Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

nazende

giriş
Eski Globe ve Rose tiyatrolarının bulunduğu yerde yapılan arkeolojik kazılarda sahnenin etrafındaki zeminin cüruf, kül, çamur ve fındık kabuklarından oluşan bir harçla kaplı olduğu görülmüş. Yağmur suyunu süzüp aşağı geçiren ve sahne çevresinde ayakta duran izleyicilerin daha kuru bir zemine basmasını sağlayan bu harcı yeni Globe'a uygulamak için gerekli 7,5 ton fındık kabuğu 1977 yılında Giresun'dan gönderilmiştir.
Reklam
Nasıl ki doğada en büyük afetler ekinoks dönemlerinde meydana geliyorsa, toplumsal kargaşalar da güçler dengeye geldiğinde çıkar.
Tanrı'nın sahnesinde, rolüyle ona eşlik eden insan, dinlenme sırasında da ona eşlik edecektir...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir kenarda, her şeyden uzakta, minicik ve bakir bir kaya parçasının üzerinde yaşamama karşın, onun dostluğu ve güveni sayesinde kendimi dünyadaki olayların merkezindeymişim yanılsamasına kaptırmıştım..
...Darwin'in hatası, geçmişe doğru düşünmekte. Eğer, nazariyesini geleceğe doğru işletseydi belki pek de yabana atılamazdı. Çünkü batı ideası, materyalizm doğrultusunda insanı maymuna indirgemek oldu.
Reklam
Ses dedi ki:Boş yere çaba sarf etme Yûsuf, bırak kalemi elinden. Senin bu mektupta yazacakların, bu dünyada yazılmış ve yazılacak olan bütün sözlerin, işlenmiş ve işlenecek bütün eylemlerin kayıtlı bulunduğu o en yüce kattaki Kitap'ta kayıtlı değil. Bil ki o yüce kattaki Kitap'ta kayıtlı değilse eğer, bu dünyada bir tek sözcük bile yazmanın imkânı yoktur.
Sayfa 199Kitabı okudu
Eniştesi gülerek Dirmit'in yanına oturdu. Kucağına bir paket koydu. Onu paketle bırakıp yukarı çıktı.Dirmit korka korka paketi açtı. İçindekini eline aldı. Elinde anahtarı olan kalın bir defter gördü. Defter elinden kayıp "Küt!" diye yere düştü. Dirmit utancından eğilip defteri yerden kaldıramadı. Defter, anahtarını çın çın yere vurarak, Dirmit'i eniştesinden korktuğu için ayıpladı. Dirmit gözlerinden akan yaşı deftere gösterip af diledi. Eğilip defteri aldı. Eli yanmış gibi çantasına attı. Sokağa çıktı.
Sayfa 183Kitabı okudu
Bazen ne kadar sevinçli, canlı ve taze uyanırdı. İçinde bir şeyler oynuyor, kaynıyor, bir şeytan dürtüyor gibi olurdu.Şeytan derdi ki ona: —Çık şu dama; bin arabaya da sür şu çayır biçilen yerlere, atla şu çitin üzerinden; köyün köpeklerini kızıştır... Bazen de durup dururken köyün yolundan geçmek, üç sıçrayışta hendeğin dibine varmak ya da köy çocuklarıyla kartopunda boy ölçüşmek isterdi. Şeytan onu böyle dürter durur, İlya İlyiç karşı koyabildiği kadar koyar; sonunda dayanamayarak kış ortasında paltosunu bile giymeden avluya atılır; iki elinde kartopu, büyük kapıdan çıkar, çocuklara doğru koşardı... O sırada evde müthiş bir velvele kopar: "İlyuşa ortalarda yok!" Bağrışmalar, çağrışmalar... Zahar'ın peşinden Vaska, Mitka, Vanka avluya sıçrar, şaşkın şaşkın öteye beriye koşuşurlar. İki köpek arkalarına düşer parçalarını dişler; malum ya köpekler kimseyi koşar görmeye tahammül edemezler...Onu sağ salim gördükleri zaman nasıl sevinirler, anlatılamaz. Tanrı'ya şükürler ederler, İlyuşa'ya nane ruhları, ıhlamurlar içirirler; akşam sıcak şerbetler verirler, üç gün yataktan çıkarmazlar. Oysa ona iyi gelecek bir tek şey vardır: Yeniden kartopu oynamak...
Sayfa 166Kitabı okudu
Eski çürümüş dünya toz olup uçuyor, günahlarından arınmış, gencecik insanlık birleşip tek bir ulus oluşturuyor, onun yaşama ilkesi herkese hak ettiği oranda pay, yaptığı iş oranında değer oluyordu. Ve bu düş durmadan genişliyor, güzelleşiyor, olanaksızı olabilir kıldığı oranda çekicilik kazanıyordu.
Sayfa 175Kitabı okudu
Türk köylüsünün bir avuç davarına güçlükle yiyecek veren bu topraklarda istilâ orduları neyi arıyor? Ve ne bulabilir?
Sayfa 171Kitabı okudu
Reklam
Yarı Yolda Kalmak
Yurdunda okuyucun yok. Amenna. Ama yurdun bu bir avuç toprak parçası mı? Genişletsene yolunu. Kitap ve düşünce seni vatanında garipleştirdi. Koptun. Ama yeni bir güneşe peyk olamadım. Olamazsın da. Trajedi burada. Yarı yolda kalmak. Hepimiz yarı yoldayız. Ama ben bir kâbus içindeyim. Yürüyemiyorum
MÜPHEM'İN CAZİBESİ
Kadın da, bayrak gibi, bir sevgiyi mihraklaştırdığı ölçüde kutsallaşıyor. Milton Hyde Parc'taki peri sûretle evlense belki de rüyası kâbusa dönerdi. Müphemin, bizim olmayanın, erişilmezin cazibesi. Ama Hugo ile Juliette elli yıl seviştiler. Belki Juliette memnu meyve olduğu için şiiriyetini yarım asır devam ettirebildi
Aydınlarımız Beyoğlu'na ilk defa çıkan kenar mahalle çocukları gibi ağızları bir karış açık, makina medeniyeti karşısında vecit duyuyorlar. Devekuşu uyanıklığı temsil eder bizim yanımızda.
Mağarası'nın duvarları arasında meçhul kuvvetlere yalvaran iptidai insan, atom devrinin zındığından daha mı az akıllıydı, bilmiyorum, ama daha bahtsız değildi. Inanmayan adamın ebleh gururu! Hangi bilgimiz en iptidai dinin naslarından daha sağlam?
Yığın kadındır. Irzını teslim edecek bir zorba arar. Çobansız rahat edemeyen kaz sürüsü.
Sayfa 289Kitabı okudu
...Çubuğunu yakıp tütününü tüttüren Gobelez Baba derin bir nefes çektikten sonra araya girdi ve Kazdağlı tomarcıya, "İnanma sakın!" dedi, "Bu palavracı deminden beri sana dümbelek çalıyor! Yok efendim iki fırkateyn batmış! Yok esrarengiz bir gemi varmış! Yok kapkara sancak çekmiş! Daha neler! Nedense bu hayalet gemiler hep kara sancaklı olur ve sislerin arasından çıkar gelirler. Top tüfenk para etmez. Bahse girerim ki mürettebatı da öldürür! Yok daha neler! Asma sakal, takma bıyık! Böyle eftamintokoftilere inanma !"
Reklam
Tanrı'nı hiç uyumadığı deyişinin yerindeliğinin kanıtıdır bu, uyuyamıyor çünkü öyle bir kabahat işledi ki, insan yapsaydı bile asla affedilmezdi. Yusuf'tan olma her çocuk boynu bükük Tanrı'nın içini biraz daha ferahlatıyordu, yine de asla başı dik yürüyemeyeceğini biliyordu, çünkü Beytüllahim'de yirmi yedi çocuk katledilmişti, Yusuf ise bu dünyada tek kadınla bu kadar çocuk yapabilecek kadar uzun kalamayacaktı, hem bedeni hem de ruhu yorgun düşmüş olan Meryem de bunca doğuma kesinlikle dayanamazdı.
Sayfa 109Kitabı okudu
Doğruydu, inayeti sonsuzdu tanrının, ancak ne ailede kimilerinin babası kimilerinin büyükbabası olan bu ihtiyarın ölmesi için yardım edecek kadar, ne de dünyada hiç kimseye kötülük etmemiş zavallı bir günahsızı kurtarmaya yetecek kadar sonsuz değildi.
"Bu senin kapın, ey Isa! Sesimizi duymak ve tehlike anında dünyaya inmek lütfunu gösterdiğin zaman bu kapıdan gireceksin. Bizler insanız, ruhumuz ve sesimizle sesleneceğiz sana. Eğer gereksiz konuşursak, kızma. Biz insanız acı çeken yaratıklarız, birçok derdimiz var ve öyle anlar gelir ki kişi daha fazlasını kaldıramaz, küfreder ve rahatlar. Yaşam ağır bir yük Tanrı'm! Sen olmasaydın hepimiz; kadın erkek el ele tutuşup bu işi bir an önce bitirmek için aşağı atardık kendimizi. Oysa sen varsın. Sen ezilenlerin koruyucusu, sevinç ve teselli kaynağısın. Sen Tanrı'mızsın! İşte kapın, gir içeri!"
Sayfa 110Kitabı okudu
... "Isa bana yardım eder," diye mırıldandı. "O zavallıcık her yere koşamaz. Bunu kendi çabanla başarmalısın Manolios."
Kitapla aramda sürekli olarak neyi görüyordum biliyor musun? Seni, gölgeni, bir gün önümden geçip gitmiş o ışıklı görüntünün hayalini!..