Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Luigi Pirandello, Nobel ödüllü İtalyan bir yazardır. Yazıtlarında ele aldığı temalar ve teatral öykünün yenilikçiliği öne çıkmaktadır. 20. yüzyılın en önemli oyun yazarlarından biridir.
Çocukluğundan beri uykusuzluk çekiyordu ve genellikle geceleri yalnızca üç saat uyuyordu. Babasıyla da ilişkileri hiç iç açıcı değildi.
İlk dönemlerinde sağlam bir
Hermann Broch, 1 Kasım 1886'da Viyana'da doğdu. Babasının isteği üzerine aldığı mesleki eğitimini, 1907de tekstil mühendisi olarak tamamladı. 1909'da Katolik olup evlendi ancak çocuk sahibi olduğu bu evlilik 1923'te boşanmayla sona erdi. Ilk edebi yayınının tarihi 1913 tür. 1927'ye kadar babasinın fabrikasında yöneticilik
Bu ay içerisinde okuduğum Türkiye'nin Siyasi İntiharı & Yeni Osmanlı Tuzağı adlı eseri, Cengiz Özakıncı ile tanışma kitabım olmuştu. Kurgu ile harmanlanmayıp, salt inceleme araştırma şeklinde meydana getirilmiş tarih kitaplarını okumayı pek sevmiyorum...Sevmemekten ziyade, okurken daralıp, bunalıyorum.Ama bu kez öyle olmadı..
İlk
Göçmenlikle ilgili çok güzel bir çağdaş edebiyat eseri İnci Gibi Dişler. Yazar Zadie Smith romanda, İngiltere’de yaşayan ve çok farklı geçmişlere sahip olsalar da yolları kesişen üç ailenin iki jenerasyonun hikayesiyle birlikte kültür, din ve inanç meselesi, dünya görüşü, adaptasyon ve asimilasyon, cinsiyet rolleri gibi pek çok uzantısıyla
Dünya asırlık bir çınar ağacı ve biz insanlar birbirine girmiş sayısız dallarındanız. Kimin hayatı kimin hayatına neresinden değer, hangi yaprak hangisinden önce düşer gibi o kadar soru var ki. İnsan, verip de tutmadığı bir sözün, hırsına kapılıp söylediği bir kelimenin bir kelebek etkisi ile kimleri etkileyeceğini bilemiyor. Üç yüzden fazla
1974 yılında Urras nasıl bir yerdi? A-İo ülkesi, Thu ülkesi, Benbili ülkesi neyi temsil ediyordu? Ursula K. LeGuin’in “Mülksüzler”ini anlamamız için, 1. Dünya savaşı sonrasından, 1968 gençliğine uzanan gelişmeleri kısaca bir gözden geçirmemiz gerekiyor.
1. Paylaşım savaşı olarak da görülebilecek Birinci Dünya Savaşı, dünya üzerindeki büyük
Doğuştan toprağın adamıydı, yeryüzü hayatının huzurunu seven biriydi; toprağa bağlı bir toplumda geçecek, sade ve güven dolu bir ömre uygun bir insan; kökleri gereği yerleşip kalmasına izin verilmiş, dahası yerleşmeye zorlanmış biri; aynı zamanda da, daha yüce bir kader gereği, yurdundan ne kopabilmiş ne de orada kalabilmiş biri; bu kader, onu ötelere, toplumun dışına sürüklemiş, kalabalıklar içersinde düşünülebilecek en çıplak, en kötü, en vahşi yalnızlığın içine atmıştı; onu kökeninin yalınlığından koparmış, uçsuz bucaksızlığa, gittikçe büyüyen bir çeşitliliğe doğru kovalamıştı; böylece büyüyen, sınırsızlığa açılan, sadece gerçek hayat ile arasındaki uzaklık olmuştu; evet, gerçekten de yalnızca bu uzaklıktı büyüyen..
Alman Politikacı ve sosyalist yazar Bebel'in 19 yy sonlarına doğru yazdığı kitap, 4 bölümden oluşuyor.
Ilk bölümde, kadının Ilkçağ'daki konumundan bahsediliyor.
Aile biçimleri ve analık hukuku, Yunan mitlerinden de örneklendirilerek açıklanıyor. Ardından babalık hukuku kavramı da ele alınıyor. Hristiyanlığın tahakküm altına aldığı toplulukların
Alt tabakadan, sıradan, doyumsuz bir serserinin basit hayatını ele alan Pikaresk bir roman bu. Ancak Alfred Döblin’in müthiş anlatım tarzı ile bir şahesere dönüşmüş. Okurken, bu kitabı nasıl olup da yıllar boyunca evde beklettiğime hayıflanıp durdum.
Roman, adından anlaşıldığı gibi Berlin’de geçiyor. Zaman, eşsiz bir kırılma anı: Birinci Dünya