Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

UĞUR AYDIN

UĞUR AYDIN
@uguraydin4
9 okur puanı
Temmuz 2018 tarihinde katıldı
Gibson Trini Lopez bir gitarı elli yıl boyunca kılıfında bırakırsanız fabrikadan yeni çıkmış gibi görünecektir. Ana elinize alırsanız, güneşe çıkarırsanız, nefes almasına izin verirseniz ve gerçekten ÇALARSANIZ zamanla gitarın rengi eşsiz bir tona bürünecektir. Üstelik her enstrüman tamamen birbirinden farklı şekillerde yaşlanır. Bana göre güzellik bulur. Fabrikadan çıkma mükemmelliğin parıltısı değil, bireyselliğin, zamanın ve bilgeliğin yollarda aşınmış güzelliği.
Reklam
Neden her şey kıt? Çünkü herkes stokluyor. Neden herkes stokluyor? Çünkü her şey kıt. Hepimiz birbirimizden kuşkuluyuz… Düşmanımız kim? Neler olduğunu anlayamadığımız gerçeği beyinlerimizi aşırı yüklüyor… Aklımız karışık olduğu için verimsiz hareket ediyoruz. Kararsız davranışlarımızı görenler neyin peşinde olduğumuzu merak ediyor. Aslında bir şey yaptığımız yok, sadece başkalarının neyin peşinde olduğu sorunuyla yanıp kül oluyoruz.
Sayfa 59
… Maupassant’ın dediği gibi ‘Belirsiz coşku ve heyecandan kaçınmak gerek. Sanat matematikseldir, biyük etkileri alçakgönüllü araçların iyi düşünülmüş konumlandırılmalarıyla elde etmek mümkündür.’
Sayfa 13

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Televizyon programları olguları ve korkuları sömürerek sıkıntıya savaş açar, performans ise televizyonun seviyesizliklerinde sanatsal erdemler görerek onları kopyalar. Aradaki fark, “aptal kutusu”nun reyting gibi bir mazerete sahip olmasıdır, performans ise kendini haklı göstermek için düşüncelere tutunur.
Yorumlamak, analiz etmek ve sorgulamak bizi toplum karşıtlarının tarafınna geçirir. Bu sahte sanatı icra eden sanatçılar kurumlara asalak gibi yapışır, kaynakları emer, iktidarı rahatsız etmeyen sınırlar içinde hareket eder ve galeri aktivizmini besler. Eleştirmenler de onlarla omuz omuza durur, antisosyal diye suçlanmalarını engeller. Elbette bu satılmışlığın meyvesi budur: bugün dalkavukluk eden yarın bir sergiye küratör olur.
Reklam
Kanunları fazla incelemeyeceksin. Yoksa mantık kılıfına uydurulmuş yorumlar, hukuk safsataları ve taraflıca seçilmiş örnekler bulursun. Sükûnet bulursun ki bu ölümün bir başka adıdır, o kadar.
Sayfa 219Kitabı okudu
Dune artık bir paradokslar dünyasıydı… kuşatma altında olmasına karşın gücün merkeziydi. Paul kuşatma altında olmanın, gücün kaçınılmaz kaderi olduğuna karar verdi.
“Gençliğimizde,” der Schopenhauer, “gelecek yaşamımız üzerine düşünürken tiyatroda perdenin açılmasını bekleyen çocuklar gibiyizdir. Yerimizde neşeyle oturur ve hevesle oyunun başlamasını bekleriz. Neler olacağını bilmemek bir lütuftur. Olacakları öngörebilsek, çocuklar bazen gözümüze ölümle değil de hayata mahkûm edilmiş ama cezalarının ne anlama geldiğinden bihaber esirler gibi görünürdü.”
Bir kadın romancının birinci sınıf bir sanatçı olduğu kabul edildiğinde bile dışlama teknikleri yine de iş başındadır. Jane Austen’ın geniş bir hayran kitlesi vardır, ama çoğu zaman tipik bir örnekten ziyade benzersiz, taklit edilemez bir figür olarak düşünülür - talihin harikulade bir jesti. Yok olması sağlanamaz ama tam olarak dahil de edilemez. Bir yazarın yaşadığı sürece küçümsenmesi, görmezden gelinmesi ve istisnai kılınması, öldükten sonra yok olması için bir hazırlıktır.
Sayfa 105Kitabı okudu
“Motorlu arabaların, diyelim ki, insan başlı atlardan ya da ejderlerden daha "canlı" olduğu görüşü tuhaftır ve atlardan daha "gerçek" oldukları görüşü ise acınacak derecede saçmadır. Bir fabrika bacası, bir karaağaçla karşılaştırıldığında ne kadar gerçektir ve ne kadar heyecanlandırıcı bir şekilde canlıdır: zavallı modası geçmiş şey, bir kaçışçının hayali düşü!”
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
… yaşamın ilk yarısının karakteri, tatmin edilemeyen bir mutluluk özlemiyse, ikinci yarısının karakteri de mutsuzluk endişesidir. Çünkü ikinci yarıya girildiğinde, bütün mutlulukların bir aldatmaca, acılarınsa gerçek olduğu, az çok belirgin olarak bilinir.
Sayfa 215Kitabı okudu
İnsanların her şeyi kendileri ile ilişkilendirmesine ve her düşünceden hemen kendilerine doğru dümdüz bir çizgi çekmelerine yol açan, insanın acınılası özelliğinin muhteşem bir kanıtını astroloji sunar; bu bilim devasa gezegenlerin ilerleyişini zavallı benle ilişkilendirir, aynı şekilde gökteki kuyruklu yıldızları, dünya üzerindeki davranışlarla ve ahlaksızlıklarla bağlantıya sokar.
Sayfa 177Kitabı okudu
Zekice konuşmalar veya fikirler sadece zeki cemiyetlere yakışır: Sıradan cemiyette bundan neredeyse nefret edilir; çünkü bu cemiyetlerde beğenilmek için insanın adi ve dar kafalı olması neredeyse şarttır. … çoğu cemiyet öyle bir yapıdadır ki, bunların yerine yalnızlığı tercih eden, akıllı bir alışveriş yapmış olur. Üstelik toplum, katlanamadığı ve bulunması da zor olan hakiki, yani zihinsel üstünlüğü ikame etmek için, sahte, basmakalıp, keyfi kurallara dayanan ve geleneksel olarak üst sınıflar arasında üreyen terbiye, kibarlık, şıklık gibi değişken üstünlükleri üstlenir.
Sayfa 141Kitabı okudu
… mutluluk ve zevk peşinde koşmaktan vazgeçer ve daha çok ıstırap ve acıların yolunu tıkamayı düşünürüz. O zaman dünyanın sunduğu en iyi şeyin, acısız, sakin, katlanılabilir bir varoluş olduğunu fark eder ve taleplerimizi bununla kısıtlayarak, bunları daha güvenilir olarak gerçekleştirebiliriz.
Sayfa 126Kitabı okudu
Dünyevi bilgelik, bir yandan yaşamım gerçek görevi hariç tutulurken bir yandan da “Yol nerede?” sorusuna doğru yanıt vererek bizi kandırmaya pek isteklidir. Oysaki ruhsal anlamıyla anlaşıldıkça, yol, nasıl yüründüğüdür.
Koca Jim’in izlendiğinden haberi yoktu ya da daha doğrusu herkes tarafından izlendiğini hissediyordu, ki bu da aynı şey demekti.
Sayfa 814Kitabı okudu
Reklam
... Julia’ya göre sihirbazlık gibi bir şeydi bu. Ve bitün sihirbazlıklar gibi azıcık güvenilmezdi.
Sayfa 125Kitabı okudu
... Tarbean’ın iki yakası bulunur: Tepeyanı ve Suyanı. Suyanı fakirdir. Tepeyanı ise zengin. Suyanı pis kokar. Tepeyanı temizdir. Suyanı’ında hırsızlar yaşar. Tepeyanı’ndaysa soyguncular; pardon, bankerler demek istedim.
Sayfa 237Kitabı okudu
Babam bir zamanlar bana tanrıların olmadığını, sadece kendi güçleri iyiymiş gibi davranan ve sömürdükleri şey de sevgi olan kötü insanların zalimce dalaverelerinin var olduğunu söylemişti. Fakat, eğer tanrılar yoksa, onlara inanmak için neden bu kadar açız? Ancak, kötü yalancıların bizimle tanrının arasında durmaları ve onları görmemizi engellemeleri, her yalancıyı saran parlak halenin yalanın çevresinden dolanıp yolumuzu bulmamızı bekleyen bir tanrının dış kenarları olduğu anlamına gelmez.
Sayfa 215Kitabı okudu
Günler kısaldıkça aydınlık çabuk çekiliyor be her ikindi vakti insanın kalbine bir sıkıntı çöküyordu. Kış aylarında, güneşin hep daha erken battığını gören ataların ilkel korkusu yeniden başlıyordu. Atalar umutsuzca, “Yarın tümüyle batacak!” diye düşünür, bütün gecelerini tepelerde, “Doğacak mı?” sıkıntısı içinde geçirerek titrerlerdi.
Sayfa 128Kitabı okudu