Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
222 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
YOLDAKi iŞARETLER Bugün insanlık, cehennemı bir uçurumun kenannda duruyor. Başının üzerinde asılı duran yokoluş tehdidi yüzünden değil. Çünkü bu tehdit, hastalığın kendisi değil, onun belirtisidir. İnsanlığın uçurumun kenarında bulunması, hayatın normal şekilde gelişmesini sağlıklı bir biçimde ilerlemesini sağlayacak «değerlerıı açısından iflas
Yoldaki İşaretler
Yoldaki İşaretlerSeyyid Kutub · Pınar Yayınları · 20194,856 okunma
İyi bir komutanın dehaya ve başka kendine has özelliklere ihtiyacı yoktur, tersine sevgi, şairanelik, hassaslık, felsefi şüphe gibi en yüksek insani özelliklerden mahrum olması gereklidir. Dar görüşlü, yaptığı işin çok önemli olduğuna kesinlikle inanan (yoksa sabır gösteremez) biri olmalıdır, ancak o zaman cesur bir komutan olabilir. Eğer birini seven, üzülen, haklı olup olmadığını düşünen biriyse, Tanrı yardımcısı olsun. Tarih boyunca onlar hakkında deha teorisinin uydurulmuş olması anlaşılır bir şeydir çünkü güç onların elindedir. Ama savaşta başarılı olmak onlara değil saflardaki adamın 'Mahvolduk!' diye mi yoksa 'Hurra' diye mi bağırdığına bağlıdır. Ve sadece bu saflarda, faydalı olduğundan emin bir halde hizmet edilebilir.
Reklam
ÇATLAK
İktidar fiilinin hortumu başarı yemi gevelemediği zaman, tersine kıvrılır ve üstündekini yutar
Sayfa 106 - Pozitif yayınları/2004
Erkek gibi kadın da, kadınlığını, kadınlığın mevkiini, hakiki ve ortak hayatın önemi içinde birçok hatalardan. sevaplardan sonra takdir edecek ve dengesini bulabilecektir. Mesele bu açıdan incelenirse ve sonra bir erkek ilk gençlik ve delikanlılık döneminden başlayarak. hayatının her döneminde, ömrünün her anında işlediği ve işlemek eğiliminde bulunduğu -yürürlükteki ahlaki kurallara uymayan- hareketlerin, mantığın dışına çıkmamak şartıyla, onun fazilet ve ciddiyet sahibi bir adam olmasını önlemediği ve tersine bu hareketlerin hayatta tecrübe olarak görüldüğü ve ancak böyle bir adamın, kadını tanımanın, bir kadını mesut etmenin, bir kadınla mesut olmanın yollarını en iyi bilebileceği göz önüne alınırsa, aynı tecrübeleri geçirmemiş bir kadının kocasına edeceği muameleyi. onun bütün ruhsal, duygusal, maddi ihtiyacını hakkıyla tatmin edeceği nasıl mümkün ve kabul görülür.
Sayfa 189 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918) - 6 Temmuz 1918, CumartesiKitabı okudu
Kumandanların en büyük cesareti, sorumluluktan korkmamalarıdır, dedim. Hakikaten sorumluluğun ağırlığını ben kendi nefsimde tecrübe ettim. Namuslu ve şeref sahibi bir kumandan için ölüm hiçbir zaman hatıra gelmez; onu düşündüren, icraatının isabet ve isabetsizliğidir. Tam tersine, geri çekilme manevrası için kumandada çok büyük karar isabeti, görüş sağlamlığı olması lazımdır. Bizim ordumuzu felaketlere sevk eden çoğunlukla geri çekilme manevrası için azim ve karar sahibi kumandanlarımızın yokluğu olmuştur. Üstün düşman taarruzu karşısında çoğunlukla kumandanlar, askerin kendi kendine mevkilerini terk ettikleri zamana kadar karar vermekten çekinirler ve sonra da geri çekilmeyi bir kabahat ve askeri kabahatli görürler.
Sayfa 186 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918) - 6 Temmuz 1918, CumartesiKitabı okudu
Erzurum'a Doğru Mustafa Kemal 23 Haziran'da Tokat-Sivas yolu ile Erzurum'a hareket etti. İstanbul onu geri almakta direniyordu. Mustafa Kemal'i hiçbir sıfatla tanımamak için her yana emirler verilmiştir. Azlettiler, aldırış etmedi. Üstündeki resmî sıfatı milli kongrelerde liderlik otoritesini alıncaya kadar kendi üstünde tutmaya çalışacaktı. Zaafa düşenlere de durmadan umut ve yürek pekliği vermek lâzımdı. İstanbul'da Kuvay-ı Milliye öncülüğü yapanlar bile Urfa, Maraş ve Antep'i alan Fransızlara hoş görünmesini öğüt veriyorlardı. Mustafa Kemal: "Fransızları hoş tutmakla ne kazanacağımıza akıl erdiremiyorum. Garp zihniyeti dalkavukluk ve riyakârlık, hele zulüm görmüş bir milletten gelirse, o milletin yaşamak hakkı olmadığına hükmeder. ***Tersine haksızlık ve zulme karşı avazımız çıktığı kadar haykırmalıyız. Avrupa'ya yaşamaya hakkımız olduğunu anlatmalıyız. Sizler de bu yolda yürüyünüz” diye cevap veriyordu.
Sayfa 211 - Pozitif
Reklam
31 Mart Yerel Seçimleri Bağlamında Marksizmin Tarihsel Doğruluğu Üzerine
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış
510 syf.
10/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Çok güzeldi.. Elantris isimli, seçilen kişilerin değişim geçirerek Tanrısallaştığı bir şehirde on yıl önce her şey tersine döner, Tanrılar lanetlenir ve olaylar gelişir. Sandersan senin nasıl bir hayal gücün var?? Nereden başlasam bilemiyorum. Yazar sıfırdan bir uygarlık, o uygarlığa tarih, tarihinin getirdiği gelenekler vs. her şeyi vermiş. Hele kitaptaki büyü yapısı çok güzeldi. Üç ana karakterimiz var diyebiliriz. Her birinin gelişimi, değişimi çok güzel işlenmişti. Özellikle bir karakter vardı ki.. O kadar derin bir karakter yazmak herkesin harcı değildir. Hem nefret ediyoruz hem anlıyoruz onu. Finaldeki kararı, tüm kurgu boyunca yaşadığı ikilemler falan. Son zamanlarda okuduğum en iyi yazılmış karakterden biriydi. Kitabın dünyası da çok derindi. Bir ara koptum gibi hissettim çünkü sıfırdan bir ülke tarihi öğreniyorum gibi geliyordu ve Tarih dersim hiç bir zaman iyi olmamıştır :) Ama akışına bırakıp ayrıntılarda boğulmamaya dikkat edince kitap akıp gitti. Vermek istenen mesajlar ince işlenmişti. Yazarın manifestosu gibi hissettirmeden çok farklı fikirleri değerlendirmeme sebep oldu kurgu. Yazarın baba serilerine hazırlık olsun derken baya bir kitabını okumuş oldum şaka maka. Artık Sissoylu serine hazır hissediyorum. Ki Elantris de aslında seri olabilecek potansiyele sahip. Devamı çıksa bayılarak okurum. Bir klasik olarak çok sevdiğim kitaplara iyi incelemeler yazamıyorum, kabullendim artık. O sebeple türü sevenlere şiddetle önerdiğimi söyleyerek bu incelemenin acısına son verelim. İyi okumalar..
Elantris
ElantrisBrandon Sanderson · Akılçelen Kitaplar · 2014580 okunma
Tahtta 12 yaşında bir çocuğun bulunması Haçlılara cesaret verirken, Osmanlı devlet adamlarını da kara kara düşün- dürüyordu. Bu sırada II. Mehmed'in babasını, "Hükümdarsan gel ordunun başına geç, yok eğer ben hükümdarsam emrediyorum gelip ordunun başına geç" dediği anlatılır. Ancak bu bilgiye dönemin kaynaklarında rastlanılmadığı gibi, Fatih'in babasını çağırma niyetinde olmadığı, hatta tam tersine lalalarının tesiriyle savaşa kendisinin gitmek istediği dönemin tarihlerinde belirtilir. Onun bu niyetini gerçekleştirmesine Veziriazam Çandarlı Halil Paşa engel olmuş, adam gönderip II. Murad'ı çağırtarak ordunun başına geçirmiştir. II. Murad geldikten sonra dahi II. Mehmed babasının Edirne'de kalması, kendisinin ise düşmana karşı gitmesi yönünde ısrar ettiyse de, bu fikri kabul görmemiştir.
Antik YakınDoğu
Çanak Çömleksiz Neolitik B Çağının özellikle son dönemi burada varlığını his­ settirir ve hemen sonraki Geç Neolitik Çağla arasında sıkı bağlantıların ol­duğu görülür. Aksaray ilinde, Melendiz nehrinin kıyısında bulunan Aşıklı Hö­yük ve Musular, Çanak Çömleksiz Neolitik Çağla Çanak Çömlekli Çağ arasında bir köprü oluşturur. Aşıklı Höyük'ün kronolojik tabakalanması VIII. binyılın tamamını kapsar. Yerleşimierin büyük, münferit, dörtgen evierden oluştuğu Güneydoğu Anadolu'da gözlemlerin tersine, Aşıklı köyünde mimari yapılar bitişik tarzdadır. Buradaki yapı bütünleri iki yol ile geniş merkezi bir avlunun çevresinde, yoğun gruplar şeklinde yer alırlar. Her bir yapı dörtgen planlı olup birden fazla odaya bölünmüştür. Evlerde dış kapılar olmayıp sadece odalar arasında geçişler söz konusudur. Yapılara asıl giriş çıkışın çatılardan yapılınış olması muhtemeldir. Konut mimarisinin büyük kısmı kerpiçten yapılmıştır ve taş temellerden yoksundur. Yerleşimin etrafı, sadece bir kısmı zemin çizgisinin üzerinde kalan bir duvarla çevrilidir. Aşıklı tamamıyla tarıma geçmiş bir köy­dür, ama avcılık da tamamıyla terk edilmemiştir.
Reklam
Sözde Ermeni Katliamı
Tarihi belgelere ve realetiye tamamen aykırı, Ermeni ve Kürt bölücülerin bilindik akıl dışı tezviratları. "Ermeni katliamı yapıldı, toplu mezarlar kazıldı, milyonlarca Ermeni öldürüldü ve bu mezarlara gömdüler" diyolar. Peki bugün bu milyonların toplu mezarları neden çıkmıyor? Bu kadar kişi öldürüldüyse bi yerden çıkar elbette. Milyonlarca yıllar önceki cesed bile bulunup kimliği teşhis edilirken bu sözde toplu mezarlar neden çıkmıyor bugün peki? Ama tam tersine Doğu Anadolu da Türk köylerine saldıran Ermeni çetecilerin katlettikleri, kazzıklara oturdukları Türk toplu mezarları çıkıyor. Bunlar ortadayken hala mesele Türk olunca, Ermeni-Kürt masallarına hümanizm kılıfı giydirip "insan hakları savunuculuğu yapan Ermeni ve Kürt ırkçılarının gerçek amaç ve niyetleri ortada. Ayrıca Sözde Ermeni soykırımı AHİM de red edilmesine ve böyle bir olayın olmadığını kabul etmesine rağmen hala bunu dillendirenler Türk halkına psikolojik suçlu ve potansiyel katil damgası vuracaklarını sanıyolar sözde. Türk mevzu bahis olunca, sözde insan hakları savunucuları, sol-liberaller birden bire Türk'e karşı ırkçı hisleri kabarıyor. Son olarak alıntı yaptığı "kaynak" da kollektif, yani kimin yazdığı belli olmayan bir toplama. Bu gibi komik delillerle büyük bir ulusu potansiyel suçlu ilan etmek hem komik, hemde bunu delil kabul edip paylaşmak, paylaşan için içler acısınası bir durum.
Ebru

Ebru

@marksistimge
·
25 Mayıs 2023 22:15
Türk devleti ve Türk ulusu, 1910'larda Ermeni, 1920'lerde ve 30'larda Kürt ulusunun seri ve toplu cinayetlerinin üzerinden inşa edildi. Bu tarz bir inşayı koruyabilmek ve süreklileştirebilmek için de bütün refleksler ve mekanizmalar, aynı temelde sonraki onyıllarda güçlendirildi. Sorumlusu elbette Türk halkı değil, Türk resmi ideolojisinin kurucu ve uygulayıcı iktidarlarıdır, İttihat ve Terakki'dir, Kemalizm'dir.
Sayfa 8 - SunuşKitabı okudu
m.ö. 209 yılında çin'in ilk büyük hanedanı han kurulmuştu. aynı es­nada onların yeni yükselen hanedanına karşı mo-tu'nun gücü orta asya'da hızla yayılıyordu. hun saldırılarına karşı durabil­mek maksadıyla imparator kao-tsu, bazı önlemlere başvurmak zorunda kaldı. savunma tedbiri almak için faaliyetlere başladı­ğında, ilk önce m.ö. 201 yılında han bölgesi kralı hsin'i, ma-i bölgesi'nde sınırlarını hunlara karşı korumak, savunma yapmak ve onları durdurmak maksadıyla gönderdi. ama durum tersine gelişti. aynı yılın sonbaharında uzun süre mo-tu'nun güçle­ri tarafından kuşatma altına alınan hsin, barış için birkaç defa hunlara elçi gönderdi. onun sık sık hunlarla ilişki kurması, han hanedanı imparatoru tarafından hain olarak suçlanmasına yol açtı. aleyhine gelişen durumu kavrayan hsin öldürüleceğin­den korkarak ma-i şehrini hunlara teslim etti. hatta t'ai-yüan şehrini ele geçirmelerine yardım etti
Sayfa 33 - kronik kitap, 2. basımKitabı okuyor
·
Puan vermedi
Yakup Kadri nin gözünden
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU – GENÇLİK VE EDEBİYAT HATIRALARI TÜRKİYE’DE AYDIN AYMAZLIĞI İlginçtir Namık Kemal 48 yaşında ölür. İki tane dört haneli sayı arasında bir kısa çizgi Namık Kemal’in bütün hayatıdır. 1840-1888. İşte bu kadar. Aynı yaşam süresi 1867-1915 sayıları ile Tevfik Fikret için de geçerlidir. Her ikisi de oldukça kısa bir yaşam
Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
Gençlik ve Edebiyat HatıralarıYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınevi · 2017312 okunma
Batı parantezinde bir pozisyon almak..
Müslümanlar kendi kimlik, tarih, gelenek ve hafızalarından önce Batı'nın onlar hakkında ne düşündüğüne ne zaman yaptığına vs. bakarak bir durum muhasebesi yapıyor. Biz kendi merkezimizi kendimiz belirleyip dünyaya o zaviyeden bakalım. Pergelin ucunu kendi irfanımıza, ahlakımıza,inancımıza sabitleyip bütün dünyayı ondan sonra seyr ü temaşa edelim. Müslüman âlimler ve düşünürler kadim Yunan, Hint yahut Çin kültürüyle temasa geçerken kendilerini onların parantezine almadılar. Tersine, onların birikimlerine, hakikat iddialarına, kültürel üretimlerine kendi sabiteleri açısından baktılar.
Tarih hiçbir zaman sadece geçmişe ait bir şey değildir. Tersine bugünü anlamak ve yarını inşa etmek için vardır. Tarihi, sadece geçmişte yaşanmış olayların kronolojisi olarak okumak, tarihin suretine bakıp manasını ıskalamak olur. Tarih okumalarının amacı, ondaki mündemiç anlamları ortaya çıkarmaktır. Bu manada her tarih okuması aynı zamanda bir felsefi okumadır. Bunun tersi de doğrudur: felsefi-fikri tezlerin sınandığı yer, tarih sahnesidir. Bu iki okuma düzeyini birbirine ne kadar yaklaştırabilirsek o kadar başarılı oluruz diye düşünüyorum.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.