Sevgili arkadaşlar, bugün amcam Bekir Bulut vefat etti.Yıkıldım.Ölüm nedeni 15 marttan beridir başımıza musallat olan Corona. Bildiğiniz gibi bulaşıcı hastalıktan ölen şehit sayılıyor dinimize göre, o artık bizim ailemizin şehidi.Allah mekanını cennet eylesin ve rahmet eylesin. Bu konuyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Ailenizi,
Merhaba, bugün bu kitabı biraz eleştireceğim. Katılan olur olmaz, bu yazıcaklarım bir ‘tarihçi’ olarak benim düşüncelerim.
Semerkant romanı malum çok popüler bir kitap. Ben popüler olan kitapları pek okumayı sevmiyorum, ama bu kitabı İlber Hoca tavsiye ettiği için okuma gereği duydum. Eleştirime geçmeden önce kısaca kitaptan bahsedeyim.
~
Kitap,
📌 Artık bir gönderiye yorum yaptığınızda bu yorumunuz bütün takipçilerinizin akışına düşmeyecek sevgili okurlar. Bunun yerine sadece hem sizi hem de yorum yaptığınız okuru beraber takip eden takipçilerinizin akışına düşecek.
Örneğin bu iletiye yorum yaparsanız sizi takip eden, fakat bizi takip etmeyen (😒) takipçilerinizin akışına yorumunuz düşmeyecek. Denemek için bu iletiye özgürce yorum yapabilirsiniz. 🥰
📌Bir gönderiye yorum yaptığınızda otomatik olarak diğer yorumlar için bildirimler açılmıyor artık. Sadece kendi yorumunuza yanıt geldiğinde bildirim alacaksınız. Yine de yeni yorumları takip etmek isterseniz gönderinin köşesindeki 'üç nokta' menüsünden gönderi bildirimlerini açabilirsiniz.
Eleştiri videosu yayında; youtu.be/MXyTBFwZASc
Dostlar selamlar öncelikle nasılsınız? Umarım iyisinizdir şimdi bugünkü İlber Ortaylı’nın kitap incelemesini uzun zamandır yapmayı düşünüyordum ancak bu inceleme tamamen kendi görüşlerimle ilgili olacak.
Ancak Türkiye’de eleştiri ortamı tam olarak oluşmadığı ve insanlar fikirlerini özgürce
Hayatımı değiştiren kitap!
Hayatımı değiştiren film!
Hayatımı değiştiren olay!
Ne çok duyuyoruz değil mi böyle cümleleri hayatta? Peki hiç canlı örneği ile karşılaştınız mı?
Yıllar yıllar önceydi. - Tamam o kadar yaşlı değilim kabul ediyorum.- Üniversite sıralarındaydım. Çocuk Edebiyatı dersimize giren hocamız "Güneşin Çocukları" diye
Kitabı ikinci kez okudum.İlkinde, sanırım yaşım küçük olduğu için aklımda kalan tek şey Felix'in aşkıydı. Şimdi ise beni en az etkileyen nokta "aşk" oldu.
Kitapta aşkın anlatıldığını zaten baştan biliyordum .Ben, aşkın kendisinden çok güzel ifade edilişini sevdim bu romanda.
Aşkı ile ön plana çıkan üç kahramana bir bakmak
Agatha Christie, 66 roman, 14 kısa öykü yazmıştır.Mary Westmacott takma adıyla da 6 roman yazmıştır.Dünyanın en çok toplamda kitap satan kişisidir.2 milyardan fazla satış yapmıştır.Dile kolay.Guinness Rekorlar kitabında hala adı yazmaktadır.Zehir konusunda ve kocasından dolayı arkeoloji konusunda uzmandır.Index Translationum a göre en çok tercüme edilen
Bir gün ölmek için her gün yaşıyoruz’ diyenler, Bilakis, ebediyen yaşamak için bir gün öleceğiz. Çünkü ölüm, üstadın dediği gibi, Tek nokta değil, üç noktadır…
Mihail Bulgakov, Sovyet Rusya döneminde yaşamıştır. Oyun ve roman yazarıdır. Hekim, senarist, oyuncu ve yönetmenlik tecrübeleri de vardır. İyi bir terapist olan Mihail, bu mesleğini donanmada da devam ettirmiş ve emeklerinden dolayı da ona onur ödülleri verilmiştir.
Dönemin lideri olan Stalin, Mihail in yazmış olduğu bir oyunu sahnede 30 kere
Aydın'ın Nazilli ilçesinin Kuyucak köyünde başlayan ve Balıkesir'in Edremit ilçesinde biten hayatlar...
Kuyucaklı Yusuf Sabahattin Ali'nin 1937'de basılan ilk romanıdır. Döneme ayna tutan, yansıtan ve betimlemeleriyle romanın içine sürükleyen bir eser haline gelmiştir.
Yusuf'un annesi ve babasının eşkıyalar tarafından öldürülmesi ile olaylar başlar ve bir kaymakamın onu evlatlık edinmesi ile devam eder.
Kaymakamın birde kızı vardır. Muazzez.
Küçük bir kasabada yaşamaya başladıklarında başlarına ne denli büyük dertlerin geleceğinden habersizdirler.
Ölümler, ayrılıklar, yalnızlıklar, çaresizlikler...
Eseri her ne kadar sürükleyici bulsam da yer yer fazla betimlemelerden dolayı olaylardan koptuğumu fark ettim. Bazen de bir yeşilçam filmi izliyormuşum gibi hissettim.
İlk sayfalardaki etki ortalara doğru azalmaya başladı ama sonunda beni çok şaşırttı hiç böyle bir son beklemiyordum.
Daha önce Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sını ve Sırça Köşk'ünü okumuştum. Bu üç eserde bende aynı izlenimi bıraktı diyebilirim.
Üzüldüğüm iki nokta var ki ilki şudur;
Biliyorsunuz kendisi Ali Ertekin tarafından öldürülmüştü. Eğer öyle olmasaydı söylentilere göre Kuyucaklı Yusuf'a devam niteliğinde bir cilt daha yazacakmış.
Belki o zaman Yusuf'un bundan sonra hayatına nasıl devam ettiğini öğrenmiş olurduk.
Açığa kavuşması gereken, bana göre yarım bırakılmış çok şey vardı.
İkincisi ise o dönemin yaşantısını, beklentilerini okudukça günümüzden çok bir farkı olmadığını anladım.
Hala gelişmekte miyiz ? Yoksa gittikçe geriliyor muyuz ?