Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Anlat bana tanrıça, binbir düzenli yaman adamı, kutsal Troya'yı yerle bir etmişti hani, sonra sürünmüş durmuştu ordan oraya, ne çok yerler görmüş, ne çok insan tanımıştı, ne çok acı çekmişti denizlerde yüreği, kurtarayım derken kendi canını, yoldaşlarına dönüş yolunu açayım derken... Ama yine de kurtaramadı onları bir türlü, taşkınlıkları yüzünden hepsi yok oldu, sığırlarını yemiş budalalar, oğlu da kapatmış onların dönüş yolunu. Al bir yerinden tanrıça, anlat bize de.
Kadın neden Adem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştır ?
Bundan 5 000 yıl önce çiviyazısını icat eden Sumerliler, zengin bir edebiyatı da yaratmayı başarmışlar. Bu edebiyatın izleri, özellikle tektanrılı dinlerin kitaplarına da girerek zamanımıza kadar ulaşmıştır. Bunlar arasında etkisi çok belirgin olan konulardan biri, Sumerlilerin "cennet efsanesi"dir. Bu efsaneye göre, Yer Tanrıçası Ki,
Reklam
Belgelerden Anadolu kadınının çok özgür olduğu görülüyor. Anadolu'da şehir krallıklarında kraliçe olarak görev yapan kadınları görüyoruz. Halk kadınlarının da ticari işlerde erkekler gibi çalıştıklarını öğreniyoruz. Bu kadınlar; Asurlarla alışveriş yapıyorlar, borç alıp veriyorlar, borçlarını ödeyemediklerinde genç kadınlar, hatta evli çiftler rehin olarak tutuluyor. Borçlu kadınlar, yapacakları işleri belirten bir tür taahhüt senetleri yazmışlar. Ayrıca Sumer'deki gibi kardeşleri, çocukları ve kocalarıyla ortak iş yapıyorlar. Evlilikte kadınla erkek eşit. Ayrıldıklarında mallar eşit olarak bölüşülüyor. Evlilik tekeşli ve bu, belgeleniyor. Belgelerde "başka bir eş alamaz" kaydı bulunuyor. İki yıl içinde çocuğu olmazsa kadın kocasına bir köle alabiliyor, fakat köle bir oğlan doğurur doğurmaz, onu istediği gibi satabiliyordu. Kadın çocuk doğurmadığı için boşanmıyordu. Boşanmada her iki taraf eşit haklara sahip. Çocukların vesayeti annede. Erkek çocuklar için bir nafaka vermek zorunda. Anadolu kadınının 4000 yıl önce bu kadar özgür olması, Ana Tanrıça kültünün ve anaerkil ailenin sürdüğünü göstermektedir.
Sayfa 200Kitabı okudu
Bir şeye yüz yüze, açıkça baktığımızda bile, gözlerimizin alıp getirdiği izlenimleri içerimizdeki istek ve gereksinimlere göre renklendirip biçimlendiririz. Gabriel kızın yüzünü daha ilk baştan açıkça görebilseydi bile, çok ya da az güzel diye değerlendirmesinin kaynağı, o sırada ruhunun bir tanrıça arayıp aramayışına dayanacaktı.
"Çok ama çok eski zamanlarda alfinler Tanrıça olmak, göğe çıkmak için çalışırdı. Bazıları göğe tırmandı da. Tufandan sonra, yeniden yaratılışta o mertebeden kimse kalmadı yeryüzünde. Hepsi gökyüzüne çekildi. Sonra koruyucular atandı ve onlara yeryüzüne iniş izni verdiler."
296 syf.
1/10 puan verdi
Her şeyden önce uzak hatıralarım vardı benim, onu önce rüyalarımda yaşadım, sonra yıllar içinde sözcüklerimi buldum, gerçeğimi buldum, bulduğum anda tüm anılarım hikâyelere dönüşmeye başladı. Hangisi gerçek, hangisi hayal artık bilemiyordum. Kâh unuttum kâh hatırladım. Unutulmaya yüz tutan tüm hikâyelerimi derin sulara batırdım, göklere saldım, üzerine topraklar attım. Böylece kaybettiğimi sandım ya da kaybettiğimi umdum. O gece kendi içime uzandım, orada uzun süre sere serpe yattım. Ve nakış işlercesine kendimi yeniden yarattım. Kıymetli bir cevher çıkarırcasına, zahmetle, kanımla, canımla içimden çekip çıkardım. İşte anlatılmaya değer yegâne hikâyem de bu oldu.” Neylan, narsist heykeltıraş Levent’in hünerli elleriyle acılı, eksik, hüzünlü, seven ama sevilmeyen, yaralı, kırgın bir tanrıça olarak şekillenirken, kendi hikâyesinin çok uzak topraklarda, nergis kokulu bir kasabada yazıldığını bilmiyordu. Bir gün annesinin verdiği bir haber, Levent’ten koşar adım uzaklaşan adımlarını o kasabaya çevirdi. Hayatla hikâyenin iç içe geçtiği bu büyülü topraklarda Neylan köklerini, kendisinden gizlenen gerçekleri bulacaktı. Her yeni yolun sonunda yeni bir insan, yeni bir hikâye vardı.
Uzak Bir Masal
Uzak Bir Masalİrem Uzunhasanoğlu · Doğan Kitap · 2023103 okunma
Reklam
Berat Kandili
Sümer'de sosyal adaleti koruyan Tanrıça, senede bir kere insanları İyi veya fena hareketlerinden dolayı yargılar, kötüleri cezalandırır. Bu inanış İslam'a Şaban ayının 15'inde Berat Kandili olarak girmiştir
Sayfa 29
Çok takmayın
Yaklaşık 2500 yıl önce filozof Sokrates, Yunan tanrılarına inanmadığı için idam edildi. Bugün o yunan Tanrılarından Zeus, don markası. Tanrıça Artemis, klozet markası. Aşk ve şehvet tanrısı olan Eros, Prezervatif markası oldu. Boş yere kasmayın, bütün tanrıların sonu budur.
Üç sayısı üçlü bir tanrıça olduğu varsayılan Hekate'yle bağlantılıydı. Üç ayrı yöne bakan üç yüzü geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği görüyordu. Aynı şekilde varoluşun üç sürecini denetliyordu: doğum, yaşam ve ölüm. Üç kutsal simgesi vardı: bir anahtar, bir hançer ve bir ip. Bir yolcu üç yol ağzına geldiğinde karşısına Hekate'nin çıktığı söyleniyordu.
Sayfa 158 - Say yayınları, Hekate.Kitabı okuyor
Sumer yazar ve ilahiyatçıları, tanrı düzenini sağlayan tanrısal bir gücün varlığına inanmışlar ve o güce me adını vererek, Tanrıça İnanna'nın bu öyküsü* içinde onları bir liste halinde yazmışlardır. Tanrılar, "kültür nitelikleri ve türleri" olarak adlandırılan bu me'lerin iyi olanlarını meydana getirdikleri gibi kötü olanlarını
Reklam
No komento :D
Dünyaya yeni gelen çocukların, bir anda esen rüzgarlarla kadınların rahimlerine giren atalarının birer reenkarnasyonu olduğu şeklindeki ilkel kuram, erotik Kısrak Tanrıça kültünde de kendine yer bulmuştur.
Say yayınlarıKitabı okuyor
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Evrenin Yaratılışı
"Evrenin yaratılışı hakkındaki bilgiler, çeşitli şiirlerin giriş kısımlarından alınmıştır. Bu yazılara göre ilk önce büyük bir karışıklık gerçekleşiyor ve her tarafı şu kaplıyor. Bu suyun Namma adlı bir tanrıçası vardı. Bu tanrıça bu sudan bir dağ çıkarıyor. Bu dağın üstü gök, altı yerdir. Bu ikisinin birleşmesinden Hava Tanrısı Enlil oluyor. Enlil bu dağı ikiye ayırıyor ve üstünü Gök Tanrısı An, altını da Yer Tanrıçası Ninki ile Enlil alıyorlar. Yer dişi olarak algılanıyor. Böylece yer, gök ve hava yaratılmış oluyor. Enlil adındaki lil hava, soluk ve ruh anlamına gelmektedir. Genişleyen hareket eden bir varlık olan lil bizim atmosferimizle özdeş. İlginç olanı, tanrının yazdırdığına inanılan hiçbir din kitabında, havadan söz edilmemesidir. Güneş, ay, gezegenler ve yıldızların hemen hepsi aynı maddeden oluşmuşlar, fakat ayrıca çeşitli aydınlatma ile donatılmışlar. Gök ve yeri her taraftan kuşatan bir deniz vardı ki, hepsi bunun içinde sanki hareket etmeden duruyorlardı. Gök, kubbe şeklinde tek bir maddeyle örtülmüş olarak algılanmış. Bu maddenin ne olduğu bilinmiyor. Fakat Sumerliler kalaya gök madeni dediklerine göre belki göğü kalaydan oluşmuş gibi düşünmüşlerdir. Göğe büyük yüksek, deniyor. Burada gök ve yeryüzü tanrıları oturuyor. Yer de, yeryüzü ile onun altından oluşuyor ki, buna da büyük aşağı deniyor. Burada da yeraltı tanrıları bulunuyor."
pizistrates: atina'da ilk silahlı hükumet darbesi (solon'a karşı) güzel bir köylü kızını şehre indirip onun atena adlı tanrıça olduğunu, kendisini de tanrıça'nın seçtiğini iddia etmiştir
İNSANLAR İnsanlar, kimi iyi, kimi kötü. İrini, pisliği, cerahati. Kiminin yüreği taştan katı. Kimininse Tanrıca şefkati. Ama, hepimizin batar rahatı. Kaybettik dönüşsüz saadeti. Böyle hep dünyamızın adeti.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.