...çocukların ya zevk almanın önünde bir engel, ya talihsiz bir kaza ya da önceden belirlenen sayıda çocuk doğduğunda bir tür zevk olarak görüldüğü toplumumuzda, bu çocuklar, akıllı ve sevgi dolu varlıklar olarak onları ileride bekleyen görevler değil, sadece anne babalarına verebilecekleri zevkler göz önüne alınarak yetiştiriliyor. Dolayısıyla insan yavruları hayvan yavruları gibi yetiştiriliyor. Anne babaların asıl özen gösterdikleri konu, çocuklarını insana yaraşır bir hayata hazırlamak değil, karınlarını daha iyi doyurmak, boylarını uzatmak, temiz, beyaz, tok, güzel çocuklar haline getirmektir.
Takva ehli ve kalbi temiz Müslüman insanların mantıksız sözlerine kulak vermez ve bugün toplumumuzda kol gezen dedikodu, şayia ve zanlardan kulağına gelenlere aldırış etmez. Buna ilâveten, insanlardan duyduğu şeylerin doğruluğunu öğrenmeden nakletmez. Bilākis başkalarının naklettikleri şeyin yalan veya doğru olduğunu öğrenmeden aktarmayı Resulullah'ın (s.a.) haram saydığı yalandan saydığını bilir.
"Kişiye duyduğu her şeyi nakletmesi, günah olarak yeter." (Müslim).
"Psikolojiyi kişisel yaşama değil de, tarihe mi dahil ediyorsunuz?"
''Elbette. Bize ait bir şey sonuçta, toplumumuzda ve bireyler arasında var olan, yeni ve gelişen her nesille değişen bir şey. Hep brilikte, yavaş yavaş ama dikkatle çalışıyor halkımızı bu alanlarda geliştirmeye çalışıyoruz. Görkemli bir iş bu, binlerce bebeğin gelişmesini, zihinlerinin güçlenip aydınlanmasını, kapasitelerinin artmasını seyretmek... Sizin ülkede böyle değil mi bu?''
öyle uzun bir inceleme yazısı yazmayı düşünmüyorum çünkü üstüne yapılabilecek daha fazla yorum olduğunu düşünmüyorum. kadın olmayı çok seviyorum ve kadınları çok seviyorum. tarih boyunca ne çok şey çekmişiz ve nasıl görülmüşüz diğer cins tarafından şaşırtıcı derecede iğrenç bir üzüntü vurdu okurken bana. şuanki toplumumuzda gene aynı durumlar dönsede şuanki mesleklerimizi ve neler başarabildiğimizi görmesini çok isterdim. kitabı okurken yeni kişileri ve yerleri keşfetmiş olmaktan da çok büyük keyif aldım. postite boğdum kitabı okurken, her cümlesi çok kıymetli ve beyne kazınacak şekilde. ayrıca her zaman Shakespeare'in kadınlar hakkında ne düşündüğünü çok merak etmişimdir çünkü o zamanlarda kadınların hiçbir değeri yoktu çocuk yapmaktan başka, fakat kendi kitaplarında kafa tutabilecek kadınları yazdı Shakespeare. virginia woolf'da bir şey bulamamış bu konu hakkında. sanırım hiçbir zaman kesin olarak bilemeyeceğiz ama ben Shakespeare'i aklımda iyi düşüneceğim ve kitapta bu konuya değinildiği için çok mutlu oldum. diyeceklerim bu kadar kadınları çok seviyorum
Toplumumuzda ağlayan bir çocuğa bakış açısı çoğu zaman ‘şımarıyor’, ‘istediğini yaptırmak için kasıtlı ağlıyor ‘ ya da ‘ağlar ağlar susar’ tarzı yanlış bir perspektiftedir. Bu bakış açıları yanlıştır, çünkü her ‘ağlama’ çocuğun annesine ‘bir ihtiyacım var’ demesinin bir yoludur.
Özellikle bizim toplumumuzda hayal kurmaya karşı bir önyargı vardır. Çocuklara, hayallerini anlattıkları zaman sert bir şekilde "mantıklı ol" cümlesiyle yanıt vermiyor muyuz?
Balzac'tan okuduğum 5. kitap olan Suyu Bulandıran Kız herhalde en kötüsü oldu benim için. Evet diğer Balzac romanlarının başlarında da sıkıcı ve detaycı bir giriş vardı ama bir yerde hikaye seni içine çekiyordu. Fakat bu eserde niyeyse olay örgüsü beni hiç sarmadı ve bitirmekte zorlandım. Ama benim için özellikle bizim toplumumuzda olduğunu sandığım evlatlar arasındaki ayrımcılığın ve genelde annelerin daha hayırsız evlata olan düşkünlüğünün Fransız toplumunda da olduğunu görmek şaşırtan unsurlardan biri oldu.
Suyu Bulandıran KızHonore de Balzac · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019281 okunma
Kemal Sayar : Çünkü halden şikâyet bir süre sonra hiçbir şey yapmamamın özrüne dönüşüyor. Bizim toplumumuzda yaygın bir durum. Oysa inançlı insan ümitsiz olamaz çünkü ümitsizlik haramdır.
Niçin domuz eti yemiyorsunuz? Haram olduğu için mi, yoksa domuz etinden hoşlanmadığınız veya onu sağlığınıza zararlı saydığınız için mi? Yoksa bizim toplumumuzda şu veya bu sebeple domuz eti yemek geleneklerimiz arasında yer almadığı için mi?
Yakıcı bir tutku hissi hayallerin için en güçlü yakıttır. Biz toplumumuzda tutkuyu kaybettik. Yapmayı sevdiğimiz şeyleri yapmıyoruz. Birtakım şeyleri yapmamızın nedeni onları yapmak zorunda olduğumuzu düşünmemiz. Bu mutsuzluğun formülüdür. Ben romantik tutkudan söz etmiyorum ki o da başarılı ve ilham dolu varoluşun başka bir yapı taşıdır. Benim bahsettiğim şey yaşama tutkusu. Her sabah kalkmanın mutluluğu- nu tam bir enerji ve coşku ile hisset. Yaptığın her şeye tutkunun ateşini üfle.