetlidir; lütfen buyrunuz!..
1
Sevgiliye sadakatin özü ve özeti, aşkını sır gibi saklamak, iyilik gördüğünde de, kötülük gördüğünde de bu tavrı değiştirmemektir...
Kitab-ı Aşk, İskender Pala
...Diğer bir kısım ulemamız da sigaranın kesinlikle haram olduğuna hükmetmiş ve bu konuda çeşitli kitapçıklar yazmışlardır. Necd ulemasının çoğu sigara için haramdır demişlerdir. Bilhassa din aliminin meslekdaşından sigara alıp içmesi olayına çok kızmışlardır. Nitekim zamanında Mearifi Suudiyye'nin Müdürü Katar ulemasının büyüğü, Allame Şeyh
Acıları sahiplenip hissedeni,
Anlamlandıramayacağımız duyguların ilmek ilmek işleyicisi,
Noksan duyguların garip hüznüne sahip çıkanı,
Hâsılı, elem ve kederin sırdaşı..
Yani bize çok yakın, tenimize nüfuz edebilecek kadar..
Bir insanın yüreğinde yangın olurda nasıl Nazım Hikmet'in kelimeleri o ateşe odun taşımaz?
Gönlü kırık, mahzun bir
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun.
_İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir.
_Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur.
_İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz.
_Yanlış anlayanlar tarafından
Yazarla ücretli öğretmenlik yaptığım zaman tanıştım. Covid sebebiyle staj yapmadan okulu bitirmek durumunda kaldığımız için hiçbir tecrübem olmadan bir lisede kendimi bulmak beni büyük bir stres altına sokmuştu. Okul müdürü ile görüştükten hemen sonra kendisi beni Aydın Hoca'yla tanıştırdı ve durumumdan bahsetti. Aydın Hoca beni sadece birkaç
Yalnızca bir cümleyle şiir yazılabildiğine dair düşüncelerim, bundan birkaç yıl önce Bülbülü Öldürmek romanını okumamla şekillenmişti. İçinde haftalarca düşünmeme sebep olan, uyandığımda, gün içinde gerekli gereksiz anlarımda sayıklamama sebep olan bir alıntısı ile şiirlere karşı bakış açım tamamen değişmişti. Elbette teknik kuralları gereği
Bir rahmi paylaşan iki bebek varmış ve biri diğerine demişki;
+ Sence doğumdan sonra hayat varmıdır?
- Tabiki doğumdan sonra hayat kesin olmalı.
Belki biz burada daha sonra gelecek olana hazırlanıyoruzdur.
+ Saçmalık doğumdan sonra hayat falan yok.
Ne tür bir hayat olabilirki?
- Bilmiyorum ama burada olduğundan daha çok ışık olabilir. Belki ağzımızla yer bacaklarımızla yürürüz.
+ Bu absürt, yürümek imkansız ve ağzımızla yemek saçmalık. Zaten göbek bağımız ihtiyacımız olan bütün gereksimimizi sağlıyor.
Ve daha önce oradan dönen kimse olmadı.
Doğum hayatın sonu.
- Peki, bilmiyorum ama anneyi göreceğiz şüphesiz ve o bizimle ilgilenecek.
+ Anne mi ? Gerçekten anneye inanıyor musun? Şuan o nerede ?
- O bizim etrafımızda.
+ Ben onu görmüyorum. Yani mantıklı olan şey onun var olmaması.
- Bazen, sesiz olduğunda onu duyabilirsin, onu algılayabilirsin, onu hissedebilirsin ve onu algılayabilirsin.
"İnsanın sonunda ne dereceye kadar rezilleşeceğini hayal bile edemezsin." Dostoyevskinin Suç ve Ceza'dan yaptığım alıntısını tam da bu romanın ana karakteri Heatcliff karşılıyor diyebilirim rahatlıkla. Emily Bronte'nin ilk ve tek olma özelliği taşıyan bu romanı nereden geldiği belli olmayan Heatcliffin nereye varacağını tüm acımasızlığıyla gözler önüne serecek, hatta bu kadarı da olmaz diyerek sizi dehşete düşürecek. Bana kalırsa roman okunmaya başlandığı andan itibaren okuru içine alıyor ve akıcılığının yanı sıra merak da uyandırarak kitabı elinizden bırakmamanıza vesile oluyor. Romantik bir aşk hikayesinden ziyade, aşkın sancılı halini ve insana neler yaptırabileceğini ince ince işlemiş olan bu romanın son sayfasına kadar kasvet bulutları size eşlik edecektir. Karakterlerin derinliği olaylara her birinin penceresinden bakma isteği doğurup, empati kurmanızı sağlayacak yine de bir yerlerde sizi arafta bırakacak. Yani bir karaktere üzülüp üzüldüğümüze üzüleceğiz ya da karakteri aynı anda hem haklı hem de haksız konumda göreceğiz. Hep bir ikilem ve karakterleri net olarak benimseyememe durumu hakim olacak. Tercih ettiğiniz takdirde, iki kişilik bir duygunun sınırlarını aşarak başka birçok kişiye daha mal edilmesi ve bitmek bilmeyen öç alma hırsının önüne geçilememesi sonucu oluşan, olaylar zincirine tanıklık edeceğiniz bir roman. Okunmaya değer bir başyapıt olduğu şüphesiz.
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 202142,1bin okunma