Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Böylesine temel bir belirsizlikte hayatın anlamı nerededir? İster inançlı, isterse de kuşkucu biri olun, hayatın anlamı bulunulan yerdedir. Yaşanan andadır. İçimizde ve dışımızdadır. Düşüncelerimizde ve davranışlarımızdadır. Yaşantımızda ve sevgililerimizdedir. Ailemizde ve dostlarımızdadır. Toplumumuzda ve dünyamızdadır. İnançlarımızın yürekliliğinde ve verdiğimiz sözlerin niteliğindedir. Hayat sonsuz olsun ya da olmasın, umut hiç tükenmez.
Aşırı bağımlı bir insanın çevresine karşı geliştirdiği bilinçaltı olumsuz duygular bazen dolaylı yollardan çevresine yöneltilerek boşalım sağlanır. Diğer insanlara sürekli yakınlık gösteren kişi, onların iç dünyalarını tanıma olanağı bulduğundan onları için için küçümseyebilir; çevresine sürekli rüşvet veren biri bu tutumu ile onları kendine bağımlı bir duruma getirerek, üzerlerinde egemenlik kurabilir ya da sevgisini kazanmak istediği insanlarla birlikteyken güler yüz gösterip arkalarından kötü konuşabilir. Yıkıcı dedikodu, yeterince veri olmaksızın yapılan düşmanca yorumları gerçekmişçesine anlatma biçiminde görülebilir. Ama bu, bazen öylesine ustalıkla maskelenmiştir ki, konu edilen kişiye yakınlık duyuluyor ya da onun için kaygılanıyormuş, hatta bazen onu methediyormuş görüntüsünde yapılan konuşmalarda, üstü çok kapalı bir biçimde gerçekleştirilir. Toplumumuzda sık görülen olgulardan biri de, grup halinde beraberliklerde yaşanan olumsuz duyguları sonradan ikili olarak bir araya gelerek konuşma eğilimidir. Çoğu kez kişi, ne grup içindeyken yaşadığı duyguların, ne de durum değerlendirmesi biçiminde arkadan yaptığı konuşmaların düşmanca bir içerik taşıdığının bilincindedir. Oysa, bir beraberlikte kendisini gözlemlemeden ve olduğu gibi yaşayabilecek yürekliliğe sahip olan bir kimsenin sonradan konuşacağı bir şey olmaz, yaşanan yaşanır ve biter. Olumsuz duyguların egemen olduğu bir geçmiş, geleceğe doğru taşınmadığından yeni bir yaşantıya kolayca geçilir.
Reklam
"Onu artık sevmiyorum," dedi Brent. "Uzun süredir de sevmiyorum. Kırılmasını istemiyorum ama artık ona yakınlık duymuyorum. İlişkimiz anlamsızlaştı. Artık onunla olmak hoşuma gitmiyor. Ne olduğunu anlayamıyorum. Farklı olmasını gerçekten çok isterdim ama artık ona karşı hissettiğim bir şey kalmadı." Brent, yüz binlerce erkeğin yıllarda düşündüğü ve hissettiği şeyleri deneyimliyordu. Bu, erkeklere sevgiyi başka yerde, başka birinde aramak için duygusal özgürlük sunan bir mazerettir: "Artık onu sevmiyorum!" Bazen evli kadınlar da aynı mazerete dayanarak kocalarını aldatır. Geçmişte aynı şeyleri yaşadığım için, Brent'i çok iyi anlıyordum. Bunu yaşamış olan binlerce insan vardı; duygusal açıdan boşalmış, doğru şeyleri yapma isteğiyle dolu, kimseyi kırmak istemeyen ama duygusal ihtiyaçları nedeniyle sevgiyi yuvanın dışında aramak zorunda kalan binlerce insan. Neyse ki ben aşık olmakla sevildiğini hissetme ihtiyacı arasındaki farkı anladigimda, henüz evliliğimin baslarindaydim. Toplumumuzda insanların çoğu vu farkı ayrımsayamıyor.
“ Resulullah’ın gönderilmiş olduğu toplumda insanlar, salih olduğuna inandıkları kimselerin heykellerinden yardım diliyordu. Bizim toplumumuzda ise salih olduğuna inanılan kimselerin yatırları ve Türbelerlerinden yardım istenilmektedir. Acaba eskilerin putunun boyuna uzun, günümüzdekilerinin ise enine uzun olması bu fiili şirk olmaktan çıkarıyor mu?”
eşitlikten son derece uzak olan toplumumuzda her şeyin iyi olduğunu ve çaba göste­ren herkesin çok daha iyi bir konuma geleceğini. Motivasyon hocaları ve olumlu düşünmenin diğer temsilcilerinin sürekli çal­kalanan iş piyasası yüzünden mali yıkımın eşiğinde bulunan in­sanlara iyi bir haberi var: en ürkütücü 'değişimler'i bile kucakla­yın ve bunları fırsat olarak görün.
İster istemez 'görev'in toplumumuzda en aşırı kullanılmış sözcük oldu­ğunu düşünüyorum, üstelik pek çok zalimliğin de mazereti haline geldi. Tehlikesi gitgide artan bir konumda kalmak mı insanın görevidir yoksa çocuklarını güvenli bir yere götürmek mi? İnsanın ülkesine karşı olan görevi aynı zamanda o ülkenin geleceğini korumasını da gerektirir.
Reklam
Toplumumuzda,olup bitenleri en iyi bilenler,aynı zamanda dünyayı olduğu gibi görmekten en uzak olanlardır.
Toplumumuzda saflık ve aptallık çok karışan kavramlar, bu sebeptendir ki günümüzde çoğu saflıklar aptallık olarak yorumlanmakta ve gitgide doğal olarak aptal görünmek istemeyen saf insanlarımızı yitirmekteyiz...
Rekabete dayalı toplumumuzda babaların en büyük kusuru çocuklarından, ailelerine saygınlık kazandırmalarını beklemeleridir.
Sayfa 186 - Say Yayıncılık
Toplumumuzda, olup bitenleri en iyi bilenler, aynı zamanda dünyayı olduğu gibi görmekten en uzak olanlardır. Genellikle, kavrayış ne denli fazlaysa, yanılma da o ölçüde fazladır.
Sayfa 233Kitabı okudu
Reklam
Dünyada kalıcı izler bırakanlar...
Münferit olaylar olmadan birliği sağlamanın olanaksız olduğuna inanmanız gerekir, şimdi toplumumuzda dağınık bir hava hâkim, ancak bu insanlar birleşmeyi gerçekleştireceklerdir ... Onlar o kadar güçlüler ki dünyayı kurtarmak için çok azı bile yeter!...
Sayfa 756 - Yapı Kredi Yayınları
halden şikâyet bir süre sonra hiçbir şey yapmamamın özrüne dönüşüyor. Bizim toplumumuzda yaygın bir durum. Oysa inançlı insan ümitsiz olamaz çünkü ümitsizlik haramdır. Belki havf ve reca arasında salınmalı ama topyekûn yeise düşmek aksiyoner, inanç sahibi insana yasaklanmıştır.
Sayfa 17
"Bizim toplumumuzda maalesef çoğunlukla, yetişkinler çocukların korkularına hitap ederler; onların zihinlerine, anlayışlarına değil."
Sayfa 92
نزار توفیق قبانی پاسخ داد "عشق در جهان عرب مانند یک زندانی است و من می‌خواهم آن را آزاد کنم. من می‌خواهم با شعرم روح، حس و جسم عرب را آزاد کنم. روابط زن و مرد در جامعه ما سالم نیست.» او به عنوان یکی از فمینیست‌ترین و مترقی‌ترین روشنفکران زمان خود شناخته می‌شود." Nizar Kebbani cevap verdi" Arabın dünyasında aşk zindanda bir mahkum gibidir ve ben şiirimle onun ruhunu, hissiyatını ve bedenini özgürleştirmek istiyorum çünkü toplumumuzda kadın ve erkek ilişkisi sağlıklı değildir" O kendi zamanının en büyük Feministi, ilerici bir entelektüeli olarak tanınırdı.
Ibrahim Ahmed
Ibrahim Ahmed
bu adam Feminist miydi???
İlkel insanlar arasında tabu, bizim toplumumuzda kanun yapıcıların koyduğu kanunlara benzer. Ve örneğin, başkanların ve rahiplerin kendi mallarını ve imtiyazlarını emniyete almak için koydukları tabularda olduğu gibi, sosyal eğilimleri kabul ettirmeye yararlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.