Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Onlar yollara düştü ve tarih değişti, onlar yollara düştü ve talih değişti ve yola düşünce onlar yeniden kuruldu sanki dünya.
Sayfa 16
Atatürk'ün Çanakkale'den ayrılışının gerçek sebebi, Alman mareşali Liman von Sanders'in tutumudur, Atatürk'ü Alman menfaatlarına uygun bir davranış içine sokma gayretidir. Yaptığı öneriler kabul edilmeyince zaten aylarca gece gündüz verdiği savaşlarla hasta olan Mustafa Kemal istifa etmiş. Alman Mareşalı da bu istifayı hava değişimine çevirmiştir. Atatürk İstanbul'a geldiğinde bu konuda Salih Bozok'a şunları söylemiştir: "Ben düşmanın çekileceğini anladığım için bir taarruz yapılmasını teklif etmiştim, fakat benim bu teklifimi kabul etmediler. Bundan dolayı canım sıkıldı, çok da yorgun olduğum için izin alarak İstanbul'a geldim. Eğer ben orada iken düşman şimdiki gibi çekilmiş olsaydı, herhalde daha çok sıkılacaktım. Burada bulunmaklığım benim için bir talih eseridir."
Sayfa 175 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
Rakı dostu olan ressam İbrahim Çallı bir akşam sofrasındadır. Sofranın geç saatlerinde İbrahim Çallı, alkol sınırını aşmış, gelişi güzel konuşmaya başlamıştı: "Size malik olmak güzel bir talihtir Paşam!"… diyordu. Bu güzel talih Türk milletine nasip oldu. Sofradaki seçkin konukların hayret dolu bakışları arasında, nutuk çeker gibi uzun konuşmasına devam ediyordu ressam. Paşa'nın zaman zaman araya girmesine bile aldırmadan -aşırı alkolün etkisiyle- bu övgü yağmurunu sürdürdü. "Siz bu kavmi kurtardınız Paşam… Vallahi … Hayır vallahi değil… güzel kokulu yasemenler üzerine yemin ederim ki… Siz…" Paşa'nın canı sıkılmıştı iyice. Sanata ve sanatçılara karşı büyük bir saygı duyuyordu. Ama, rakı içmenin de, konuşmanın da bir adabı vardı. Şimşek bakışlarını İbrahim Çallı'ya çevirdi: "Güzel," dedi… Bitti… "Yalnız sen mi konuşacaksın?… Sanatkarlar sanırlar ki yalnız kendileri duyguludurlar. Bulundukları muhitte diğerlerinin de heyecanlı ve duygulu olduğunu unuturlar. Sözü başkalarına bırakmak istemezler. Ben Devlet Reisiyim. Yanımda devlet ricalı ve milletvekilleri var. Sizlerle, hepinizle müsavi olarak bulunuyoruz burada". Durdu. Dikkatle ressamın gözlerinin içine baktı: "Sen şiir söylüyorsun… Bu rakı, insanlara neşe verir; fakat sanat vermez. Sen, burunla neşe buluyorsun. Fakat sanatı bunda bulamazsın". Sonra konuklarına döndü; özür dilercesine: "Arkadaşlar, dedi, bu yüksek sanatkârın eserleri benim üzerimde tesir yapar, ama sözleri tesir yapmıyor."
Sayfa 109 - Güven KitabeviKitabı okudu
"Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih Taşlarına yaslanmış, ağlıyor koca tarih" Necip Fazıl
Türk ve Kürt kardeşler, milletin talih ve mukadderatında, birbirinden ayrılmasına tarih ve varlığımız engel olduğundan, gayemizin gerçekleşmesi için, en büyük bir yetkiyle çalışmak, bilhassa bizlere düşen vazifelerdir.
Sayfa 51 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Üç yüz yılı kapsayan bir budalalık sonucu yeni kıtaya adını vermek için mücadele eden amansız birer düşman olarak sergilenen bu iki adam, aslında birbirlerinin can dostudur! Güven uyandırmayan kişiliği nedeniyle neredeyse çevresindeki herkesle çatışan Kolomb, Vespucci’den uzun yıllar ona destek olan yardımcısı olarak söz etmiş ve onu, saraydaki avukatı ilan etmiştir! Öyleyse coğrafyacı ve bilginlerin on nesil boyunca bir kıtaya verilecek bir adın gölgesi uğruna kendi gölgelerini çarpıştıracakları hakkında en ufak bir fikirleri bile yoktu onların. Tarih kuşkuya yer bırakmaksızın bunu göstermektedir. Bir komedyada iki antagonisti oynayacaklarından, biri katıksız dâhi rolünü üstlenirken sinsi bir dolandırıcı olan diğerinin şanını ondan çalacağından haberdar değildirler. İkisi de bu tartışmaların etrafında döneceği Amerika adından habersizdir elbette; ne Kolomb, bulduğu adaların ne de Vespucci Brezilya kıyılarının ardında böylesi devasa bir kıta uzandığını bilmektedir. Aynı meslekten bu iki adamın da talih yüzüne gülmemiştir, ikisi de sınırsız bir ün kazanacaklarının farkında değildir ama birbirlerini kendi yaşamöykücülerinin pek çoğundan daha iyi anlamaktadırlar; çünkü onlar, bu dönemin psikolojisine tamamen ters düşecek bir tavırla, kâşifler kendi başarılarının farkındaymış gibi davranmışlardır, ki bu da imkânsızdır: Çoğunlukla olduğu üzere burada da hakikat, bir efsaneyi daha yerle bir etmiştir.
Reklam
Talih
Lydialı Kroisos, karşı çıktı: "Kral," dedi, "sana daha önce de demiştim, mademki Zeus beni sana verdi, soyunu tehlikeye atacak bir tuzak gördüğüm zaman bunu savuşturmak için elimden geleni yapmalıyım. Uğramış olduğum talihsizlik ve her şeyimi kaybetmiş olmam bana çok şey öğretti. Sen bir ölümsüz olsaydın ve komuta ettiğin birlikler ölümsüzlerden kurulmuş olsaydı, düşündüklerimi sana açmak zahmetine katlanamazdım; ama eğer sen de kendinin bir insan olduğunu ve insanlara komuta ettiğini kabul ediyorsan, önce şunu öğrenmelisin ki, insanın talihi bir tekerleğe benzer, döner, her zaman yüze gülmez.
Sayfa 111 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İnsan bir ömür boyunca görmek istemeyeceği çok şeyler görebilir, görmek istediklerini de hiç göremeyebilir. Bu da insan için en geçerli kuralın talih veya talihsizlik olduğunu bize anlatır..
Sayfa 40 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Tarih, talih ve kader kendiliğinden değişmez. Bunları değiştirmek için yüreği tutuşmuş bir insan gerekir.
Reklam
Göktürklerin bağımsızlığı yolunda bir dizi mücadele içinde olan Bumin Kağan, savaşlarda aldığı yaraların etkisiyle 552'de öldü. Yerine geçen Kara Kağan'ın hükümdarlığı da uzun sürmedi. Bir yıl sonra tahta kardeşi Mukan Kağan geçti. Aslında Mukan'ın kağan olması Göktürkler için muazzam bir talih olmuştu. Çinlilerin zeki, akıllı, cesur ve stratejist bir asker olarak tanımladıkları Mukan Kağan'ın ilk işi Juan Juanların üzerine yürümek oldu. Juan Juanlar perişan bir vaziyette Çin'in kuzeyine hüküm süren Chi Devleti'ne sığındılar ve tarihten çekildiler. Chi Devleti, Juan Juanların peşini bırakmaları kaydıyla Göktürklere sınır boylarındaki pazarlarda ticaret yapma hakkı verdi.
Sayfa 63 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
biz yani soğan yiyerek büyüyen dağlı hemşehrileriniz yani sırtından vurularak dünyaya doğrulan talih yani şırıngaların bulamadığı damarlar olarak yani devrimden artakalan gariban coğrafya ve tarih yani kapısı kızıl çarpılara boyanan yani ana baba duasından gayrı bu dünyada muradı kalmamış kimsesiz kimseler olarak ceddimizden devşirilen gülleri -çekilin aradan!- ölmekse ölerek ihanetse sırtımızla sunacağız yârimize
Yerli halk aşırı derecede boş inançlara bağlanmıştı: Yalnızca şöhret sahibi olmuş bazı azizlerin elbise ve vücut parçalarının hayırlı kudreti olduğuna değil, dua yazılı kağıtların da tabiatüstü kudrete sahip olduğuna inanıyorlardı. Bunlara sahip olmak için, bir akça karşılığında beyaz bir kağıda siyah ve kırmızı mürekkeple yazılar yazan bir mollaya başvururlar; böylece bir yolculuğun iyi geçmesini, mutlu bir doğum olmasını veya şiddetle arzulanan bir kızın inadının kırılmasını garanti altına almış olurlar. Kırmızı renk iyi bir kehanet demek olduğundan, tılsımlı kağıdın belirli yerlerinin itina ile kırmızı mürekkeple çizilmesi şarttır; bu şartlar altında ona sahip olan kişiye daha fazla talih getirir. Tılsım genellikle omuz üzerinde, köprücük kemiğinin hizasında khlatın dışından görünebilecek üçgen bir cep içine dikilir. Boyna asılan özel bir torba içine konan şekli de mevcuttur; Katolikler de haçlarını aynı şekilde asarlar. Müslümanlar tılsımlarını, ilaç işleri ile de uğraşan Yahudilerden satın alabilirler.
Sayfa 59 - Bilge Kültür Sanat, Birinci Basım Şubat 2015 [ISBN: 978-605-4921-58-4]Kitabı okudu
Kader tayin edici an ne demektir? Kader tayin edici an, bir köprüdür ki, eğer bu köprüde talih perisi insanoğluna elini verirse, o insanın önünde tılsımlı kapılar açılır ve arkasından bu perinin eli, onu kendisini bekleyen görevlere doğru iter… Mustafa Kemal, Erzurum'da kader tayin edici bir an yaşadı. Ve bir perinin eli onu, kendisini bekleyen görevlere doğru itti. Tarihin akışında böyle görevlerin adı, tarihi misyondur…
Sayfa 85 - Remzi KitabeviKitabı okudu
337 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.