Hayat hep yarımdır...
Bir Kürt olarak Selahaddin Demirtaş'ı sevdiğimi söyleyemem. Ve bir kitap aşığı olarak da onun kitaplarını alıp okumak hiç aklımın ucundan geçmedi. Kitap isimleri çekici gelirdi, çok duyardım çevremde. Ama yine de merak edip almazdım. Bu nedir, elinde okursun diye soracak olursanız, bir arkadaşın hediyesidir. Aldım,
Gölge İz Bırakmaz
Merhabalar... Gölge İz Bırakmaz adlı kitabı hiç beğenemediğimi ve kendimi zorlaya zorlaya okuduğumu söyleyerek başlamak istiyorum. Kitap hakkında öncelikle o kadar çok övgü vardı ki, bende harika bir polisiye gerilim okuyacağımı
yürü, diren kendine
kirli harmaniyen gene de daha güzel
lekesiz bir acı daha güzel kendine
kentin uçurumlarından sıçra
buz tutmuş gönülleri
bloklarda dar içleri
minibüslerde sıkışmış
duraklarda manavlarda dar içleri
Yıldırımın düştüğü bir ruh benimkisi
Afet nedir bilmeyen dibini gösteren bir yaşamın heyecanının bizatihi
Mutlu sonların alışık olmadığı
Maviye sürgün bir yaşantının kendisi
Anlık heyecanları hisseli paylaştıran dakikaların kesişimi
Gördüğüyle yetinmeyi bilen
Aşkta hiçbir zaman hak istemeyen
Bir duygu şelalesi benimkisi
Yalnızlığı börküyle nişanlı
Sevdanın bir kulpundan tutmuş
Bitmesi beklenen sancının
Mucizeye yakarışı...
19/9/2023
Pınar PEKĞÖZ
Eğer bir kadın hangi malzemeden yapılmış olduğunu görmek için ona bakmayı ihmal eden, "Bu kişiyi yönlendiren nedir?" diye sormayı beceremeyen ve onu olumlu yönde cesaretlendirecek ya da ona meydan okuyacak çabalar göstermeyen bir örgütlenmenin,derneğin ya da ailenin bir parçası olmaya çalışıyorsa... o zaman gelişme ve yaratma yeteneği azalır. Koşullar ne kadar çetinse, o da hiçbir şeyin büyüyemeyeceği tuzlu,çorak topraklara o ölçüde sürgün edilir.
5 üzerinden en fazla vereceğim 1 puandır. Fazlası da verilmez bu kitaba.
Gereksiz boş ve haddi aşan laflarla süslenmiş okunmasını tavsiye etmediğim bir kitap. Yazarımızın kendisi Hristiyan bir Arap. Kendince tarih kitabı yazmış ama ne tarih yahu! Günümüz kendini bilmez Arapların Türklerle alıp veremediği ne var bilmiyorum. Lakin kitapta Türkleri
Vâreden’in adıyla insanlığa inen Nûr
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır âb-ı hayat
En müstesna doğuşa hâmiledir kâinat
Ne güzel bir giriş, dünyaya ne güzel bir geliş... Toprağı kirlerinden arındıran o Yağmur için, rahmet vadilerinin
Hayat, unutmaktan başka nedir ki zaten? Mutluluk, artık hiçbir şey hatırlamayan birisinin aldığı keyiften ve huzurdan başka nedir? İnsanlık, yani cenneti kaybetmek, yani yeryüzüne iniş, sürgün, çöl, gurbet, yalnızlık, kurtla, kuşla, karıncayla, sinekle, aynı ortamda yaşamak ve paylaşmak. Mutlu kimse, insan olduğunu külliyen unutmuş bir bedbahtır. Bedbaht kimse ise, henüz başından geçenleri hatırlamakta olan ve var olan oluşunun acısını hala hissedebilen bir bahtiyardır. Çünkü hala insandır ve hala insan olan herkes henüz unutmamış demektir!
dağılırdı saçlarınız yaz akşamı
batan güneşe karşı / kumral
susardınız ne de çok susardınız
anlaşılması güç susmanızın anlamı
sanki bir bulmaca uzun bir sarmal
uzadıkça sersem eder adamı
o zaman sevmek değil ölmek zamanı
(uzak bir kız sisli mavi susarsa
acılarla yüklüdür suskunluğu
akıl almaz tehlikeler içerir
hele hayatında
Hocam ne zaman bitecek bu zulüm?
Arkadaşlarımız alıp... ...sutsuz yere karakola götürüyorlar..
Nedir yani?
Babalarımızın yaşadıklarını bizlerdemi yaşayacağız.
Duygusal öfke…
Sahibine ne kazandırır?
Düşmanına ne kazandırır?
Sizin için babanız öldün mü?
Benim bir kez öldüm..Kör oldum..
Bu şiirin sahibi Cemal Süreya..Dersimlidir..
Sürgün hayatı 7
-Kır ortamının insanı delirtişi ile şehir ortamının insanı delirtişi arasındaki farkları düşündünüz mü hiç?
-Çılgınları hapishaneden beter mekanlarda biriktiren Batı toplumlarıyla, sağalmas sayılan delilerini toplumun sağaltması için ortalığa bırakan Doğu toplumları arasındaki farkları düşündünüz mü hiç?..
-Tatlı kaçıkları acılı kaçıklardan ayıran şey nedir? Kıl inceliğinde bir şey mi, kahkaha kalınlığında bir şey mi?
-Hasan Kaçan’ın Deli Ziya’sı büyüklüğünde kaç şairimiz var?
-Yıldırım Aktuna’yı belediye başkanı olarak gördüğünde, belediye sakinleri ne gibi hisler duymuşlardır?
-Bizans prensleri Adalar’a sürüldüğü gibi, Osmanlı paşaları da oraya sirfün edilmişti. Bugün Adalar’da kaç sürgün vardır? Kaç deli yaşamaktadır. Adalar’ın favnası (kediler, köpekler vs.) arasında da çıldırdı olaylarına rastlanmakta mıdır?
-Kır delileriyle (osuruğu cinliler!) şehir delilerinin adlandırılması arasındaki semantik ve semiolojik farklar, onların tarihlerine de ışık tutar mı? Söyleyin ey üşütük’ler, hent’ler, kontak’lar, söyleyin ey tahtası eksik’ler, denyo’lar, düttürük’ler, dağıtık’lar, fıttırık’lar, manyamış’lar, sıpıtık’lar, tozutuk’lar…
-Şehir/meşhur/teşhir aynı kökten mi gelir? Çırılçıplak dolaşan teşhirci delilerin, ayrıca flaşör’lerin şehr köküyle bağlantıları bulunabilir mi? Köy tenhalığında flaşör yaşayabilir mi?
…
Deli miyim, delirmek üzereyim mi? Üzere miyim? Üzereyim mi? Düzeleyim mi?
Aristoteles sürgün edildi, Sokrates
baldıran zehri içti, Epaminondas ise sersem ve yoz birtakım
demagoglar karşısında akıl ve erdem yönünden üstün olduğunu kanıtladığı için yargılandı.
Hemen hemen pek çoğumuzun okuduğu 1984'ün yazarı George Orwel'ın da hocası olan Aldous Huxley'in bu Cesur Yeni Dünya'sı "HERKES HERKESE AİTTİR" görüşü üzerine kurulu sonsuz mutluluk, Duygulardan yoksun,Aile, Anne, Baba sevgi, sadakat, evlilik vesaire insan doğasını oluşturan tüm bu güzel duygulardan yoksun olduğu,