Şiir ve sanat, kendisini mutlak hakikate memur ederek ve müessese hikmetini mutlak hakikate doğru ebedî bir arayış diye çerçeveleyerek, bir yandan sonsuz meçhuller iklimine fener tutan ve eşyanın nabzını sayan bir telkinci, öbür yandan da aynı dâvaya bağlı içtimaî heyecanın bestekârı ve dış ölçülerin mimarı bir tebliğci sıfatiyle, iç ve dış gâyesini birleştirmiş olur.
Bu işin de gâyesi;
Allah...
Sayfa 65 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okuyor
Sevgili dostlar 
Murat Terlemez kaleminden 
Frau Troffea kitabı ile hepinize merhabalar.
Belki siz önceden biliyordunuz ama benim ilk defa duyduğum dans vebası üzerine yazılan bir kitap. Tarihte ve günümüzde salgın hastalıklar hep oluyor maalesef. Fakat dans ederek ölen insanların olduğu Ortaçağ döneminde Avrupa'da görülen bir hastalık dans vebası. En bilineni 1518 yılında, Strasbourg'ta Frau Troffea nın ve birçok kadının yakalandığı dönem.
Frau ve Herr birbirlerini çok seven bir çiftir. Frau telkinci, Herr ise bitkilerden karışım yapan bir şifacıdır. Tarlalarına çavdar ekiyorlar ve ekmek yapıp köyde satarak geçimlerini sağlıyorlardır. Hasta 2 kadın Frau nün yanına gelir . Kocası bunun bir bulaşıcı hastalık olduğunu ve uzak durmasını söyler. Frau dinlemez ve dans vebasına yakalanır.
"Aziz Vitus Hastalığı" da denilirmiş. Kilisede rahipten şifa arayanlar, hastaların içine şeytan girdiğini sanıyorlarmış. Telkinleri ile iyileştirmeye çalışan Aziz Vitus' ta bu şekilde ölünce bulaşıcı olduğunu anlamışlar. Frau dans ederek hayatını kaybeder 45 kadın ile beraber.
Bu süreçte neler yaşadılar?
Neden sadece kadınlar etkilendi?
Gerçekte aslında çavdarda bulunan ve sinir sistemini etkileyen bir çeşit mantarmıydı sebebi?
O dönemde yoksul halkın açlığından dolayı yaşadığı ruhsal sorunların sonucumuydu?
Hâlâ gizemi koruyan ve o zamandan beri bir daha görülmeyen, ağlayarak ve acı çekerek dans eden kadınların hastalığını merak edenler mutlaka okumalısınız tavsiye ediyorum
Çok ilginç. Topçu'nun din adamları ilimsiz.
Islâm dünyasının kavuklu müftülerle sırmalı taylesanlı şeyhülislamlara ihtiyacı yoktur. Kalbinde analığın sırrını taşıyan, sabır ve sevgi mürşidi ilköğretmenlerle hizmet ve şefkat aşıkı hastabakıcı hemşirelerle, telkinci ve temizleyici, aynı zamanda ruhlara teselli sunan, kinleri unutturan hapishane hizmetlilerine ihtiyacı vardır. Kavuklular değil, kalpliler din adamlarıdır.
Sayfa 72 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Gerçekliği istesek de istemesek de büküyoruz. Yani değiştiriyoruz. Ben diyorum ki lehinize bükün, mutluluğunuza doğru bükün. İstemediğiniz şeyi düşünmemek mümkün müdür? Sadece yerine başka bir şey koyarsanız mümkündür. Bilinçaltı temizliği yapılırken en büyük hata temizlenen yere başka bir senaryo koymamaktır. İyi telkinci, usta bir yönetmen gibi senaryoyu da şekillendirebilir. Kediyi seven küçük çocuğunuza, mikrop kaparsın ya da kedi sana saldırır diyerek çocuğunuzu korkutmak onda bir ömür sürecek kedi korkusuna neden olabilir.
Bütün şiirlerini hece vezniyle yazdı ve biçim'e ısrarla bağlı kaldı. Hece veznine, saygı ve duygu biteviyeliğinin sınırını aşan, telkinci bir ahenk koyabildi. Tasvir ve psikoloji unsurlarına tam değer veren, benzetmeleri esaslı bir duyguyu ifade eden ve yeni ölçülü bir şiir üslubu meydana getirdi. Felsefi duygularını da fikir kuruluğuna düşmeksizin şiirde eriten bir "simyâger" ustalığıyla ve kolay anlaşılan bir üslupla söylemeyi başardı.
Sayfa 19 - Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları
Esas itibariyle aynı nitelikte ve aynı değerdeki evlerin tektonik kübist karakteri ve birbirlerine göre vaziyet alışlarının tezyini niteliği bütün Türk-Osmanlı şehirlerinin karakteristik vasfıdır. Meseleye yapı ölçeğinde bakıldığında, pencere dizileri, kiremit çatılar, ahşap karkas içinde tuğla dolgular ayrı ayrı tezyinîci bir üslubun ürünleri
Sayfa 133Kitabı okuyor
Telkinci-Kuramcılar, Tutarlı Fikir adamları
Eğitim Felsefesi kitabında "onun eğitim felsefesini tutarsız olmaktan koruyan şey doğal kavramına olan bağlılıktır." diyerek Rousseau'nun eğitim felsefesinin tutarlı olduğunu kabul eden 
Nel Noddings bu tutarlılığı feminen gözlüklerinin ardından kabullenemeyip "... kısmına dair (eğitimde kadınların yeri ile alakalı Rousseau'nun 'tutarlı ve doğal' fikirlerinden söz ediyor) tek kelime edilmediğini öğrenmek sizi daha da şaşırtabilir ve canınızı sıkabilir." cümlesiyle telkin yolunu kullanmak vasıtasıyla bilimsel olmayan yollarla öğrencilerini Rousseau'nun fikirlerinden uzaklaştırmış, ve daha bir çok konuda da fikirlerini aralara derelere göz ardı edilebilecek şekilde "ya ama öyle olmamalı değil mi?" tarzında duygusal telkinlerle sızdırmıştır. İşte sözünü ettiğimiz bu kitap yine bilimsel olmayan bir telkinci-kuramcı olan Frued'un psikolog adaylarına okutulması gibi okullarımızda öğretmen adaylarına okutulmaktadır. Daha sonra bu düşünceleri kabul eden öğretmenlerimiz, değiştirmek istedikleri yöntemleri, onların bilimsel olmayan zeminlerinde ele aldıklarından tek yolun onlar gibi düşünmek, yani haz çerçevesinde fikir üretmek olduğuna karar veriyorlar.
İşte bu muhteşem mimarinin, idrakın her derecesine hitabeden, derinliğin derinliğini ve anlatılmazın anlatılmazlığını hissettiren, en fikirsize bile musiki ve şiir gibi zevk veren telkinci üslûbu, bu makbullüğünün yüksekliğince ucuz oluşlara da sebep olmuştur; sürüsü sümüklüsü, daha başlık olarak bile meseleleri tanımadan ve Büyük Doğu'nun neleri ihtiva ettiğini görecek fikrî donanımı olmadan, Büyük Doğu ve Üstadım'ı aşıvermişlerdir(!)
Sayfa 16 - İbda Yayınları,3.Baskı,1993Kitabı okuyacak
(...) Ona milletvekilliği vaadedilmiş, ama merdivenin ilk basamağında bekletilmiştir. Cevdet Kerim İncedayı, onun CHP İçindeki yandaşıdır. Ona yardımlar sağlar, Recep Peker'le tanıştırır. Recep Peker, ona güdümlü yazılar yazmasını âdeta telkin eder. Anlattığına göre, ödün vermemiştir. Ama, o sıralarda, Necip Fazıl'ın Recep Peker ve CHP
HEP MERDİVENİN İLK BASAMAĞINDA BEKLETİLMİŞ ADAM
VECİHİ TİMUROĞLU
(...) Ona milletvekilliği vaadedilmiş, ama merdivenin ilk basamağında bekletilmiştir. Cevdet Kerim İncedayı, onun CHP İçindeki yandaşıdır. Ona yardımlar sağlar, Recep Peker'le tanıştırır. Recep Peker, ona güdümlü yazılar yazmasını âdeta telkin eder. Anlattığına göre, ödün
Şiir ve sanat, kendisini mutlak hakikate memur ederek ve müessese hikmetini mutlak hakikate doğru ebedi bir arayış diye çerçeveleyerek, bir yandan sonsuz meçhuller iklimine fener tutan ve eşyanın nabzını sayan bir telkinci, öbür yandan da aynı davaya bağlı içtimai heyecanın bestekarı ve dış ölçülerin mimarı bir tebliği sıfatıyla, iç ve dış dünya gayesini birleştirmiş olur.
Bu işin de gayesi:
Allah...
Sayfa 65 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu