Uyarı: Din ve tanrı konusunda hassas olanlar incelememi okumayı şimdiden bırakabilir.
Marquis De Sade'ın tanrı, cehennem, cennet gibi ütopik, kutsal kitaplarda bolca sözü edilen kavramlarla maytap geçtiği muhteşem kitaptır kendileri. Sade bu kitabı özel olarak yazmamış, diğer kitaplarındaki tanrıyla ilgili bölümler derlenerek bu hale
“Çöz şu neşesiz gençliğinin bağlarını; yolu tut dört nala,
bırak dizginleri, durdur kayıp gitmesin
yaşamın en güzel günleri.” - Seneca
1. Giriş:
Bu inceleme yalnızca kitaba dair değildir. Seneca’nın hayatına, felsefi görüşlerine, esin kaynaklarına, mitolojik bağlarına, Yunan ve Roma düşünce dünyalarına ve son olarak tragedyanın edebiyat
Tanrı bizim bir dinimiz olmasını isteseydi ve gerçekten güçlü olsaydı, daha doğrusu, gerçekten bir Tanrı olsaydı, emirlerini bize bu kadar saçma yollarla mı bildirirdi?
Tanrıya Karşı Söylev hakkında konuşmadan önce yazardan bahsetmek isterim. Kitabını okurken aşırılığı, düşüncelerini ifade etme biçimi hayat hikayesini merak ettiriyordu ama yine de böylesi bir hayat hikayesi çıkacağını hiç tahmin etmiyordum.
Soylu bir ailenin oğlu olan, Fransız düşünür
Bütün aklı başında insanlar, insanları sonsuza dek mutsuzluğa gömmek için yaratacak kadar acımasız, tutarsız, barbar bir Tanrı kabul etmektense, Tanrı'ya inanmamayı çok daha kolay bulurlar.
Ah dostum, senin vaaz ettiğin tanrının var olduğu doğru olsaydı, hükümdarlığını inşa etmek için mucizelere, şehitlere ve kehanetlere hiç ihtiyaç duyar mıydı? Senin dediğin gibi, insan kalbi onun eseriyse, kendi yasasının tapınağı olarak bu kalbi seçmez miydi? Adil bir tanrıdan kaynaklandığı için hakkaniyetli olan bu yasa, karşı konulmaz bir şekilde bütün kalplere kazınmış bulurdu kendini ve evrenin bir ucundan öteki ucuna, bu nazik ve duyarlı organ aracılığıyla birbirine benzeyen bütün insanlar tanrı kabul ettiklerine gösterdikleri hürmetle de birbirlerine benzerlerdi, hepsi de onu tek bir biçimde severdi, ona tapmanın ya da ona hizmet etmenin hepsi için tek bir biçimi olurdu, dolayısıyla ne bu tanrıyı tanımamak ne de ona ibadet etme yönündeki içten gelen eğilime direnmek mümkün olurdu. Bunun yerine evrende ne görüyorum, ne kadar ülke varsa o kadar tanrı var. Ne kadar farklı kafa ya da hayal gücü varsa bu tanrılara hizmet etmenin de o kadar farklı biçimi var. İçlerinden birini madden seçmenin benim için imkânsız olduğu bu kanaat çeşitliliği sana göre adil bir tanrının işi midir?
Bana sözünü ettiğiniz bu Tanrı yüceyse, güçlüyse, adilse, iyiyse, kendisine hizmet etmemi ya da onu tanımamı bana bulmacalar ya da kaba şakalarla mı öğretmek ister?
Miguel de Cervantes Saavedra, çok okuyan bir adamdı (Don Quijote karakteri gerçek tarihsel bir şahsa dayanmasa da rivayete göre Cervantes’in karısının amcası bu tür romanlarda okuduklarına inanan biriymiş). Artık her şövalye romanının aynı sonla bittiğinden gına geldi ve bunları hicvetmek için ''Don Quijote'' adlı eseri yazdı. Gerçekten, eskiden