Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bilindiği gibi pürüzsüzlük her zaman mükemmelliğin bir sıfatıdır, çünkü tersi tümüyle insani ve teknik bir birleştirme işlemini ortaya koyar: İsa’nın gömleği dikişsizdir, tıpkı bilim kurgu’nun uzay gemilerinin de tek parça boşluğu olmayan bir makineden yapıldığı gibi.
Volkan...
Ve, dava açtılar Volkan Konak'a. Üç yıla kadar hapsini istiyorlar. Ha bu da madalya olsun... Adam gibi adam'a. Kıllanıyorlardı nicedir... Ses yasağı yüzünden konserini yarıda kesmek zorunda kalınca, dellenip, "mekan benim olsa, denizden gelip ses ölçenleri denize atardım" demesini fırsat bildiler. Davayı yapıştırdılar.
Sayfa 213 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
Reklam
Gayrimüslimlere de hitap etmesini istediğiniz bir eserde, yakın dönemde bazı Müslüman gruplar tarafından dahi tartışma konusu edilen bir tarihî veriyi kullanmak maalesef pek mümkün olmayacaktır. Özellikle hadisin, fazlasıyla teknik bir mesele olması ve inceleme kriterlerinin detay arz etmesi hasebiyle sadece yapılan işin basitçe özetlenmesi bile,
Sayfa 88 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
On beşinci yüzyılın sonlarında ve özellikle on altıncı yüzyılda bir süre Avrupa'dan gelen Yahudi mülteciler Osmanlı toplumunda ufak ancak önemsiz olmayan bir rol üstlendi: Avrupa'nın ekonomik, teknik ve tıbbi becerilerini getirdiler ve bazen diplomatik görüşmelerde hizmet verdiler. Ancak Avrupa'dan Yahudilerin gelmelerinin kesilmesiyle bu sona erdi..
Sayfa 39 - Kronik KitapKitabı okudu
ON SOZ
Bilgelik sevgisi anlamına gelen felsefe, sürekli olarak varlık, bilgi, değer üzerine rasyonel ve eleştirel düşünerek hayata ve evrene karşı bir tutum oluşturma çabasındadır. İlk araştırdığı Varlık" ve "var olanadır. Var olan şey, maddi (mineraller, su vb.), manevi (tarih veya ahlaki bir olay, iyi veya kötü bir iş), ideal (matematiksel
Sayfa 7 - Elis Yayınlan Ankara Birincl Baskı Eylül 2019
Türklerin İslam dinine girmesiyle. Doğu medeniyetine girmesi aynı zamanda oldu. Bundan dolayı bir çoklarına göre, doğu medeniyetine, İslam medeniyeti demek daha doğru görünüyor. Oysa ki, yukarıda belirttiğimiz gibi, dinleri ayrı bulunan toplumlar aynı medeniyet içinde olabilirler. Demek ki medeniyet, dinden ayrı bir şeydir. Böyle olmasaydı, dinleri ayrı olan toyluluklar arasında ortak hiç ir kurumun olmaması gerekirdi. Din, yalnız kutsal kurumlardan yalnız inançlarla ibadetlerden ibaret olduğu için, bunların dışında kalan kutsal olmayan kurumlar mesela, kutsal kavramlarla teknik araçlar estetik ilkeler dininin dışında ayrı bir sistem oluştururlar. Matematik, botanik, zooloji, biyoloji, psikoloji, sosyoloji gibi doğal bilimler sanayiye ve güzel sanatlara özgü teknikler, dinlere bağı değildir. Buna göre, hiçbir medeniyet, hiçbir dine bağlanamaz. Bir Hıristiyan medeniyeti olmadığı gibi, bir İslam medeniyeti de yoktur. Batı medeniyeti İslam medeniyeti sanmak doğru olmadığı gibi, doğu medeniyetine de İslam medeniyeti adını vermek yanlıştır. Doğu medeniyetiyle batı medeniyetinin kaynaklarını İslam ve Hıristiyan dinlerinde değil, başka yerlerde aramak gerekir...
Reklam
Anne olmak için doğum sancısı çekmek gerekir.
Annelikle dişilik arasında asli bir bağ yoktur: Anneyi yapan doğumdur, tersi değil. Annelik, cinsiyetin getirdiği bir kader, öz ya da belirlenim değildir, doğumun bazı bedenlerdeki neticesidir. Doğumun bu özsel olmayan karakteri doğum anında kendini belli eder. Anne olmak için doğum sancısı çekmek gerekir, ki bununla yalnızca doğum anını kastetmiyorum. Doğum sancının ve hayal gücünün, kudret ve bilincin, zihinsel ve fiziksel çabanın iç içe geçtiği bir yer, teknik bir alan açar daima. Diğer taraftan, teknik dediğimiz şeyin öncelikle annelikte gerçekleşen bir sürecin varyasyonu olduğunu görmeye başlamak zorundayız. Tüm canlı varlıklar doğurmaya muktedir olduklarından ötürü -anne olabildikleri için- dünyayı idare edebilir, dönüştürebilir, yaşam dediğimiz bu metamorfik devinimin içine yerleştirebiliriz. Dünyadaki her türlü teknik idareyi mümkün kılan şey doğumun kendisidir, yani yaşamın vücut bulduğu bir formla başka bir form arasındaki aracılık işidir.
Sayfa 11
"1920'lerin başında, Orta Asya cumhuriyetleri nüfusunun yüzde 90-96'sı ve Kazakistan nüfusunun yüzde 82'si okuyup yazamıyordu. Kendileri yazılı bir dile (alfabeye) sahip olmayan uluslara ve milliyetlere, kendi ulusal dillerinde yazmak ve okumak için olanak verildi. Çocuklar, okullarda kendi öz dillerinde öğrenim görüyordu. Bu halkların yazılı dillerinin (alfabelerinin) yaratılması, onların dünya kültürüne ulaşmasına yardım etti. Şimdi, bu cumhuriyetler, pratik olarak yüzde 100'lük bir okur-yazarlık oranına sahiptirler. Bu cumhuriyetlerin herbirinin nüfusunun yaklaşık yarısı, yüksek yada lise eğitimine (tam lise yada meslek-teknik lisesi eğitimi) sahiptir. Tek başına Özbekistan, 1920'lerin sonunda bir bütün olarak SSCB'nin [istihdam ettiğinden] daha fazla yüksek yada lise eğitimli insan istihdam ediyor. 1941'de, yüksek eğitimli 2,5 milyon insan ulusal ekonomide istihdam ediliyordu (1913'de, Çarlık Rusyası'nda 190 bin)."
Sayfa 73 - Sorun Yayınları - XII. Kültür Devrimi
Geoffrey Chaucer ve İngiliz Edebiyatı (Başlarken)
Milton ve Shakespeare’le birlikte İngiliz edebiyatının üç devinden biri olan Geoffrey Chaucer tahminen 1340-43 yılları arasında doğmuştur. Babası John Chaucer adında bir şarap tüccarıdır. Chaucer adının geçtiği ilk yazılı belge Ulster kontesi Elizabeth’in 1357 tarihli harcamalar defteridir. Bu defterde, bu isimde bir içoğlanına (page) elbise
Kitaplarla Hayata Tutunun :)
"Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok." demiş Oğuz Atay. Biliyoruz ki zaten insanlar hayal dünyasında hayal kırıklıklarına yer vermezler. Selim ve Turgut hayallerinde olmayan şeyleri yaşadılar. Ölmeden birkaç defa öldüler. Bu yüzden incelememe alıntılardan başladım çünkü bazı kitaplar insan hayatlarından birer
35 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.